26 Mayıs 2007 Cumartesi

Kadınlığın Dayanılmaz Sancıları...

Hep aynı kalıplanmış sözlerle anlatırız kendimizi, belki de anlattığımızı zannediriz.
Ne kadar tanıyoruz gerçekte kendimizi belki çok belki de hiç.

Taşıdığımız kimlikler başkalarının bize yakıştırdığı bir kimlik mi.?
ya da kendi akıl sermayemizle çoğalan bir hazine olmak yerine cüzdanlarımızın arasına sıkışıp kalan bir kartvizit mi.?

Hep arkadan itilerek öğretilmiş yaşam bize. Ya da hep birilerin sırtına binerek
kukla gibi iplerimiz çekilmiş oynatılmışız.

çocukken ebeveynlerimizin genç kızken çevremizin evliyken eşimizin fikirleri kendi değerlerimizin üstüne çıkmış.



Sonra anne olmuşuz bütün lükslerden feregat edip, İlk önceliği onlara vermişiz.

Kimimiz çalışan kadın olmuş kimimiz evde oturan kadın.

Çalışan kadın dominant olmuş evde oturan pasif. ayrı kategorilerde olsalar bile anaç ruhluluk her ikisininde ortak kaderi olmuş.

Kendini aştığını zanneden kesim de erkeklere ihtiyaç yoktur diyerek feministliklerini ilan etmişler.

Tarlada ki kadını kimse hesaba katmamış sadece söz yerini bulsun diyerek “eli öpülesi kadın” olmuş.

Farklı kadınlar farklı tezler yaşansa da tek birleştikleri nokta “erkeklerini paylaşamak” ihaneti kabul edememek olmuş.
Kabul günlerine taşınmış bu sorunları gündem konusu olmuş her birileri ahkam kesmiş.

Kimileri ihaneti yaşadıklarında sessizce kendi sessizliklerinde kaybolup gitmişler

Kimileri de mahkeme kapısında soluğu almış Başka birileri de öteki kadınla mücadeleye girerek
Yuvasını kurtarmaya çalışmış.

Kimisi bankamatik görmüş erkeğini vitrin camekanlarında görülen manken misali yaşamın pervasızlıklarında konu mankeni olmuş.

Kimisinin gideceği yeri özgüveni olmadığı için boğaz tokluğuna kabul etmiş gerçeklerini

Kimi aynaya bakmaktan korkmuş yansıyan halini görmezden gelmiş.
Kimisi ayna yanıltır insanı nasıl bakarsan öyle görürsün demiş.
Kimiside aynalara küsmüş pollyannacılığa sığınmış.

Mışlarla mişlerle muşlarla müşlerle ömrünün son demlerine gelmiş.
Dönüp arkasına baktığı zaman hiç kendisini yaşamadığını anlamış.
Ah..larla vah larla tüh tüh lerle aman larla geçen ömrünü görmüş.
Ben nerde hata yaptım diyerek de oturmuş düşünmüş.

Düşünürken o içindeki çocukla tanışmış
Keşkelerini keşfetmiş zamansız kahin misali.

Meğerse;
Pişman olacağının korkusuyla yapmadığı şeylermiş o keşkeler
Şimdi ise en pişmanlık duyduğu şey olmuş o keşke dedikleri.

Öyle büyümüşkü icindeki cüceler dev olmuş.
Ama her şey tadında mevsiminde iyi imiş
Bedenin zevk alması kadar ruhta aynı tadı almalıymış.
Yüzündeki çizgiler şahitmiş buna.

Beden yaşın altında ezilince hastalık sinyallerini de verirmiş.
Durum ve hal böyle olunca da
Sabah hastaneden öğlen de terapistten randevu alınırmış.

Kendisinin yaşı arttıkça sevdiklerinin de bir kat daha artarmış.
Ve tek tek ölümler le tanışırmış.
Bütün sevdiklerini teker teker kaybedermiş.
Acılar bir kat daha onu olgunlaştırır.
Yaşamın güzelliğini, ölümün acizliğini
Bir kez daha anlarmış.

Veeee ağzından şu cümleler dökülürmüş.
Keşke şimdiki aklımla o yaşadıklarımı bir kez daha yaşasaydım”

"İşte kadınlığın dayanılmaz sancıları........!"

0 yorum: