23 Mayıs 2007 Çarşamba

Dilini çözebilirsiniz!

Sevgilinizin yüzünden düşen bin parça ama sebebini anlatmak istemiyor mu? Onu konuşturmak, aslında hiç zor değil....

Sevgiliniz fazlasıyla düşünceli veya asık suratlıysa, bir şeyin yolunda olmadığını anlamanız hiç de zor değildir. Ona sebebini sorup, ağzından hiçbir şey alamazsanız, şaşırmayın: Erkeklerin çoğu can sıkıntılarını kolay kolay anlatmaz. Psikolog. Y. Sage Beixedon'a göre, bu durum son derece normal. O yüzden bunu kişisel algılamanız için bir neden yok. Yine de, dudakları sımsıkı kapalı biriyle yaşamak kaderiniz değil. Erkeğinizi konuşturmak birkaç basit yönteme bağlı...

İYİ ZAMANLAYIN
Her erkeğin rahatça konuştuğu belli ortamlar veya günün belli saatleri vardır. Size açılmasını istiyorsanız, bunu en son yaptığı zamanı hatırlayın. Psikoterapist Mitchell Ginsberg, "Ne zaman ve nasıl onu konuşturmayı başarmıştınız? Aynı ortamı hazırlamaya ve aşağı yukarı aynı saati yakalamaya çalışın" diyor ve ekliyor: "Onun kız arkadaşı olarak, biyoritmini öğrenmenizde fayda var. Sabah suskun ve sinirliyse, akşamları daha konuşkansa, buna göre hareket etmeniz gerekir."

SIRRINI PAYLAŞIN
"Sırrını ver, ben de sana sırrımı vereyim" metodu erkeklerde genelde çalışır. Erkekler kahraman olmaya bayıldıkları için, onları karar mekanizmasıza dahil ederseniz size yaklaşırlar. Onlarla sorununuzu paylaşırsanız, savunmasız tarafınızı göstermiş olursunuz ve onlar da size güvenip, savunmayı bırakırlar.

İLGİSİNİ DAĞITIN
Bazen bir erkeğin dilini çözmek için en iyi fırsat bir işle meşgul olduğunda onu yakalamaktır. Başka bir şeye konsantre olduğunda, sevgiliniz konuştuğu konuya fazla yoğunlaşmayacak. Sizinle sorununu paylaştığını daha az fark edecek. Sadece yatakta meşgulken onu sohbete çekmemeye çalışın! Sevgiliniz konuşurken anlamlı sinyaller arayın; tekrarlar, sizi soru sormaya davet eden uzun boşluklar, belli zamanlarda, konuyu değiştirme çabaları, bunların hepsi duygularıyla ilgili ipuçları verebilir.

DESTEKLEYİN
Erkekler başarısız olunca egoları yara alır ve içlerine kapanırlar. Sevgilinizin dilini çözmek istiyorsanız, özsaygısını yeniden kazanmasına katkıda bulunmalısınız. Onu desteklediğinizi hissederse, başarısızlıklarını daha kolay anlatır. Bir ipucu daha: Egosunu yükseltmeye çalışırken, iltifatlar konusunda fazla ileri gitmeyin. Erkekler abartılmış iltifatları sevmez. Onun gerçekten başarılı olduğu bir yönünü hatırlatmanız yeterlidir. Bu yön iş anlayışı, zekası veya yatak performansı olabilir.


Mavi forum

Fast-food diyetiyle 16,5 kilo zayıfladı

Amerika`da bir kadın 90 gün boyunca sadece fast-food ürünlerinden yiyerek 16,5 kilo verdi.


Kuzey Carolina'nın Henderson şehrinden 35 yaşındaki Merab Morgan, "Super Size Me" belgesel filminden etkilenerek tüm McDonald's mönüsünün kalori miktarını ezberledi ve kendisini günlük 1.400 kaloriyle sınırladı.


Morgan, "Fakir bir insanın bir günde yiyeceği kadar tükettim. Daha önceleri Weight Watchers ve Atkins gibi zaman ve çok para isteyen diyetleri denedim ama başaramadım. 90. günün sonunda 20 kilo vermeyi hedefliyordum ama 16,5 kilo zayıflayabildim. Her gün sabah akşam kızarmış patates ve cheeseburger yedim" diye konuştu.


Beslenme uzmanı Barry Popkin yaptığı yorumda, yalnız fast-food yemenin sağlıklı olmadığını, Morgan`ın takviye olarak vitamin, mineral, lif ve süt ürünleri alması gerektiğini vurguladı.


Mavi forum

Hamilelere 'A vitamini' yasak



Hamilelik döneminde kullanılan A vitamini anne karnındaki bebeğin organ yapısına zarar veriyor. Londra'da bulunan St.George Üniversitesi Hastanesi profesörlerinden Michael Patto, hamile kadınları A vitamini veya bu vitamini içeren multivitamin tabletlerini kullanmamaları konusunda uyardı. Doğum konusunda bilgilendirme hizmeti veren gönüllü yardım kuruluşu Newlife'tan Shelia Brown da düzenli bir diyet programı uygulayan hamile kadınların zaten bu vitaminlere ihtiyaç duymayacağını belirtti. Brown, hamilelerin A vitamini yönünden zengin olan ciğer yememeleri gerektiğini söyledi. Piyasada bulunan 60 farklı multivitamin tabletinden sadece 20'sinde A vitamini içerdiğine dair uyarı yazısı bulunduğuna dikkat çeken araştırmacılar, ilaç firmalarından kutuların üzerine A vitamini içerdiği ibaresinin konulmasını istiyor.


