6 Haziran 2007 Çarşamba

Koca Pişirme Rehberi

Koca Pişirme Rehberi


Kocaların çoğu pişirilme sürecinde "yanlış işlem" gördüklerinden yumuşaklıklarını ve iyi niteliklerini kaybederek bozulurlar.

Gerçek odur ki, bazı kadınlar onları sıcak suda haşlayarak, bazıları ilgisizlikleriyle dondurarak, bazıları da basıp, ezip turşusunu kurarak ve yine kimileri de savurganca harcayarak bozulmalarına neden olurlar.

Özenilerek hazırlanan her kocanın iyi ve yumuşak olacağı söylenemez. Ancak iyi pişirilenin gerçekten tadına doyum olmaz. Koca seçiminde ne lüferin alımındaki gümüş pırıltısı, ne barbunyanın altın yaldız görünümü geçerlidir. Bunun için çarşı pazar dolaşmaya da gerek yoktur. Genellikle en iyileri kapınızın önüne gelenlerdir.

Beğeninin kişisel olduğunu düşünerek koca seçimini yalnızca kendiniz yapınız. Kendiniz sabırla pişiremeyecekseniz almaktan vazgeçiniz.

Kocayı pişirmek için en iyisi porselen bir kap ise de, elinizde toprak çanaktan başkası yoksa özenle kullanıldığında aynı işi görebilir.

Kocalar da karides ve ıstakoz gibi canlı pişirilirler. Bazen pişerken tencerenin dışına taşıp yanabilir ya da kenarları sertleşerek kabuk tutabilirler. Onları tencerelerinde tutmak için "görev duygusu" adlı zayıf iplikten çok "huzur" adlı sağlam sicimle sıkı sıkıya bağlanmalıdır.

Sevgi, sıcaklık ve neşeden oluşan sürekli bir ateş yakılır. Kişiliğinde uygun bir ısıya ayarlanarak ateşe oturtulur. Köpürerek taşması halinde kaygılanılmamalıdır. Pek çoğu iyice pişinceye kadar sık sık köpürebilir.

Özellikle sirke ve karabiber yerine tatlıcıların "öpücük" adı altında sattıkları şekerden biraz konulabilir. Tadına bakarken hoşgörü, iyimserlik ve neşe benzeri baharattan birer tutam katmanız önerilir.

Ancak bunlar diğer baharatlar gibi azar azar ve dikkatlice kullanılmalıdır. Yumuşaklığını kontrol ederken sertleşmesinden kaçınılmalıdır. Fazla yayılmasını ve kabın dibine oturarak işe yaramaz hale gelmesini önlemek için arada bir hafifçe karıştırılmalıdır. Kıvama geldiğini anlamamak olanaksızdır.

Böyle pişirildiği zaman size çok uygun ve sindirilmesi kolay olacaktır. Dikkatsizlik nedeniyle ev ateşini soğutmazsanız, bozulmadan istediğiniz süre dayanır. Bu yolda hazırlanmış "koca" mutlu bir ömür boyunca tadını korur!


Mavi forum

bedri koraman'dan yanlız kadınlar





























Mavi forum

En Çok Sevdiğiniz Markalar ? ( En İyi Marka Testi :) )

Evet Kankalar En Sevilen Marka Testine Hoşgeldiniz Yarışmacı Arkadaşlara Başarılar Dilerim Benim En Çok Sevdiğim Markalar BUnlar Ya Sizinkiler Hangileri ?

puma, adidas, nike, channel, christian dior, loius vution, dolce&gabbana, lacoste, armani, versace, gucci, loreal, esprit, nivea., calvin klein, bvlgari, mango, kangooro, jean paul, hugo boss, miss sixty maybelline, essence, reebok, sketchers, zaara



Şimdilik Bu Kadar Yeter


Mavi forum

Doğru emzirme anne sütünü artırıyor

Özellikle yeni doğan bebeklerin emzirilmesinde izlenecek doğru teknik, bebeğin tam olarak doymasını ve anne sütünün doğal yoldan artmasını sağlıyor.

AA-KONYA - Faruk Sükan Doğum ve Çocuk Hastanesinde görevli, Emziren Anneleri Destekleme ve Aile Sağlığını Koruma Derneği (EMAS) Başkanı Dr. Sema Soysal, birçok annenin ilk doğumunda bilinçsizlik nedeniyle bebeklerini istenilen düzeyde emziremediğini söyledi.

Emzirmenin tam yapılamaması yüzünden bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişiminde gerileme olabildiğini belirten Soysal, bu yüzden annelerin özellikle ilk doğumlarında emzirme tekniklerini en iyi şekilde öğrenmesi gerektiğini bildirdi.

Emzirmenin istenilen düzeyde olması ve bebeğin rahatça beslenebilmesi için bazı kurallara uyulması gerektiğini söyleyen Soysal, şöyle devam etti:

“Anne bebeğe eğilmektense bebek göğüse doğru çekilmeli. Emzirmeye başlanmadan önce bebeğin ağzını tam olarak açması gerekiyor. Bunun için meme başının bebeğin ağzına değdirilmesi yeterli olacaktır. Bebek ağzını tam açtığında meme iyice yerleştirilmelidir. Bu noktada memenin kahverengi halkasının tamamı bebeğin ağzına girmelidir. Bebeğin alt dudağı dışa bakıyorsa çenesi göğse yapışmışsa ve kahverengi halka hemen hemen görünmüyorsa bebek memeyi doğru şekilde almış demektir.”

Soysal, sadece meme başının bebeğin ağzında olması durumunda emzirmenin hemen durdurulması ve tekniğe uygun şekilde memenin tekrar bebeğe verilmesi gerektiğini söyledi.

Bebek memeyi alır almaz emmenin ve yutkunmanın başlayacağını belirten Soysal, şöyle dedi:
“Memede hissedilen sızı, bebeğin süt çektiğinin göstergesidir. Bu noktada bebek 45 derecelik açıyla yatırılmalıdır. Tamamen yatay konumdaki bebeğin yutkunmasında sorun olabilir. Ayrıca bebek, kustuğunda boğulabilir. Bu yüzden bebeğin yatışı da çok önemli.”

BU ŞEKİLDE EMZİRME BEBEKTE SANCI DA YAPMIYOR
Emzirmenin bu şekilde tekniğine uygun yapılması durumunda anne sütünün artacağını ve bebeğin tam olarak doyacağını vurgulayan Dr. Sema Soysal, şunları kaydetti:

“Son yıllarda anne sütünün artırılması için ilaçlar piyasaya sürülmeye başladı. Anneler, sütünü artırmak için ilaç kullanmaktan önce emzirme tekniğini iyi bilmelidir. Tekniğe uygun emzirme, gaz oluşumunu önleyecek ve bebeğin sancısı azalacak, dolayısıyla sürekli ağlaması kesilecektir. Bu noktada, emzirme konusunda aileden anneye verilen desteğin de büyük önemi var. Desteklenen anne bebeğini daha iyi emzirecek, annenin bebeğe sevgi ve güven aşısı istenilen düzeyde olacaktır.”

Soysal, hastanede yeni doğum yapan annelere emzirme tekniklerinin anlatıldığını, ancak birçok annenin bu konuya dikkat etmeyerek yine bildiği şekilde bebeğini emzirmeye devam ettiğini söyledi.