Mavi forum

Saç boyama hakkında her şey

Kimyasal boya mı yoksa doğal boya mı seçmeli, saça zarar vermeden nasıl boyamalı? Renk değişikliği, beyazları kapama ya da sadece ışıltı vermek için en uygun boyama hangisi?

KİMYASAL BOYALAR: KULLANIŞLI VE BAZEN AGRESİF

Üç ana kimyasal boya vardır:

Direkt boyalar saçı değiştirmez. Doğrudan saç telinin dış yüzeyine sabitlenirler. Boya negatif, saç pozitif yüklü olduğundan birbirlerine mıknatıs gibi yapışarak saça sabitlenirler. Bu boyalar saçın renginin açılmasına veya beyaz saçların örtülmesine izin vermez ancak saçta yansımalar sağlar. Etkileri birkaç (genellikle 6-8) şampuanlamadan sonra hafifler. Oksidasyon bazlı boyalardan daha iyi tolere edilirler.

Kalıcı boyalar olarak bilinen oksidasyon bazlı boyalar saç teline nüfuz eder. Bunlar, saçın ve özellikle saça rengini veren melaninin yapısını değiştirir. Bu boyalar iki bileşik ile iş birliği halinde etkilerini gösterir: oksijenli su (oksidan) ve amonyak (alkalin). Amonyak, saç teline kimyasal boyanın girmesine izin verecek şekilde saçın kabuğunu açar. Kabuklar açıldıktan sonra amonyak uçar. Oksijenli su ise saç telinin içindeki doğal renk hücrelerini değiştirerek boyaların birleşip görünebilir olmasına izin verir. Bu boyalar beyaz saçların tamamen kapanmasına izin verdiği gibi, saç rengine yapılacak açma veya koyultma gibi kökten renk değişimleri için de uygundur. Dayanıklılıkları ise uzun sürelidir.

Ton sür ton olarak adlandırılan boyalar ise, yukarıda anlatılan direkt boyalar ve oksidasyon bazlı boyaların ortalarında bir yerde bulunur. Amonyak içermezler ama oksijenli su içerirler. Saç kabuğunun açılıp boyanın tutunması için amonyak yerine aynı işlevi gören farklı bir molekül kullanılmaktadır. Yani bu tür boyalarda da saç teli kabuğunun hemen altı boyayı tutar. Bu da ton sür ton boyamanın direkt boyalardan fazla ama oksidasyon bazlı boyalardan daha az dayanması anl****** gelir. Ton sür ton boyalar %50'ye varan oranlarda beyaz saçları örter ve yaklaşık 24 şampuanlama içinde de hafifler.


BOYAMA FARKLARINI ANLAMAK KOLAY MIDIR?

Evet, farklı boyama şekillerini ayırt etmek kolaydır. Boyama şekli çoğunlukla kutunun üzerinde belirtilir. Ayrıca göz önüne alınabilecek çeşitli ipuçları da vardır. Örneğin, "6-8 şampuanlamadan sonra hafifler" dendiğinde uçucu bir boyama şekli anlaşılır. "Beyaz saçları tamamen kapatır" ibaresi ise oksidasyon bazlı bir boyayı tanımlar.


DOĞAL BOYALAR SAÇI KUVVETLENDİRİR

Kına en fazla tanınan doğal saç boyasıdır. Kınanın avantajı çivit, papatya gibi diğer doğal boyaların saç sağlığına verebileceği tehlikelerin hiçbirini bulundurmamasıdır. Hem saç boyası hem de dövme yapımında kullanılan kına; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Hindistan'da yetiştirilen bir bitkiden elde edilir. Bu bitkiden elde edilen renkler sarıdan kırmızıya kadar değişirken esmer veya turuncu tonlarından geçer. Bunlar da maun ve kumral yansımalar elde edilmesine neden olur.

Birçok doğal boya kına kullanılarak yapılır. Ancak, bu bitki fazla bir renk seçeneği sunmaz; bu nedenle bazı üreticiler kına ile çivit gibi farklı karışımlar yoluna gider.

Doğal boyalar saç telinin içine nüfuz etmez, beyaz saçı tam olarak kapatamaz. Ancak saça bir ışıltı ve dolgunluk kazandırır. Dolayısıyla saça bakım yapmaları nedeniyle avantajlıdır. Eğer saçınızı boyamak değil de sadece kuvvetlendirmek istiyorsanız nötr kına uygulayın; boya maddelerinden arınmış kına saçınızı boyamaz.

Doğal boyaların özelliği, sentez ile elde edilmiş boyalarınkine oranla çok daha ufak olan molekülleridir. Bu özellik onların saç telinin tümüne ve özellikle saç telini oluşturan kabuğa nüfuz etmelerini sağlar. Böylece direkt boyaların yaptığı gibi saç renginin geneliyle bütünleşir.

Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar; çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesini sağlar.

Kimyasal boyalara oranla daha uzun bir bekleme süresiyle uygulanır. Bu süre genellikle bir saat olmasına rağmen, saçınızın doğal rengi ve kalitesine bağlı olarak değişebilir. Örneğin açık renk saçta "havuç turuncusu" gibi bir sonuç istenmiyorsa, uygulama süresinin kısa tutulması gerekir.

Doğal boyayla boyanmış bir saça kimyasal boya uygulandığında, kutuda belirtilen süreden daha uzun bir uygulama süresine ihtiyaç vardır. Kimyasal bazlı boyanın kuvvetlenen saça nüfuz etmesi ve bunu aşması daha uzun süre tutar. Beklenen neticeyi almak bazen birkaç denemeyle mümkün olur.


BOYALAR SAÇI BOZAR MI?

Evet, özellikle saç telinin yapısını değiştirerek boyayan bazı kimyasal boyalar uzun dönemde saçınıza zarar verebilir. Bunlar, direkt boyalar ile ton sür ton boyalardır.

Özellikle kokusu yüzünden amonyak kötü bilinir. Oysa uçucu olma özelliği nedeniyle en az agresif olan iyi bir alkalindir. Gerçekten de amonyak saça kendini sabitlemez. İşlevini bitirdiğinde uçar. Oysa etanolamin gibi kullanılan bazı diğer alkalinlerde durum böyle değildir. Bunlar hiçbir koku vermezler ancak saç elyafına yapışıp kalırlar.

Amonyak kokusunu sevmeyenler için, bu kokuyu örten parfümlerle üretilmiş krem biçiminde boyalar bulunmaktadır.


BOYALARIN SAĞLIĞA ZARARI VAR MIDIR?

Oksidasyon bazlı boyalara kıyasla direkt ve doğal boyalar daha az alerjiye neden olur. Alerji vakalarının çoğu doğrudan boya maddesiyle ilgilidir. Bu nedenle ev kullanıcılarına hararetle tavsiye edilen şey, tüm saça boya uygulamadan önce küçük bir bölgede boyayı denemeleridir. Kuaförler de benzer şekilde uygulama yapar.


ALERJİ RİSKİ

Boya ürünleri mutlaka önceden test edilir. Ancak bazı insanlar diğerlerine göre daha hassas olabilir ve yapılan testlere rağmen ürün, bu insanlarda alerjiye neden olabilir. Testler, 1986 tarihinden beri hayvanların üzerinde değil, hücrelerin üzerinde gerçekleştirilmektedir. Bu testler insan vücudunun hassasiyetleri üzerine dayandırılmıştır. Bio-kimyagerler hücresel değişiklik veya mutasyonların olup olmadığını araştırır. Bu testler bitirildiğinde, insan derisi üzerinde yapılan testlere geçilir. Bunlar hammadde üzerinde yapılmaktadır. Bu da tahriş oranında fikir yürütülebilmesine izin verir.

Kına da alerjiye sebep olabilir, özellikle doğal olmayan "kara kına". Kara kınada alerjiye neden olan, doğal kınaya karıştırılmış bakır oksit veya kurşun tuzudur. Bu moleküller saç için zararlıdır. Kara kınada göz ardı edilmemesi gereken bir alerji ve zehirlenme riski vardır. Kurşun tuzları saça sabitlenir. Bu nedenlerle bahsi geçen bir boyamanın üzerine kalıcı yeni bir boya uygulamak da sakıncalıdır; çünkü saçı yakma tehlikesi bulunur. Kimyasal boyaların prospektüslerinde üreticilerin, ürünlerinin metalik tuzlar içeren bir boyayla boyanmış saçlara uygulanmaması için talimatları vardır.


RENK DEĞİŞTİRMEDEN RÖFLE YAPMAK

Direkt ve uçucu bir boya seçin. Bu tip boyalar genellikle 6-8 şampuanlamada hafifler ama saça bir ışıltı getirir. Beyaz saçlar kapanmaz. Saçınızın doğal rengini de değiştirmezsiniz.


RENK DEĞİŞTİRMEDEN BEYAZLARI KAPATMAK

Ton sür ton boyalar beyaz saçları %50 den 70'e varan oranlarda kapatır. Bunlar direkt boyalar gibi saçın rengine kökten bir değişiklik getirmez, ancak saçı kendi doğal renk tonunda boyar veya ufak bir renk farkı sağlar. Bu boyalar 6-8 hafta içinde hafifler.


KÖKTEN RENK DEĞİŞİKLİĞİ YAPMAK VEYA AÇIK MEÇLER ELDE ETMEK

Saçın rengini açmak, kökten renk değişiklikleri veya saçın genelinden çok daha açık renkte meçler elde etmeye yarar. Böylece esmerden sarışına veya sarışından kızıl renge geçilebilir. Saçı açmak saçın asıl yapısını değiştirir. Saça rengini veren doğal madde olan melanin yok edilir. Renk açıcılar, oksijenli su gibi oksidasyon bazlıdır.

Açılmış olan saç daha hassastır ve kırılganlığı nedeniyle daha fazla bakım ister. Buna rağmen genel anlamda bozulmuş değildir. Bu nedenlerle boyanın kullanım talimatlarına ve uygulama sürelerine dikkatle uyulmalıdır. Tabii ki fazla agresif olan ve oksijenli suyla yapılan saç açma işlemlerinden de kaçınılmalıdır. Yoksa saça geri dönülemeyecek kadar büyük zararlar verilebilir.

Saç açma işlemi kalın veya ince telli her tür saça uygulanabilir. Önemli olan açma işleminin uygulanacağı saçın öncesini bilmektir. Örneğin, kalın olup da saç teli kabukları açık olan bir saç, sağlıklı ince bir saça göre açma işlemine daha hassas olacaktır.


BEYAZ SAÇLARI KAPATMAK VE RENK DEĞİŞTİRMEK

Bunun için oksidasyon bazlı bir boya kullanmanız gereklidir. Bu tür boyalar beyazları tamamen kapattıkları gibi renk değişiklikleri yapmak için de uygundur. Bu arada, beyaz saçı bulunmayıp da saç rengini değiştirmek isteyenler için beyaz saçları kapatmayan ancak kökten renk değişikliklerine izin verip renk çeşitleri bol olan kalıcı boyalar da vardır.