Mavi forum

Çalışan Kadın :))))))))

Eskiden kadın olmak daha kolaydı. Kadınlar sadece evde olur, yemek yapar, çocuk bakarlardı. Sadece esinin geliri düşükse kadın çalışırdı ve çalışan kadına acınırdı.

Kadın çalışıyorsa, evine bakamayacağı düşünülürdü,zaten kadın bekarken çalışıyor idiyse bile evlenince evinin kadını olurdu.

90'li yıllara gelindiğinde kadın sadece evde olmak istemedi, artık çalışmak ekonomik olarak özgürleşmek istiyordu.

Önce üniversite okumaya ,sonra çalışmaya başladı. Bu kadının hoşuna
gitmişti. Çalışıyor, istediği gibi harcıyor, geziyordu.

Artık çalışan kadın evli olmak değil bekar olup gününü gün etmek istiyordu.

Yaşasın özgürlük...

Çalışan kadın artık işkolik olmuştu, çalışıyor ve yükseliyordu.

Zirveye ulaşmıştı. Birçok şirkette önce orta kademe, sonra üst kademe yönetici kadın oldu.

Doksanların sonuna gelindiğinde şirketler yalnız ve işkolik 30lu yaslarında kadınlarla doluydu.. Bu çalışan kadına yetmedi, çıtayı biraz daha yükseltti.

Artık hem evli ve hem de başarılı çalışan kadın olmalıydı. Çalışan kadın etrafına bakındı. Başarılı, paralı koca adayları gözden geçirildi. Adaylardan kel, şişman ve kısa boylu olanlar hemen elendi. İnce ruhlu, şaraptan anlayan, 14 Şubat’ta müthiş sürprizler yapabilen, kimsenin bilmediği yerlerde baş başa tatillere götüren,yaşamayı seven ve bol bol espri yapanlar hemen kapışıldı. Yurt dışından gelinlikler getirtildi. Otellerde muhteşem düğünler yapılıp,Maldivler'e ya da Bali'ye balayına gidildi.

Balayından sonra çalışan kadın hızla is başı yaptı.

Gündüzleri toplantıdan toplantıya koştururken artık aksam yemeğini de düşünmeye başlamıştı. Aksam ne yenmeli, nereye gidilmeli, esinin gömlekleri, pantolonları ütülü mü, kıyafetleri kuru temizlemeciye gitti mi geldi mi, marketten alınacakların listesini çıkar, is çıkışı git al, eve gel, aksam yemeğini hazırla....

Çalışan kadın artık mutluydu. Gece yatağı sıcacıktı. Üzülünce derdini paylasan, hastalanınca ona bakan, ağlayınca destek olacak bir omuza, göz yaşlarını silecek şefkatli ellere sahipti. 15 saat koşturmak kadına vız geliyordu. Etraf bu şekilde koşuşturan, ev ile is arası çift vardiya çalışan Kadınla doluydu.

Zaman geçiyordu. Çalışan kadın 35 ine yaklaşıyordu. Biyolojik saati "be-bek, be - bek" diye uyarı vermeye başladı. Evet çalışan kadın hemen çığlıklar atmaya başladı "Kariyer de yaparım Bebek de" diye... Çalışan kadınlar hemen sosyetik kadın doğumcuların randevularını
doldurdular. Çalışan kadınlar ajandalarına ve islerinin temposuna uygun zamanı seçip hemen mikroenjeksiyonla bebek yapmaya başladılar. Kimi tek, kimi ikiz ,kimi üçüz istedi. 1-2 ay sonra güzel haberler sırayla gelmeye başladı, çalışan kadınlar hamileydiler.

Çalışan kadın hem hamile, hem güzel olmak istedi. Hemen diyetisyenlere koşulup, özel hamile diyetleri alindi, bol bol kivi yenmeye başlandı. Eskisi gibi tatlı, tursu, börek, erik aşerilmiyor,karpuz,kivi ve mango isteniyordu gecenin bir yarısı eslerden.

Çalışan kadın çocuğunu eski usul büyütmeyecekti.Hemen onlarca hamilelik, bebek büyütme kitapları alindi, bir çok internet sitesine üye olundu, Yoga ve anne-baba kurslarına yazılındı.Çalışan hamile kadın artık gün gün takip ediyordu bebeğinin gelişimini. Bugün 43. gün, bebeğim üzüm tanesi gibi... 59. gün, parmakları oluştu... 89.gün, bugün ilk defa hıçkırdı... 210 uncu günden sonra artık bebeğin matematik zekasının artması için Mozart dinletilecek...

Sonunda mutlu gün geldi. Çalışan kadın artık anneydi. 3-4 aylik izinden sonra çalışan kadın öldürücü diyetlerle zayıflayarak incecik bir şekilde işbası yapmıştı.

Artık basarili bir yönetici, iyi bir es ve anne olarak 24 saat çalışıyordu. Bebek büyüdükçe, sosyalleşmesi için çalışan kadın cumartesilerini çocuğuna ayırdı. Artık tüm anneler topluca etkinliklere katılmaya başladılar. Yas günü partileri, tiyatrolar,piyano dersleri, basketbol, tenis ve yüzme kurslarının biri bitiyor, diğeri başlıyordu.

Çalışan kadına bu da yetmedi. Artık hem çalışıyor,hem iyi bir es olmaya gayret ediyor ve hem de annelik yapıyordu. Çalışan kadın çıtayı bir kez daha yükseltti.

O artık evinde katkısız, sağlıklı ekmekler, reçeller yapmalı, organik gıdalarla, vitamini bol sebze yemekleri hazırlamalı, çocuğuna ve esine özel günlerde pastalar yapabilmeli, bu pastaları çok güzel süsleyebilmeliydi.

Bütün çalışan kadınlar yemek yapma kurslarına koşmaya başladılar. Evlerine ekmek yapma makinaları aldılar, toplantı aralarında bir birlerine yemek tarifleri vermeye başladılar, "Dün nefis bir çavdarlı ekmek yaptım, istersen tarifini vereyim" "Ben de hafta sonu harika bir pasta yaptım. Evdekiler bayıldı. Bir aksam gelin de size de yapayım"


Bakalım çalışan kadın bundan sonra çıtasını nereye yükseltecek?

Gelelim erkeğe...

Bu süreç içerisinde çalışan erkek ise çıtasını hiç yükseltmedi.

80 lerde, 90 larda ve 2000 lerde hep TV izliyordu...


Mavi forum

ErkekLerin KadinLar Hakkinda BiLmedigi 10 sey !

1) Erkekler, kadinlarin bazen diger zamanlardan biraz daha fazla ilgi beklediklerini hissedemezler. Biraz daha fazla ilgi kirilan bir kalbi bile onaracaktir.

2) Erkekler, kadinlarin bazi durumlarda istediklerini çok zekice bir yolla yapabildiklerini bilmezler. Her kadinin istediklerini yaptirtmak için birbirinden kurnazca numaralari vardir. Erkeklerin tahmin ettigi kadar saf bir kiz yoktur.

3) Kadinlar bir takim seyleri inanilmaz alttan alirlar. Hiçbir erkek kadinin alttan aldiginin farkina varamaz. Tartismalarin alt yapisinda genelde bu vardir.

4) Ev isleriyle ugrasmaktan çok yorgun düstüklerinde bile erkekler, kadinlarin maruz kaldiklari bu Çin iskencesini görmezden gelerek azimle evin durumundan yakinirlar.