KUAFÖRDE Mİ EVDE Mİ BOYAMALI?

Kuaförde kullanılan boyalar, piyasada satılanlardan çok farklı değildir. En büyük fark, boyada kullanılan temel aktif maddelerin konsantrasyon oranlarındadır. Kuaförlerde doğal olarak eve oranla daha geniş bir renk ve çeşitleme imkanı bulunmaktadır. Yöntemler de farklılık gösterebilir çünkü kuaförler farklı nüanslarla karışımlar elde edebilir.

Üreticilerin sadece profesyoneller için ürettikleri ve dolayısıyla sadece kuaför salonlarında bulunabilen boyaları da vardır.

Kendi saçınıza uyarlanmış, kişiselleştirilmiş bir boyama istiyorsanız en iyi çözüm bir kuaför salonuna gitmeniz olacaktır. Özellikle de ilk kez boya yaptıracaksanız veya iki ton arasında kararsızsanız.


RENKLER: YILIN EĞİLİMLERİ VE ÖNERİLER

Bir renk seçmek her zaman kolay değildir. Zevkiniz olduğu kadar tarzınıza uygun bir renk seçmek doğru olacaktır.

Mat bir cildiniz varsa, sıcak yansımaları olan, dore veya bakır renklerini seçin.

Açık, pembemsi bir cildiniz varsa, size daha soğuk, kül ya da erik kurusu tonlarında renkler uygun olacaktır. Genel anlamıyla, koyu tonların hatları sertleştirme ve daha açık tonların da hatları yumuşatma özellikleri vardır.


KAYNAK: www.vekozmetik.com


Mavi forum

ince bir bel herkesin hayali

İnce bir bel herkesin hayali. Fakat bu konuda biraz gerçekçi olup, aile yapısını da gözönünde bulundurmak gerekiyor. Eğer aile kiloluysa, ince bir bele sahip olmanın hayallerini kuran kişinin de işi oldukça zor. Ama yine de belini çalıştırmak isteyenler için bir egzersiz önerimiz var: Bu egzersize başlamadan önce ince bir sopa edinmeniz gerekiyor. Önce bir yere oturun, dik durun, kalçanızı içeri doğru çekin ve bacaklarınızı hafifçe iki yana doğru açın. Bu şekilde bel omurlarınızı koruyabilirsiniz. Şimdi sopayı omzunuza alın ve başınızı hiç oynatmadan belinizi sağa sola doğru çevirin. Twist denilen bu egzersizi sürekli olarak bu egzersizi tekrarlarsanız, bir süre sonra belinizin daha sıkı ve ince göründüğünü farkedeceksiniz. Bu egzersizi 300 kez ya da başka bir deyişle 10 dakika boyunca yapmanız yeterli. Koşu bandı sayesinde de, eğer vücudunuz buna müsaitse, ince bir bele kavuşabilirsiniz. Çünkü koşu bandı kondisyonunuzu arttırarak yağ yakmanızı sağlar. Bunun için 20 dakikadan iki set koşmanız yeterli olacak!Koşu bandını tercih etmiyorsanız açık havada yürüyüş yapmayı tercih edebilirsiniz. Spor salonlarında bulunan yatay, yani paralel bisiklet de yağ yakmanızı ve belinizi inceltmenizi sağlar. Düzenli olarak spor salonlarına gidenlerin haftada üç ya da dört kere 15-25 dakika kadar pedal çevirerek forma girmeleri mümkün.

Mavi forum

hamilelikte ağız sağlığı

Hamilelik ağız sağlığını nasıl etkiler?
Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artış olup, bu durum da dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır. Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum "hamilelik gingivitisi" adını alır. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2. üç aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır.

Bu problemler nasıl önlenebilir?
Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fıçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya anti-plaque ve floridli gargaralarla çalkalanmalıdır. Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler. Plak kontrolünün sağlanması aynı zamanda dişeti irritasyonunu ve hamilelik tümörlerinin oluşma riskini de azaltır.

Hamilelikte dişhekimine ne zaman gitmelidir?
Hamilelik planlanıyorsa veya hamile olunduğundan şüpheleniliyorsa dişhekimi ziyaret edilmelidir. İlk 3 aylık dönemde temizlik yapılması uygundur. Dişhekimi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız dokularında meydana gelen değişikliklerin ve ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duruma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.

Hamilelik sırasında yapılmaması gereken işlemler var mıdır?
Genellikle acil olmayan işlemler de hamilelik sürecinde yapılabilir. Ancak herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. Ve 6. aylar arasıdır. Şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.

Hamilelik döneminde diş röntgeni zararlı mıdır?
Bu dönemde tedavi için çok gerekli ise ağız içinden 1-2 film alınabilir.Her ne kadar dişhekimliğinde çekilen röntgenlerde verilen radyasyon miktarı çok az ve karın bölgesine çok yakın değilse de gelişmekte olan bebeğin ışın almasını önlemek için mutlaka kurşun önlük kullanılması gerekir.Yine de ilk üç ay film çekilmesinden kaçınmak gerekir.

Dişler hamilelik sırasında daha çabuk mu çürür?
Daha öncede de belirtildiği gibi "hamilelik döneminde annenin dişlerinden kalsiyum çekildiği ve bu nedenle her bebeğin anneye bir diş kaybettireceği" inancı kesinlikle doğru değildir. Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam yaratır. Bu dönemde dişlerin daha çabuk çürümelerinin nedenleri şunlardır; hamilelikteBebek tatlıya, aburcubura aşırı istek belirmesi ve bunlar yendikten sonra diş fırçalamanın ihmal edilmesi, İlk aylarda görülen kusmalardan sonra anne ağız bakımına yeterince özen göstermemesi, Gebelik hormonlarının (östojen, progertron) etkisi ile dişetleri daha çabuk kanayan annenin, dişlerini fırçalamaktan kaçınması.

Bebeğin diş sağlığı için alınması gereken önlemler var mıdır?
Bebeğin diş gelişimi anne karnında başlar. Bu dönemde anne hem kendi sağlığı hem de bebeğinin diş gelişimi için dengeli beslenmeye dikkat etmelidir. Diş sağlığı için protein, A vitamini (et, süt, yumurta, sarı sebze ve meyveler) C vitamini (narenciye, domates, çilek), D vitamini (et, süt, yumurta, balık) ve kalsiyum (süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler) dan zengin gıdaların yeterince alınması gerekir. Bunun yanısıra bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılmalıdır. Kullanılan ilaçlar bebeğin diş sağlığının yanısıra genel vücut gelişimini de olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bebeğin diş sağlığı konusunda bilgili olmak,çocuğunuzun ömür boyu sağlıklı dişlere sahip olmasında ilk basamaktır. Bebeğin diş bakımı ve beslenmesi ile ilgili bilgi edininiz.

"Hamileyken antibiyotik kullandım" bebeğimin dişleri etkilenir mi?
Bu dönemde bilinçsiz ilaç kullanımından kaçınılması gerektiğini belirtmiştik. Ancak kullanılan her antibiyotiğin bebeğin dişlerinde lekelenmelere neden olduğu kanısı yanlıştır. Dişlerde renklenmelere neden olan antibiyotik grubu "tetrasiklinler"dir. Bunun dışındaki antibiyotiklerin renklenme yaptığı kanıtlanamamıştır.

Her doğumda bir diş kaybedilir düşüncesi doğru mu?
"Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu nedenle hamile annelerin diş kaybına uğradığı " düşüncesi tamamen yanlıştır. Hamilelik sırasında annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel kanıt yoktur. Bu dönemde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için annenin günlük 1200-1500 mg kalsiyuma gereksinimi vardır. Hamilelik döneminde süt ve süt ürünleri ile yeşil yapraklı sebzeler gibi kalsiyumdan zengin gıdalar alarak kalsiyum gereksinimi karşılanmalıdır. Eğer gıdalarla yeterli kalsiyum sağlanamazsa bebeğin gelişimi için gerekli olan miktar annenin kemiklerinden karşılanır. Dişlerden kalsiyum çözünmesi olmaz. Eğer iyi bir beslenme ile beraber yeterli ağız diş bakımı yapılırsa hamilelik döneminde normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşılmaz. Hamilelik sırasında beslenme hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız diş sağlığı için oldukça önemlidir. Hamilelikte bebeğin diş gelişimi 5. ve 6. haftalarda başlar. Ağız ve diş sağlığı açısından tüm hamilelik döneminde: A,C,D vitaminleri ile fosfor ve kalsiyumdan zengin temel yiyecekler alan meyvalar ve sebzeler, tahıl , süt ve mandıra ürünleri ile ile , et , balık ve yumurta dengeli olarak alınmalıdır.Şeker mümkün olduğu kadar alınmamalı (özellikle yemek aralarında). Kurutulmuş meyve ve karemel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

Hamilelik sırasında diş tedavisi yapılabilir mi?
Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişim evresi olan ilk üç ayda etkili dental tedaviden kaçınılmalıdır. Tedaviler ikinci üç aya ertelenmelidir. Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır. Son üç ayda tedavi için gerekli olan pozisyonları rahat alamaması ve koltukta uzun süre oturamaması nedeni ile diş tedavisi yaparken anne rahatsız olabilmektedir.

Hamilelik sırasında ekstra bir ağız-diş bakımı gerekli midir?
Günlük ağız ve diş bakımım kesintiye uğratılmamalıdır. Hamilelik öncesi tam bir ağız muayenesinden geçerek optimal ağız hijyenine kavuşmalı ve bunu sürdürme alışkanlığını kazanmalıdır. Çünkü plak birikimi, ve diş eti hastalıkları ile hamilelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler arasında direkt ilişki vardır. Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassa yapar. Günde en az iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanarak etkili diş bakımı yapılarak plak birikimine engel olunmalıdır. Ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve dişeti hassasiyetini azaltır.

Hamilelikte dental anestezi yapılabilir mi? Diş röntgeni çekilebilir mi?
Hamilelik esnasında birçok ilacın kullanılmaması ya da kontrollü kullanılması önerilmesine karşın, dental tedavilerde kullanılan lokal anesteziklerin herhangi bir yan etkisi rapor edilmemiştir. Lokal anestezi kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Herhangi bir uyarı yoksa lokal anestezik kullanmada bir sakınca yoktur. Anestezi altında yapılan tedavide hasta ağrı duymayacak ve daha az stres yaşayacaktır. Diş çekimi yada herhangi bir müdahale için gebelik sırasında lokal anesteziklerin kullanılmasında üretici firmanın önerileri doğrultusunda hareket edilmelidir. Herhangi bir uyarı yoksa kullanmada bir sakınca yoktur. Antibiyotik kullanımı özellikle Penisilin ve türevleri (amoxicilline vs. ) kullanımını bebek için herhangi bir sakıncası yoktur. Tetrasiklin gurubu antibiyotikler alınmamalıdır. Tetrasiklin gebelik sırasında alınırsa bebeğin dişlerinde "tetrasiklin renklenmeleri" dediğimiz renklenmeler oluşur. Ağrı kesici kullanmada dikkat edilmeli ve kesinlikle üretici firmanın önerilerine uyulmalıdır. Diş hekimliğinde kullanılan röntgen makinalarında radyasyon çok düşük seviyede olmasına rağmen hamilelerde röntgen çekiminden kaçınılmalıdır. Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmelidir. Eğer acil bir tedavi için kesinlikle röntgen filmi çekilmesi gerekiyorsa : Anneye özel koruyucu önlük giydirilmeli, hızlı film kullanarak ve düşük doz uygulaması yapılmalıdır.