5) Kadinlarin kumandayi ele geçirdiklerinde neler yapabileceklerini ve bundan nasil bir huzur duyabileceklerini bilmezler.

6) Arabayi kadinlar kullanirken erkeklerin yaptiklari elestirileri, kadinlar aslinda duymazdan gelirler. Kadinlar ehliyetlerinin çikletten çikmadigini bilirler.

7) Erkekler, taciz edilen kadinlarin neler hissettiklerini asla bilemeyecekler. Gündelik hayatta kadinlari taciz etmeye bir marifetmis gibi devam edecekler.

8) Erkekler, kadinlarla kavga ederlerken, güler yüz ve tatli dille her seyi halledebileceklerini bir türlü fark edemezler. Bozulan iliskilerdeki temel sorun belki de güler yüz eksikligidir.

9) Erkekler, futbol seyrederken kadinlarin neler hissettiklerini anlayamazlar. Varsa yoksa tuttugu takimin galip gelmesidir, akillarindan geçen... Televizyonda maç seyreden bir erkek, yanindaki kadinin degerini çoktan unutmustur.

10) Bu dokuz maddenin dokuzunun da geçerli oldugu yerlerde bile, erkekler aslinda hakli olduklarini savunurlarken, yinede kadinlarin hissettiklerini hiçbir zaman bilemeyecekler..


Mavi forum

Kadınlar ve Evlılık[SUPER OTESI:)))))))



Mavi forum

.:: Güzellik / Estetik ::.

Vücut güzelliği cilt güzelliğiyle orantılıdır.

Önce parmağınızı cildinizde gezdirin. Cildinizin yağlı bir tabakayla kaplı olduğunu fark edeceksiniz. Bu tabaka, sebum ve sudan oluşan cildin koruyucu tabakasıdır. İşte bu koruyucu tabakanın içerisindeki sebum yani yağ oranı cilt tipinizi belirler.Eğer sebum oranı az ise cildiniz kuru; fazla ise yağlı; normal ve dengeli ise normal ve karma cilttir.

Kuru cilt oldukça incedir ve gözenekleri çok küçüktür. Görünümü mat ve serttir. Dokununca kuru ve pürtüklüdür. Cilt kendini koruma özelliğini tam olarak yerine getiremediği için iç ve dış faktörlerden kolayca etkilenip tahriş olur. Sık sık gerilir, kaşınır, karıncalanır, çatlar ve soyulur. Banyodan sonra kızarıklıklar oluşur, sabun ve kireçli su rahatsızlık verir. Fazlasıyla nemsizdir, günlük bakım kremi kullanılmasına rağmen hala kuruluk ve gerginlik hissedilir.

Yağlı cilt kalındır ve gözenekleri çıplak gözle rahatlıkla görülecek kadar genişlemiştir. Rengi donuk, görünümü yağlı ve parlaktır. Dokununca kaygandır. Sık sık sivilce ve siyah nokta oluşur. Makyaj çok çabuk bozulur hatta akar. Oldukça dayanıklıdır, en geç kırışan cilt türüdür.Karma cilt yağlı ile kuru arasındaki cilttir; ne yağlı, ne kurudur.Alın, burun ve çene ( T bölgesi ) yağlı; yanaklar normal veya kurudur. Yanak bölgesindeki cildin tipi dış etkenlere bağlı olarak değişebilir.Normal cildin gözenekleri optimal açıklıktadır. Rengi pembedir. Görünümü taze ve sağlıklıdır. Dokununca yumuşak ve pürüzsüzdür.

Bir önemli not, cildiniz hangi tipte olursa olsun, fazla güneşlenme, mevsim değişimleri ve hormonal etkenler nedeniyle nemsizlik, hassasiyet veya kuruluk gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Bu durumda yapmanız gereken, özel bakım programları uygulamaktır.Cilt bakımı için önce arındırma yani keselemenin cilt bakımı için önemi inkar edilemez. Haftada bir kez cildi ölü hücrelerden korumak için keseleme yapılmalıdır. Bedenin üst kısımlarına doğru dairesel hareketlerle yapılır. Ardından cilt mutlaka nemlendirilir. Göğüsler, boyun el ve bacaklar dış etkilere daha açıktır, her gün bakım ister. Cildin temel esnekliğini korumak ve ileriki yaşlarda sarkma ve çizgileri azaltmak için genç yaşlarda koruyucu ve nemlendiricileri kullanmak gerekir. Cilt hem sıcak hem soğuktan etkilenir. Nemini yitirir, hassaslaşır ve kurur. Cildi sağlıklı tutmak için yıl boyunca nemlendirici kullanmak yararlıdır. Cildin gerilmesiyle kuruduğunu anında anlayabiliriz.

Vücudun en büyük düşmanı selülitlerdir. Genç yaşlı, şişman zayıf fark etmez. Her kadında oluşur. Selülit, kısaca, derideki yapının bozulup, yağ dokularının su, tuz ve metabolizma atığı maddelerle dolarak şişmesi anlamına geliyor. Bu durum, lenf ve hücrelerarası sıvının birikmesine yol açıyor ve deriyi "portakal kabuğu" görünümüne büründürüyor. Dolaşım bozukluğu, kalıtım, yaş, cinsiyet, hormonal düzensizlik, hareketsizlik, iklim koşulları, psikolojik etkenler gibi pek çok oluşum nedeni var. Sağlıklı beslenme, spor yapma, gerekirse koruyucu kremlerle selülitle savaşılır. Selülit sağlıkla orantılıdır.

Yeterli uyuyun : Uyku sırasında enerji yenilenir, zehirli maddeler vücuttan atılır, dokuların beslenmesi düzelir ve hücre metabolizması normale döner.Stresli olmayınStresliyken vücut insulin salgılar. Bu durum vücutta yağ ve şeker birikimine yol açar.

Kilonuzu sabit tutun : Sık aralıklarla yüksek miktarda kilo alıp vermek deride esneklik kaybına neden olur. Bu durum deri yapısını bozar ve selülit oluşumuna zemin hazırlar.

Gelişigüzel ilaç kullanmayın : Özellikle idrar söktürücü ve müshil ilaçlarını doktor tavsiyesi ile kullanın. Selülit, vücuttaki su-tuz dengesi değişikliklerine son derece duyarlıdır. İlaçların kötü kullanımı bu dengeyi bozabilir.Güneşlenirken dikkatli olun.Fazla güneşlenmek cildin yaşlanmasına ve direncinin azalmasına neden olur. Sıcak saatlerde (12-16 arası) güneşlenmeyin ve mutlaka güneşten koruyucu bir ürün kullanın.Kan dolaşımını engelleyen nedenlerden uzak durun.Kan dolaşımındaki yavaşlamalar ve düzen bozuklukları selülitin oluşmasında çok etkilidir. Bu yüzden:

- Vücudunuzu çok sıkan giysiler giymeyin.
- Sürekli yüksek topuk kullanmayın.
- Kambur durmayın.
- Kabızlık sorununuz varsa tedavi olun.

İyi soluk alıp verin: Göğsünüzü iyice şişirerek burnunuzdan derin ve yavaşça soluk alın ve yine burnunuzdan yavaşça geri verin. Dokuların bol oksijenle dolması, yanma işlemini hızlandırarak zehirli maddelerin vücuttan atılmasını kolaylaştırır, selüliti engeller.