Hamilelik gingitisi (Pregnancy gingivitis) nedir?
Hamileliğin erken safhalarında diş etlerinde şişlikler, kızarıklıklar gözlenebilir. Bu şekildeki diş eti oldukça hassastır ve kolayca kanar. Hamilelik sırasında kadınların diş etlerinde oluşan bu değişiklikler nedeni östrejen ve progesteron hormonlarının salgılarının artmasından kaynaklanmaktadır. Hamilelik gingivitisi genellikle hamileliğin 2.Ayında başlayıp 8.Ayında en üst seviyeye çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir. Günlük düzenli ağız diş bakımı yapmayan kişilerde oluşan ve diş etinin tahrişine neden olan bakteri plağı ya da diştaşı gibi etkenler hamilelik gingivitisi tablosunu daha ciddi boyutlara taşıyabilmektedir. Eğer dişlerde derin tartar birikimi varsa diş hekimi tarafından elimine edilmelidir. Diğer diş tedavilerinde olduğu gibi tartar temizliği de özellikle hamileliğin ikinci üç ayında yapılamalıdır. (Gebeliğin ilk üç ayında bebeğin organları gelişme aşamasındadır. Bu safhada neden olunan bir bakteriyemi bebeğin organ gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.) Üçüncü üç ayda da anne koltuğa rahat oturamaz ve aşırı stres erken doğuma neden olabilmektedir.

Hamilelikte diş çekilir mi?
Hamilelik tüm vücudun fiziksel ve psikolojik yönden pek çok değişikliklere uğradığı bir dönemdir. Ağzımız ise vücudun bu tür değişikliklerine karşı çok hassas olan bir bölgesidir. Anne adayı hamilelik süresince ister istemez devamlı bebeğini düşündüğü için kendi kişisel bakımını ihmal edebilir. Mide bulantıları ve kusmalar ağız içinde zararlı etkilere neden olur. Bazı yiyecek ve içeceklere karşı aşırı ilgi veya aşırı tiksinme duyulması sonucu ağız da bundan etkilenir. Hormonal etkiler sonucunda ağız içinde bazi degisimler olur. Örneğin kandaki ve tükürkteki asit miktarı arttığ için dişlerin çürümesi kolaylaşır. Çünkü en basit anlatımıyla , dişin çürümesi demek , bakterilerin salgıladığı asitlerle yumuşaması demektir. Diş eti rahatsızlıkları da eskisinden daha kolay ve daha sık oluşacaktır. Hamile olmayı düşünen veya hamile olan her kadın mutlaka bir diş hekimi kontrolünden geçmeli , ağız sağlığı için neler yapması veya yapmaması gerektiğini öğrenmeli ve gereken tedavilerini yaptırmalıdır. Bu hem annenin hem de çocuğunun sağlığı için çok önemlidir. Hamilelik kabaca üç dönemde incelenir: İlk üç aylik dönem: Bu dönem bebeğin çok hassas olduğu bir dönemdir. Gereksiz müdahaleler düşüğe sebep olabilir. Fakat ağrıya sebep olmuş ve/veya müdahale edilmediği taktirde daha çok zarara neden olabilecek durumdaki dişlerin çekim, kanal tedavisi gibi acil olarak tedavi edilmesi gereken durumlarında, çekinmeden diş hekimine gidilmelidir. Diş hekimi , bebeğe zarar vermeyen ilaçlarla tedaviyi sağlayacaktır. İkinci üç aylik dönem: Bu dönem , hamilelik sonuna kadar ertelenmesi uygun olmayan diş çekimi, dolgular, kanal tedavileri vb. pek çok tedavinin yapılması için en uygun olan dönemdir. Üçüncü üç aylık dönem: Bu dönemde bebek anne karnında oldukça büyümüştür ve doğum yaklaşmıştır. Aynen ilk üç aylık dönemde olduğu gibi, acil tedaviler dışında diş hekimi müdahale etmeyecektir.