Aromaterapi yapın : Selüliti engellemeye yarayacak en etkili yağ özleri greyfurt, portakal ve limon yağlarıdır. Çok konsantre oldukları için sadece 2 ya da 3 damla uygulayın.Haftada 1 kez, vücudun üst kısımlarına doğru ve dairesel hareketlerle yapılmalıdır. Dirsek, diz, kol, kalçaların üst kısımları gibi vücudun pürtüklü bölümlerinde ısrarcı olunması, buna karşın göğüsler, boyun gibi hassas bölümlerine uygulanmaması gerekir.

Günde en az 1,5 litre su için : Su, hem vücudu zehirli atıklardan temizler hem de selülitli dokulardaki tuzu atarak bu dokuları temizler.

Tuzu azaltın : Tuz ve sucuk, sosis gibi tuzlu yiyecekler dokularda su tutulmasına neden olur.

Proteinli gıdaları tercih edin : Protein yönünden zengin yiyecekleri sindirme sırasında vücut fazla enerji harcar. Bu da sağladıkları kaloriyi azaltır.

Bol bol meyve ve yeşil sebze yiyin : Meyve ve yeşil sebzeler dokulardaki zehirli artıkların atılmasında son derece etkilidir.

Patates, pirinç gibi nişastalı yiyeceklerle yağlı yiyecekleri bir arada yemeyin.Nişasta fazla miktarda insulin salgılanmasına neden olur bu da yağların organizma içine iyice yerleşmesine yol açar....Ve tahmin edeceğiniz gibi,

Yemek aralarında atıştırmayın.

Sigara, kahve, alkol, gazlı ve kolalı içecekler içmeyin.

Çikolata, kuruyemiş, muz, yağlı, bol salçalı ve baharatlı yiyecekler yemeyin.

Selülitle savaşmakta kararlıysanız mutlaka düzenli spor yapmalısınız. Haftada bir kez 2 saat yürümek yerine, her gün 45 dakika yürümek çok daha faydalıdır.

Selülite karşı en etkili sporlar, yürüyüş, yüzme, jimnastik gibi kan dolaşımını artıracak, bacak ve kalçalarınızı kuvvetlendirecek özellikte olanlardır.

Eğer spor yapmaya hiç vaktim yok diyorsanız, işte size akşamları evinizde uygulayabileceğiniz iki egzersiz:

- Yan yatın, kolunuzu başınızın altına koyun, dizlerinizi vücudunuza dik açı yapacak şekilde bükün ve bacaklarınızla dairesel hareketler yapın.
- Sırt üstü yatın, dizlerinizi bükün, karnınızı içinize çekin, bedeninizin üst kısmını kaldırarak ayak bileklerinizi tutmaya çalışın.

Spordan sonra mutlaka banyo yapın ya da duş alın : Banyoda 37°C den fazla su sıcaklığı kullanmamaya gayret edin. Spor sonrası vaktiniz varsa, banyonuzu ılık suyla doldurun ve ayaklarınızı uzatacak şekilde oturup kalçalarınızdan baldırlarınıza doğru soğuk duş tutun.

Arındırma (keseleme) vücut bakımının önemli bir etabıdır Cilt bakımı öncelikle güneş ışınlarından korumayla başlar. Güneş ışınlarının en güçlü olduğu, sabah 10.00 ile 15.00 arasındaki saatlerde güneş ışınları ile direkt temastan kaçınınız.Geniş kenarlı bir şapka kullanınız ve güneş ışınlarını engelleyen giysiler giyiniz. Islak T-shirt-lerin ve bir çok hafif giysinin güneş ışınlarını geçirdiğini unutmayınız. UV (ultraviyole) ışınlarını süzen bir güneş gözlüğü kullanın. Mutlaka güneş ışınlarına karşı en az 15 SPF (sun protecting factor = güneş engelleme faktörü) lik koruma sağlayan cilt ürünleri kullanınız. Bu ürünleri güneşle temasınızdan 30 dakika kadar önce uygulamaya özen gösteriniz.Kış veya soğuk dönemlerde de uzun süreler güneşe çıkmak özellikle cilt kanserleri açısından risk oluşturur. Güneş ışınlarına karşı korumanızı bu
dönemlerde de sürdürün .

Siyah cilt rengine sahip insanların ciltlerinde sadece melanin pigmentinin daha fazla olduğunu ve o ciltlerde de kanser olabileceğini unutmayınız.Özellikle yaz aylarında, bir an önce yanmış bir cilde sahip olmak için kullanılan, yanma hızlandırıcı ürünlerden kaçınınızYanma hızlandırıcı ürünlerin, sadece yanık bir ten sağladığını ve ciltte UV koruması yapmadığını, ciltte kırışıklıklara ve kurumaya neden olduğunu unutmayınız.

Mavi forum

Hayat Kaynağı Kadınlar...

Kadınları yalnız güzellikleriyle görenler onlara ''Güzellik Kaynağı'' derler...

Doğru düşünenler ise aylarca sıkıntıya, tehlikeye katlanarak neslin çoğalmasına hizmet ettiklerinden ''Hayat Kaynağı'' adını verirler...

Dünyaya getirdikleri çocukları sevgi ile büyütüp adam ettiklerinden ''Terbiye Kaynağı'',

Kendilerine ve onlara en önce Allah'a kulluğu tanıttıklarından ''Dün Kaynağı'',

Her türlü sıkıntıya dayandıklarından ''Sabır Kaynağı,

Dertlilerle hastalara yardıma koştıklarından ''Acıma ve Umut Kaynağı'' demişlerdir...


-Bernard Destipierre-


Mavi forum

Bir Erkek Kadından Ne Bekler (Resimli Anlatım)

Bir erkek neyi bekler?

GerÇek 1 kadın bekler,annesinin besledigi gibi onu besleyen,

Evini temiz,pak ve sıcak tutan,

Dır dır nedir bilmeyen,

Paranın kıymetini bilip alışveriş etmeyen,

Bütün gün çalısıp,

Bütün gece dans edebilien,

Ve asla HAYIR! demeyen,

Asla başı ağrımayan;

Ve her zaman tedbirli,

Yalnız kendisini sevecek,

BEKLER............................................ ..


COK BEKLER!!!!!.....

SeVmeK çAy, SeVilMeK şeKeR, BizİM gİBi GaRiBaNLaR çaYı ŞeKeRSiZ İçeR

Mavi forum

Baba ve kız ilişkileri

Sağlıklı bir aile yapısında genellikle kız çocuklarının ilk aşkı babaları sayılır. Öyle ki, belli bir yaş döneminde "Ben babamla evleneceğim!" diye tutturan kız çocuklarıyla sıkça karşılaşmak mümkün. Bu aşkın etkileri bazı kız çocuklarında ileri devrelere de taşınabilir. Örneğin, bazı kadınlar eşlerinde hep babalarının özelliklerini bulmaya çalışır. Olumlu ya da olumsuz, hiç farketmez...

İlk aşk babayla başlar
Küçük kız çocukları babalarına hayranlık duyarlar. Öyle ki, en büyük arzuları babalarıyla evlenmektir. Babalar, kızlarının dünyasında önemli bir yere sahiptirler ve hatta onların ilk aşkları sayılırlar. Babalarının yerini başka bir erkek alana kadar, bu böyle devam eder. Kız çocuklarının hayata sağlıklı bir pencereden bakabilmeleri ve hem sosyal, hem de duygusal ilişkilerinde mutlu olabilmeleri için, babalarıyla sağlıklı bir ilişki geçirmiş olmaları önem taşır.