Hamilelik ağız sağlığını nasıl etkiler?
Hamilelik sırasında anne dişlerinden kalsiyum kaybı ve her hamilelikte annenin bir dişini kaybedeceği yanlış bir inanıştır. Fakat hamilelik sırasında ağız sağlığında bazı değişikliklerin olacağı da bir gerçektir. En önemli değişiklik östrojen ve progesteron hormon düzeylerindeki artış olup, bu durum da dişler üzerindeki plak birikiminin artması ile bağlantılıdır. Eğer plak uzaklaştırılmazsa dişeti iltihabına (gingivitis) neden olur. Bu durum "hamilelik gingivitisi" adını alır. Dişeti kırmızı, hacim olarak artmış, hassas ve kanamalıdır. Bu tablo daha çok 2. üç aylık dönemde hamile kadınların çoğunluğunu farklı şiddette etkiler. Eğer gingivitis zaten mevcutsa hamilelik sırasında şiddeti artabilir ve tedavi edilmezse periodontitise ilerleyebilir. Hamile kadınlarda aynı zamanda "hamilelik tümörü" geliştirme riski de vardır. Bunlar dişeti büyümelerinin irritasyonu sonucu oluşan iltihabi lezyonlardır. Genellikle kendi haline bırakılmakla beraber, hastaya rahatsızlık veriyorsa veya çiğneme, fırçalama ve diğer ağız bakımı işlemlerini engelliyorsa dişhekimi tarafından alınmalıdır. Dişeti iltihabı dişlerin etkin olarak bakımı ve temizlenmesi ile önlenebilir. Her gün en az iki kez, mümkün olan durumlarda her yemekten sonra dişler fırçalanmalıdır. Her gün tüm dişlerde diş ipliği ile temizlik işlemi de yapılmalıdır. Sabah diş fırçalamak rahatsızlık veriyorsa ağız su veya anti-plaque ve floridli gargaralarla çalkalanmalıdır. Dengeli beslenme ile birlikte C ve B12 vitamin destekleri de ağız sağlığının sürdürülmesi açısından önemlidir. Dişhekimine daha sıklıkla gidilmesi de etkin plak kontrolünü sağlayarak gingivtis gelişimini önler. Plak kontrolünün sağlanması aynı zamanda dişeti irritasyonunu ve hamilelik tümörlerinin oluşma riskini de azaltır.

Hamilelik sırasında dişhekimine ne zaman gitmelidir?
Hamilelik planlanıyorsa veya hamile olunduğundan şüpheleniliyorsa dişhekimi ziyaret edilmelidir. İlk 3 aylık dönemde temizlik yapılması uygundur. Dişhekimi hamileliğin kalan dönemi için bir tedavi takvimi hazırlayacaktır. İkinci 3 ayda da ağız dokularında meydana gelen değişikliklerin ve ağız bakımının etkinliğinin değerlendirilmesi ile birlikte tekrar temizlik önerilebilir. Duruma göre üçüncü 3 aylık dönemde de tekrar randevu verilebilir fakat tüm bu seanslar mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.

Hamilelik sırasında yapılmaması gereken işlemler var mıdır?
Genellikle acil olmayan işlemler de hamilelik sürecinde yapılabilir. Ancak herhangi bir diş tedavisi için en uygun zaman 4. Ve 6. aylar arasıdır. Şiddetli ağrının eşlik ettiği acil durumlarda tedavi hamileliğin herhangi bir döneminde yapılabilir. Anestezi ve ilaç verilmesini gerektiren durumlarda jinekolog ile irtibat kurulmalıdır. Ertelenebilecek işlemler doğumdan sonraya bırakılmalıdır.
hepinize mutlu gülüşler...

Mavi forum

erkek olmak

> ERKEK OLMAK;
>
> Hayatına bir sürü kadın girmesi
>
> değildir, önemli olan, kaç kadını gerçekten sevdiği ve
>
> onlara ne kadar dürüst olabildiğidir...
>
>
>
> ERKEK OLMAK;
>
> Geniş omuzlara sahip olmak değil önemli olan, kaç kadına
>
> o omuzlara yaslanacak kadar güven verdiğidir...
>
>
>
> ERKEK OLMAK,
>
> Kalın bir sese sahip olmak, değil önemli olan,
>
> nazik ve duygulu cümleler kurabilmektir.
>
>
>
> ERKEK OLMAK
>
> Romantik bir ortamda güzel sözler fısıldamak değil
>
> önemli olan, hersözünün kalbinden gelmesidir.
>
>
>
> ERKEK OLMAK
>
> Vurdu mu oturtmak değil, önemli olan dokunuşundaki
>
> yumuşaklıktır.
>
>
>
> ERKEK OLMAK;
>
> Büyük ve ağır eşyaları kolay Kaldırmak değil önemli olan,
>
> hayatın yükünü cesurca taşıyabilmektir...
>
>
>
> ERKEK OLMAK;
>
> Kıllı bir vücuda sahip olmak değil, önemli olan
>
> o vücutta nasıl bir kalp taşıdığıdır...
>
>
>
> ERKEK OLMAK
>
> Yatakta iyi olmak değil önemli olan, sevişmenin
>
> sevişmeden öte bişey olduğunu bilmektir.....

Mavi forum

Aşırı terlemeye karşı en etkili tedavi: Botox

Botox, ter bezlerine ulaşan sinirlerin çalışmasını geçici bir süre için bloke eder. Böylece, ter bezlerinin ter üretmesini engeller....

Bölgesel aşırı terlemenin kesin tedavisi, ter bezlerinin cerrahi metotlarla çıkartılmasıdır. Ancak bu yöntem oldukça zahmetlidir, üstelik de iz kalır. Bu nedenle pek tercih edilmez.

DİĞERLERİ ZAHMETLİ

Diğer bir tedavi yöntemi, özellikle el ve ayaklarda kullanılan 'ionferez'dir. Bu tedaviyi yürütmek için haftada en az 2 kez doktora gitmeniz gerekir. Başlangıçta kararlı davransanız da bu tempoya uzun süre katlanmak kolay değildir.

TER BEZİNİ ETKİLİYOR

Aşırı terlemeye karşı günümüzde kullanılan en etkili ve sorunsuz tedavi, 'botox'tur. Botox, ter bezlerine ulaşan sinirlerin çalışmasını geçici bir süre için bloke eder. Böylece ter bezlerinin ter üretmesini engeller. Botox, yapıldığı bölgedeki duyu hislerini etkilemez sadece ter bezlerini etkiler.