İdolleştirme babada başlar
Anneler, kızlar için bir örnek sayılırlar. Fakat babalarının yeri daha farklıdır. Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları bağ çok güçlüdür. Babayla kız arasında asla anneyle olabileceği gibi, bir rekabet duygusu oluşmaz. İlişkileri bazen mesafeli olsa da, genellikle içten ve etkileyicidir. Babayla kız çocuğu, aşkın farklı bir çeşidini yaşarlar. Baba kız ilişkisnde, babanın çok özel veya mükemmel özelliklere sahip olması gerekmez. Onlar, kız çocukları için her halleriyle bir idoldürler.

Erkek dünyasına açılan ilk pencere
Baba kız ilişkisi sayesinde kız çocukları erkeklerin dünyasını tanırlar. Bu şekilde erkekler arasında nasıl saygı göreceklerini de öğrenebilirler. Babanın tepkileri, ailedeki roller ve günlük hayattaki davranışlar da burada çok etkili olur. Baba kız ilişkisinde, kız çocuğu sadece erkeklere karşı duyguları öğrenmez. Aynı zamanda eş seçimi konusunda da bir düşünceye sahip olurlar. Babanın kadınlara karşı feodal özellikte davranışlar sergilemesi, kızın da ilerde feodal yapılı erkeklara ilgi duymasına yol açabilir.

Özgüvenin ilk tohumları atılır
Babayla kızı arasındaki bu güzel iletişim, kız çocuğun özgüvenin gelişimini etkiler. Babayla birlikte sosyal etkinliklere katılmak, sinemaya - tiyatroya gitmek veya sohbet etmek kız çocuğunun özgüvenini destekler ve özsevgisini geliştirir.

Kendini izlemeye başlar
Anne kız arasında duygusal anlamda bir yakınlık olur. Kız çocukları anneleriyle kendini özdeşleştirir. Buna karşılık babalarında, davranışlarının nasıl bir sonuç getirdiğini tespit ederler. Kızların babalarıyla kurdukları bu yakınlık, ileriki yaşamlarında özdeğerlerini benimsemelerine, ilişkilerde karşılaştıkları sorunlarla başetmelerine ve nasıl erkeklerden hoşlandıklarını belirlemelerine yardımcı olur.

Hayat maratonu başlar
Hayatları içersinde babaların verdiği onay, yaşam yarışında büyük önem taşır. Kız çocuğunun üzerine alacağı sorumlulukları yerine getirmesi, kişiliğini daha da iyi oturtması için ciddi bir temel oluşturur. Kızını teşvik eden ve cesaretlendiren bir baba, hem iş hayatında hem de duygusal ilişkilerinde, başarının ve mutluluğun anahtarını sağlar.

Dipnot:Alıntıdır http://www.ailem.com/templates/library/2323.asp?id=3500

Mavi forum

Kadinlar En Çok Ne İster

Harun Reşit, savaşta esir aldığı düşman generale
'-Hayatını bağışlarım ama bir şartım var: Kadınlar
hayatta en
çok
ne ister, budur bilmek istediğim.
Bu sorunun yanıtını getir; kurtar kelleni.' der.

General sorar soruşturur, bu çetin sorunun
yanıtını arar ve Kafdağı'ndaki bir cadının bunu bildiğini öğrenir.

Günlerce gecelerce at koşturur, cadıyı arar bulur ve
sorar '- Kadınlar hayatta en çok ne ister?'

Korkunç cadının, yanıt için öyle bir şart ileri
sürer ki yenilir yutulur değil. '-Evlen benimle, o
zaman
öğrenirsin
istediğini.'

Bu ölümcül teklifi, kabul eder General ve doğru
yanıtı
alır almaz koşar Harun Reşid'e:
-Kadınlar, en çok kendi özgür iradeleriyle
hareket etmek ister.'


Harun Reşit bizimkinin hayatını bağışlar ya;
cadıyla evlenmek için de söz verilmiştir.
Evlenirler. O
ilk gece; general bir bakar ki o korkunç cadı,
dünyalar güzeli bir afete dönüşmüş, karanlık odada.
Konuşur cadı:

'-Benim kaderim böyle; günün sadece yarısı
güzel olabilirim, diğer yarısı ise çirkinim. Ne
dersin geceleri seninleyken mi, yoksa gündüzleri dışarıdayken mi
güzel
olayım?

General düşünür ve '-Sen bilirsin, kararını kendin
ver' der; işte o andan itibaren korkunç cadı
sonsuza dek çok güzel bir kadın olarak kalır.'

Peki bu öyküden çıkarılacak üç ders nedir?

1. Kadınlar en çok kendi
özgür iradeleriyle hareket etmek ister.

2. Özgür iradesiyle hareket eden
bir kadın, her zaman güzeldir.

3. İster güzel olsun ister
çirkin, her kadın aslında bir cadıdır.


Mavi forum

Çirkin Kadınlarım

Bu Erkeklere Dİkkat

Erkeklerdeki sahiplenme duygusu, aileye aşırı bağlılık ve içine kapanıklık, nasıl dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, kadını da öyle yıpratıyor. Bir süre sonra benlik duygusunu kaybeden kadın, depresyona giriyor




Neslihan Sözen'in haberi

Nasıl ki dış etkenler cildi kurutup çatlatıyorsa, ikili ilişkilerdeki bazı erkek profilleri de, kadını yıparatabiliyor. Kadını bir anlamda kurutan bazı davranışlar, bir süre sonra ruhsal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Aldatılma, fiziksel, sözlü veya psikolojik şiddet, aşağılanma, hiç yerine konma, fiziksel görünümündeki eksiklikleri yüzüne vurma gibi davranışlar depresyona sokuyor. Memorial Hastanesi Psikoloji Uzmanı Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, kadınlara hayatı zehir eden erkek tiplerini sıraladı:

SAHİPLENME DUYGUSU DEPRESYONU TETİKLİYOR

İkili ilişkilerde ilişkiyi ve kadını yıpratan en önemli unsurlardan biri kıskançlık. Ancak, bunun da ötesinde kadını çok fazla yıpratan ve kıskançlığın da önüne geçebilen durum, sahiplenme duygusu. Evlendikten sonra erkeğin kadına hissettirdiği, ‘Sen benim malımsın’ düşüncesi kontrol mekanizmasını da beraberinde getiriyor. Erkek, kadının kıyafetlerine, davranışlarına karışıyor, arkadaşlarını görmesini istemiyor. Bir süre sonra da çalışmasına karşı çıkıyor. Hatta daha da ileri giderek, ‘benden önceki hayatını bitiriyorsun, benimle yeni bir hayata başlıyorsun’ diyebiliyor. Bu durumda kadın tek başına karar veremeyeceğini düşünmeye başlıyor. ‘Ben seninle varım, çünkü beni ben yapan bütün her şeyi seninle bıraktım’ düşüncesi ile kadın, bir süre sonra yok oluyor.

AİLE BASKISI YIPRATIYOR

“Senin annen benim annem, senin ailen benim ailem” ayrımı, ikili ilişkilerde kadın ve erkek için çok fazla yıpratıcı oluyor. Ama erkekler evlendikten sonra aile kavramını biraz daha ön planda tuttuğu için, kadın bu durumdan çok daha fazla etkileniyor. Erkek, ‘Annem benden önce gelir. Bir şey yapacaksan önce annemden izin alacaksın’ gibi yaptırımlar uygulayabiliyor. Bu durum bir süre sonra kadın için çekilmez bir hâl alabiliyor. Ataerkil ailelerde sıklıkla rastlanan aile sendromunda, kadına ‘bizi olduğumuz gibi her şeyimiz ile kabul edeceksin ve her dediğimizi yapacaksın’ duygusu veriliyor. Böylece duygularını ifade edemeyen kadın, depresyona sürükleniyor.

İÇİNE KAPANIK ERKEK ÇATLATIYOR

Kadınlar için öne çıkan en önemli sorunlardan biri de iletişim bozukluğu. Erkeğin içine kapanık olması, konuşmaması, zamanını bilgisayarın ya da elinde kumanda ile televizyonun karşısında geçirmesi, bir süre sonra kadını eşinden soğutuyor. Paylaşımcı olmamak ilişkiyi yıpratıyor.

DEPRESYONUN BELİRTİLERİ

Eşiyle sorunlar yaşayan kadın, içine kapanma, depresyon, yemek yeme alışkanlıklarında bozukluk, ev içinde eşi ile paylaşamadığı şeyleri ailesi ve arkadaşları ile paylaşma davranışları sergiliyor. Ruhsal olarak çökmeye başlıyor. Kaygı bozuklukları, depresyon, sürekli kötü bir şey olacak duygusu tetiklenebiliyor. Psikolog Aslıhan Tokgöz Tozlu, “bu durumdaki kadının psikolojik destek alması şart. Aksi taktirde içinden çıkalamayacak ruhsal bozukluklara sürüklenebilir” diyor

(Bugün)

Mavi forum

Bebeğinize günaşırı banyo yaptırın

Bebeğiniz suyla arasının iyi olması sizin elinizde

Bebeğin banyosuna gösterilen özen, bebek ve anne arasındaki sevgi bağlarını güçlendiriyor. Ayrıca günaşırı banyo bebeğin sağlıklı bir cilde sahip olmasını sağlıyor.

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Acil Tıp Birimi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayri Levent Yılmaz, bebeğin başının ve vücudunun temizlenmesinin sağlıklı ve temiz bir cilde sahip olmasının anahtarı olduğunu söyledi.

Bebeklerin banyosu sırasında onlar için özel olarak hazırlanmış ürünlerin kullanılması gerektiğini belirten Doç. Dr. Yılmaz, ''bebeklerin günaşırı banyo yaptırılması, temiz ve güzel bir cilde sahip olmalarını sağlarken, anne ile bebek arasında sevgi ve iletişim bağlarının kuvvetlenmesine de neden olur'' dedi.

Yılmaz, bebeklerin tok karnına banyo yaptırılmaması gerektiğini belirterek, tok karınla yaptırılan banyoların kusma nedeni olabileceğini söyledi.

Nelere dikkat etmeli?

* Banyo için gereksinim duyabileceğiniz her şeyi elinizin altında hazır bulundurun
* Küvet bel hizanızda olsun. Oturmak ya da çömelmek yerine ayakta durmayı bel sağlığınız için tercih edin
* Banyo suyunun uygun sıcaklıkta olduğundan emin olmak için bileğinizin içi veya dirseğinizle suyun sıcaklığını kontrol edin
* Bebeğinizi havlu üzerine yatırarak soyun
* Havluyu bebeğin vücuduna sarın. Ardından yere yatırıp havlusunu açın, bezini çıkarıp gerekiyorsa alt temizliğini yapın
* Sol elinizle bebeğin boynunu destekleyip vücudunu kolunuzun üstüne yaslayın ve koltuğunuzun altından destekleyin
* Bebeği yüzü yukarı bakar şekilde banyo küvetinin üzerine alın
* Banyo süngerini bebe sabunu veya bebe banyo köpüğü ile köpürtün ve havlu üzerinde vücudunun her yanını, özellikle cilt kıvrımlarının arasını iyice silin
* Bebeğinizi kesinlikle suyun yanında yalnız bırakmayın.

CNNTÜRK.

Mavi forum

Bu Denklemi Çözebilen Varmı Kankalar!!!

1 . Kız Bulmak İçin Para Ve Zamanın Aynı Anda Sende Olması mı Lazım ?

O Zaman ;

Kız = Para Ğ¥ Zaman

2 . "Vakit Nakittir" Sözü Doğrumudur ? Evet ..

O Zaman ;

Para = Zaman

3 . Buna Göre ;

Kız = Para Ğ¥ Para

Kız = ( Para ) ²

4 . ProbLemin Kökü Paraya Dayanıyor .

ÖyLeyse ;

Para = √ ProbLem

5 . Buna Göre ;

Kız = ( √ ProbLem ) ²

SadeLeştirirsek ;

Kız = ProbLem

Mavi forum

kadinlar icin....

edit

Mavi forum

Bebeğinizi kucağa alıştırın...

Halk arasında "bebeği kucağa almayın alışır" şeklindeki yaklaşımın bilimsel gerçeklere aykırı olduğu, aksine kucağa alınan bebeğin huzur bulduğu, anne-bebek arasındaki bağı güçlendirdiği bildirildi.

Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurdan Evliyaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğumdan hemen sonra anne ve bebeğin ayrı kalmalarının bebeğin gelişimini ve annenin davranışını olumsuz etkilediğini belirtti.

Evliyaoğlu, bebeğin kucağa alınmamasının, anne-bebek bağının kurulmasını önlediğini, bebeğin ağlaması ve huzursuzluğunun yanı sıra annenin de mutsuz ve güvensiz olmasına yol açtığını ifade etti.

Emzirme ve kucağa almanın, annenin bebeğiyle yakın ve sevgi dolu bir ilişki kurmasına yardımcı olacağını vurgulayan Evliyaoğlu, oysa toplumumuzda aile büyüklerinin, bebek doğduğunda "sakın kucağa almayın alışır, kırkında öğrendiğini 40 yıl unutmaz" şeklinde öneride bulunduklarını anlattı.

Bazı bebeklerin diğerlerinden daha fazla kucağa alınmak ve taşınmak istediklerine dikkati çeken Evliyaoğlu, "Annelerin bebeklerini kucakta taşımasının geleneksel olduğu topluluklarda ağlama sorunu, annelerin bebeklerini kucağa çok almadıkları ve ayrı bir yatakta yatırdıkları toplumlara göre daha azdır" dedi.

Evliyaoğlu, kucağa alınmanın bebeğin en doğal gereksinimlerinden biri olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:

"Doğumdan hemen sonra bebek anne kucağına verilmeli ve emzirilmelidir.
Kucağa alınan bebekler daha az ağlarlar ve daha iyi gelişirler. Doğumdan sonraki ilk saatleri içeren duyarlı dönem boyunca anne ve bebek ayrı kalmamalıdır. Aksi takdirde, bebeğin gelişimi ve annenin davranışı olumsuz etkilenecektir.

Uygun ve ideal olan bebeğin annesiyle aynı odada beraber olmasıdır.

Aile-bebek arasındaki psikolojik bağın oluşmasında dokunma, kucağa alma ve sevgi çok önemlidir. Anne kucağı, bebeğin ağlamasını ve huzursuz olmasını önler.

Annenin çocuğa bağlanması onun hayatta kalabilmesi için en temel gereksinimlerdendir."

BEBEKLER KUCAĞA NASIL ALINMALI?

Evliyaoğlu, annelere ve babalara yeni doğan bebeklerini kucağa nasıl almaları gerektiğini şu şekilde anlattı:

"Bebeklerin baş ve boyun kasları yaklaşık 2-3 aylık oluncaya kadar tam olarak gelişmeyebilir. O zamana kadar başını ve boynunu desteklememiz gerekir.

Bebek kucağa alınırken, nazikçe elimizle kafası ve kolumuzla boynu desteklenmelidir. Bebeğin kafasının öne ya da arkaya sarkması önlenmelidir. Çok ağlayan bebekler ise yüzüstü tutularak kucağa alınabilir." Evliyaoğlu, genellikle bebek ağladığında anneye verildiğini, ancak çocuk yetiştirme konusunda babanın öneminin de unutulmaması gerektiğinin altını çizerek, "Baba, bebeğin emzirilmesi dışında, bakımı, kucağa alınması, bezinin değiştirilmesi ve eğitimi gibi konularda en az anne kadar rol üstlenmelidir" diye konuştu.

Mavi forum

mutluluk reçetesi

mutluluk reçetesi

1. "Sadece kendi davranışlarınızı kontrol edebilirsiniz, diğerlerinin değil" gerçeğini, tartışmasız kabul edin.

2. Kimse size istemediginiz bir şeyi yaptıramaz, sizin de diğerlerine yaptıramayacağınız gibi. Başkalarını kontrol etme isteğini ve bu istek için harcadığınız enerjiyi kendinize yönelttiğinizde, yapabilme gücünüz ve özgürlüğünüz artar; ancak özgürlüğün de bir bedeli olduğunu unutmayın.

3. Özgürlüğünüze ait istekleriniz, diğerlerinin hak alanına girdiğinde, çatışma yaratır. Bu yüzden isteklerinizin, diğer kişinin hangi alanına girdiğine ve ne anlam ifade ettiğine dikkat edin. Laf olsun diye istemeyin. Bedelini ödeyemeyecekseniz dile getirmeyin.

4. Ne kadar büyük ve acı verici olursa olsun, sorunu kabul edip, yüzleşin. Üzüntüyü çekmeden, çözüm üretip güçlenmeniz mümkün değildir. Sakinleşin, önceliklerinizi belirleyin ve düzenleyip, yapılandırın.

5. Geçmişe saplanıp kalmayın; değiştiremeyecekleriniz için yanıp yakılmak ve pişmanlık duymak faydasızdır. Şu andan sonrasına etki edebileceğinizi farkedin. Hatalarınızı ve nedenlerini bulup, yolunuza devam edin.

6. Sevgi, huzur, paylaşım, gevşeme gibi ihtiyaçlarınızı reddetmeyin. Koşullar gereği şu anda karşılayamıyorsanız, yapabildiğiniz kadarını gerçekleştirin.

7. Esneme ve uyum yeteneklerinizi geliştirin. Katı prensipleri olmak, kişilik gücüne işaret etmez. Temel özelliklerinizi koruyarak, gelişime açık olun ve gelişimin getireceği değişimlerden korkmayın. Sevdiğiniz insanların da gelişimi için fırsat tanıyın; korkularınızı kontrol altına alın.

8. Hareket alanınızı geniş tutun. Birey olma haklarınızı kullanacağınız alanın büyüklüğü, kendinize duyduğunuz güveni artıracaktır. Uğraşlar, hobiler, farklı arkadaşlar, bakış alanınızı genişleteceği gibi, kişisel gücünüzün artmasına etki edecektir.

9. Zaafsız insan yoktur. Neler olduğunu belirleyin. Bu zaaflara yönelik durum, duygu, düşünce vb. ile karşılaştığınızda, her zamankinden daha dikkatli olun.

10. Olumsuz özelliklerinizi görmede gösterdiğiniz hassasiyeti, olumlu özelliklerinizi görmek için de kullanın, ama kantarın topuzunu kaçırmayın.

Reçete daha uzar gider, ama temel kurallar bunlar.
Kuralları zaten daha önce farkettiğiniz halde
uygulamada problemlerle karşılaşıyor ya da
okuduktan sonra zorluk yaşıyorsanız,
bir profesyonelin yardımına ihtiyaç duyuyorsunuz demektir.

Son söz yine bir kızılderili atasözü olsun mu?
"Soruyu yüreğine sor, cevap da yürekten gelecektir".


Mavi forum

Bebeğinize iyi bakmanın yolları

9 aylık bekleyişin ardından dünyaya gelen bebeğin özellikle ilk günlerdeki bakımı ileride ortaya çıkabilecek hastalıklar açısından büyük önem taşıyor.

İşte, cilt bakımından altının değiştirilmesine, banyosundan ısı kontrolüne kadar iyi bebek bakmanın püf noktaları...

Anadolu Sağlık Merkezi'n den Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu yenidoğan bebeğin bakımında dikkat edilmesi gereken noktaları sıraladı: l Yenidoğan bebeklerin ısı kontrolü iyi gelişmemiştir. Vücut ısısının düşmesini engellemek için özellikle ilk saatler ve günlerde bebeğin kilosuna uygun ortam ısıları belirlemelisiniz.

22-24 DERECE OLMALI

Zamanında sağlıklı doğmuş, 3 kg'ın üzerindeki bir bebek için uygun oda ısısı 22-24 derece arasındadır. Isının 25 dereceyi aştığı durumlarda bebeğinize hafif giysiler giydirin. Yeni doğanlar terlemezler ve en önemli ateş sebebi aşırı sarmak ya da ısıtıcılara yakın yatırmaktır. l Anne sütü ile beslenme yenidoğanın tüm temel ihtiyaçlarını karşılayan en güvenli yöntemdir. Doğum sonrası ilk saat içinde başlamak kaydı ile bebeğinizi her istediğinde emzirin. Hayata adaptasyonun yaşandığı ilk hafta içinde bebek uzun süre emmezse 3-4 saatte bir uyandırılarak emzirilmesi gerekir. Bebeğin yeterli beslendiği ise idrar ve dışkı miktarı ile anlaşılabilir. Yeterli anne sütü alan bebekler sarı renkli, yumuşak kıvamlı, hatta suluca dışkılarlar. Günlük sayı 1-10 arasında değişebilir. l Bebeğin en büyük organı cildi olduğundan cilt bakımı ve hijyen konusunda annelere önemli iş düşer.

Yenidoğanların cildi çok hassas ve incedir. Kolayca zedelenebilir. Cilt bütünlüğünün bozulması ise bebek için enfeksiyon riski oluşturabilir. Bu yüzden nemlendirici bebe yağı veya losyonların kullanımı uygun olur. Bebe yağları ıslak cilde sürülerek uygun nemlenme sağlanabilir. Bebeğin cildiyle doğrudan temas eden giysiler pamuklu kumaşlardan seçilmeli ve temizliğinde deterjan kullanılmamalıdır.

BANYO NE ZAMAN YAPILMALI?

l Banyo bebek bakımında önemli yer tutar. Sağlıklı bebekler doğdukları ortam koşullarına göre ilk 24 saat içinde, evde ise her gün ya da gün aşırı yıkanabilirler. Göbek düşene kadar kaynatılıp soğutulmuş akar su altında yıkanması uygun olur. Göbek düştükten 2-3 gün sonra küvette normal banyo yapılabilir. Banyo suyu sıcaklığı vücut ısısında (36-37 derece), ortam ısısı 24-25 derece olmalıdır.

l Banyo öncesinde tüm eşyalar hazırlanmalı, bebeğin ısı kaybetmesi önlenmelidir. Banyo emzirmeden önce yaptırılırsa kusma açısından daha güvenli olunur. Gazlı ve huzursuz bebeklerde akşamüstü banyoları geceyi daha rahat geçirmeyi sağlayabilir. Şampuan ya da sabunlar doğrudan bebeğe sürülmemeli, bir sünger ya da elde köpürtülerek bebeğe aktarılmalıdır.

ELDİVEN TAKMAYI UNUTMA

l Tırnaklar yeni doğmuş bebekte çok yumuşaktır. İlk 2 ay boyunca yakalama refleksi nedeniyle kendini tırmalayabildiği için tırnakları kesilebilene kadar eldiven takmak uygun olur. İlk ay içinde çoğunlukla uzayan tırnaklar kendiliğinden yırtılır gibi kopar, daha sonra küt uçlu bir bebek makası ile tırnakları o uyurken kesebilirsiniz.

YA Pişikler

l Bez bölgesinde kızarıklık ve pişik oluşumunu önlemek için bebeğin altını sık sık değiştin. Özellikle dışkı ile temas süresini uzatmayın. Temizliğin suyla yapılıp kıvrım yerlerinin çok iyi kurulanması gerekir. Bez bölgesine koruyucu olarak zeytinyağı ya da bebe yağları sürülebilir. Kızarıklık olursa çinkolu pişik kremleri ile tedavi yapabilirsiniz.

l Göbek kordonu kuruyup ayrılana kadar yüzde 70 alkol veya mersol solüsyonu ile göbek bakımını yapın. Göbek düştükten sonraki 1 -2 gün bakıma devam edin. Eğer sızıntı, akıntı ya da kanama varsa mutlaka bir doktora danışın.

l Bebeklerin göz bakımı da ilk aylarda büyük önem taşır. Bebekle ilgilenmeden önce el temizliğine özen göstermek göz sağlığı için de önemlidir. Çapaklanma olursa gözler kaynatılıp soğutulmuş su ile silinir. Devam eden akıntı hallerinde gözyaşı kanalı daralması veya enfeksiyon açısından doktora başvurulmalıdır.

Mavi forum

***Kizlar ceyizler burda :) ***

DANTEL DÜNYASINA
HOŞGELDİNİZ


kizlar ceyizleriniz burda


















Mavi forum

Kadınlar 2 yılı makyaja ayırıyor..

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre kadınlar makyaja ömürlerinden 2 yıldan fazlasını feda ediyorlar. Ortalama olarak her gün 35 dakikasını ayna karşısında makyaj yapmak için geçiren kadınların makyaj malzemelerine harcadığı para ise ortalama 22 bin sterlin (Yaklaşık 60 bin YTL) civarında.
Ortalama 14 yaşında makyaj yapmaya başlayan kadınlar, sabah makyajı için 21 dakika ve günün diğer saatlerinde de üç-dört dakikalık düzeltmelerle 35 dakikayı tamamlıyorlar. Nivea Visage’ın 2500 kadın üzerinde yaptığı araştırmaya göre İngiliz kadınların yüzde 44’ü düzenli olarak her gün makyaj yapıyor. Evden dışarı çıkarken birçok kadın kesinlikle makyaj yaptığını söylüyor. Ankete göre kadınlar makyaj temizlemek için de her gün 10 dakikalarını ayırıyorlar.


Mavi forum

Bebeğinizi kucağa alıştırın!

Halk arasında ''bebeği kucağa almayın alışır'' şeklindeki yaklaşımın bilimsel gerçeklere aykırı olduğu, aksine kucağa alınan bebeğin huzur bulduğu, anne-bebek arasındaki bağı güçlendirdiği bildirildi. Bebekler kucağa nasıl alınmalı?

Çukurova Üniversitesi (Ç.Ü) Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurdan Evliyaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, doğumdan hemen sonra anne ve bebeğin ayrı kalmalarının bebeğin gelişimini ve annenin davranışını olumsuz etkilediğini belirtti. Evliyaoğlu, bebeğin kucağa alınmamasının, anne-bebek bağının kurulmasını önlediğini, bebeğin ağlaması ve huzursuzluğunun yanı sıra annenin de mutsuz ve güvensiz olmasına yol açtığını ifade etti.

Emzirme ve kucağa almanın, annenin bebeğiyle yakın ve sevgi dolu bir ilişki kurmasına yardımcı olacağını vurgulayan Evliyaoğlu, oysa toplumumuzda aile büyüklerinin, bebek doğduğunda ''sakın kucağa almayın alışır, kırkında öğrendiğini 40 yıl unutmaz'' şeklinde öneride bulunduklarını anlattı. Bazı bebeklerin diğerlerinden daha fazla kucağa alınmak ve taşınmak istediklerine dikkati çeken Evliyaoğlu, ''Annelerin bebeklerini kucakta taşımasının geleneksel olduğu topluluklarda ağlama sorunu, annelerin bebeklerini kucağa çok almadıkları ve ayrı bir yatakta yatırdıkları toplumlara göre daha azdır'' dedi.

Evliyaoğlu, kucağa alınmanın bebeğin en doğal gereksinimlerinden biri
olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Doğumdan hemen sonra bebek anne kucağına verilmeli ve emzirilmelidir. Kucağa alınan bebekler daha az ağlarlar ve daha iyi gelişirler. Doğumdan sonraki ilk saatleri içeren duyarlı dönem boyunca anne ve bebek ayrı kalmamalıdır. Aksi takdirde, bebeğin gelişimi ve annenin davranışı olumsuz etkilenecektir. Uygun ve ideal olan bebeğin annesiyle aynı odada beraber olmasıdır. Aile-bebek arasındaki psikolojik bağın oluşmasında dokunma, kucağa alma ve sevgi çok önemlidir. Anne kucağı, bebeğin ağlamasını ve huzursuz olmasını önler. Annenin çocuğa bağlanması onun hayatta kalabilmesi için en temel gereksinimlerdendir.''

-BEBEKLER KUCAĞA NASIL ALINMALI?-

Evliyaoğlu, annelere ve babalara yeni doğan bebeklerini kucağa nasıl
almaları gerektiğini şu şekilde anlattı: ''Bebeklerin baş ve boyun kasları yaklaşık 2-3 aylık oluncaya kadar tam olarak gelişmeyebilir. O zamana kadar başını ve boynunu desteklememiz gerekir. Bebek kucağa alınırken, nazikçe elimizle kafası ve kolumuzla boynu desteklenmelidir. Bebeğin kafasının öne ya da arkaya sarkması önlenmelidir. Çok ağlayan bebekler ise yüzüstü tutularak kucağa alınabilir.'' Evliyaoğlu, genellikle bebek ağladığında anneye verildiğini, ancak çocuk yetiştirme konusunda babanın öneminin de unutulmaması gerektiğinin altını çizerek, ''Baba, bebeğin emzirilmesi dışında, bakımı, kucağa alınması, bezinin değiştirilmesi ve eğitimi gibi konularda en az anne kadar rol üstlenmelidir'' diye konuştu.


AA

Mavi forum

Ah Şu Kadınlar[SUPER OTESI MUTLAKA BAKIN...!!!