ÖNCE terlemenin yoğun olduğu bölgeyi belirlemek için, cildinize ter ile rengi değişen bir sıvı sürülür. Sonra çok ince uçlu iğnelerle, sık aralıklarla, az miktarda botox verilir.

Tüm işlem en fazla yarım saat sürer. Acı hissedilmemesi için, uyuşturucu bir krem veya sprey kullanılır. İstenirse iğne yapılacak bölge kısmi olarak uyuşturulabilir. İşlem bittiğinde günlük hayatınıza geri dönebilirsiniz. Uygulamadan sonraki ilk hafta içerisinde düzelmeye başlarsınız. Giderek terlemeniz azalır, sorunlarınız ortadan kalkar.

Botox'un etkisi genellikle 7 ila 10 ay kadar süreyle devam eder. Etkisi geçmeye başlayınca yeniden uygulama yapılır. İonferez için haftada 2 kere işlem yaptırmanız gerektiğini göz önüne alırsanız, 7-10 ay adamakıllı konforlu bir süredir.

Yeniden botox yaptırmak istemezseniz, terleme düzeyi yavaş yavaş tedaviye başladığınız seviyeye geri döner.

Mavi forum

Erkekler ne zaman yalan söyler????

Çoğunlukla gösteriş yapmak ve her konuda bilgili olduklarını göstermek için....



Bazı erkekler hiç yalan söyleyemez, hemen gözlerinden, hal ve hareketlerinden anlaşılır. Bazıları da kendi kişilik değerlerini artırma amacıyla zararsız yalanlar söylerler. Erkeklerin en çok hangi konularda yalan söylediklerini belirlemek için yapılan bir araştırmadan, ilginç sonuçlar çıkmış...

İşte erkeklerin en sık söylediği yalanlar

* Statü yalanı: Erkekler olayları biraz şişirmeye meraklı. En büyük arabalar onların, en önemli işyerlerinde onlar çalışır. Bu gösteriş hevesi, kendilerini başkalarıyla kıyaslama düşüncesinden kaynaklanıyor.

* Yetenek yalanı:
Hiçbir bilgileri olmasa da, erkeklerin yüzde 84"ü her konu hakkında bilgi sahibiymiş gibi davranıyor. Kendilerini sorun çözme konusunda yetenekli görüyorlar.

* Duygu yalanı: "Bir problemin mi var?" erkeklere sorulduğunda, genelde "Hayır, yok!" derler. Zaaflarının açığa çıkmasını istemediklerinden.

* Korku yalanı: Erkekler, cesur olmaları gerektiğini sanırlar. Onun için korkularını ve fobilerini saklarlar.

* Tembellik yalanı:
Yaptıkları her şeyi abartılmış gerekçelerle savunmaktan oldukça hoşlanırlar. Böyle davranmalarının başlıca sebebi ise; yaptıkları her şeyin bir anlamı olmasını istemeleri.

* Kaytarma yalanı:
Uzun süreli tartışmalardan kaçmak için, soruları hemen kısa bir "Evet" ile cevaplandırırlar. Örneğin "Beni halen seviyor musun?" veya "Bu elbise bana yakıştı mı?" sorularını.

Mavi forum

Sahte kokular sağlığı tehdit ediyor

İnsan sağlığını tehdit eden yiyecek ve içeceklere şimdi de kokular eklendi. İzinsiz olarak üretilen ve satılan oda ve oto kokularının, zehirlenme, sinir sistemi bozuklukları ve alerjik reaksiyonlara yol açtığı bildirildi. İstanbul İkitelli'deki Marmara Sanayi Sitesi'nde faaliyet gösteren Seçil Oto Kokuları firmasının Mesul Müdürü Yüksek Kimya Mühendisi Koray Toy, hava aromatize edici ürünler olarak adlandırılan oda ve oto kokularının bilinçli kullanılması gerektiğini söyledi. 'ASTIM

KRİZİNE YOL AÇAR'

Koray Toy, izinsiz üretilen oda ve araba kokularının, göz yaşarması veya kuruması, çift görme, burun tıkanıklığı, kulak çınlaması ve ağrısı, baş dönmesi, öksürük, nefes darlığı, yutkunmada zorluk, astım krizi, uyumsuzluk, kısa süreli hafıza kaybı, konsantrasyon bozukluğu, mide bulantısı, endişe, çabuk kızma, huzursuzluk, isilik, kurdeşen, egzama gibi birçok sağlık sorununa yol açtığını söyledi.

SAĞLIK BAKANLIĞI UYARDI

Bu arada, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü de bir açıklama yaparak izinsiz üretilerek satılan oda ve oto kokularının halk sağlığına yönelik tehlikeleri konusunda yurttaşları uyardı. Bakanlık açıklamasında, "Sağlık Bakanlığı'ndan izin alınmadan üretilen ve satılan bu ürünler, zehirlenme ve sinir sistemi bozukluklarına, alerjik reaksiyonlara da yol açmaktadır. Bu ürünlere Bakanlığımızca izin verilirken içeriğinde halk sağlığını tehdit edecek madde taşımamasına dikkat edilmektedir" denildi. Açıklamada, tüketicilerin söz konusu ürünleri alırken, etiket bilgilerindeki uyarıları dikkate alması, ürünün izin tarih ve sayısının bulunup bulunmadığına bakması, izin almamış olan ürünleri satın alınmaması gerektiği vurgulandı. Yüksek Kimya Mühendisi Koray Toy, denetimi yapılan kokuların hiç zararı olmadığını söyledi.

Mavi forum

Çingene modası

Karışık renklerin bir arada kullanıldığı, tropik ve batik desenli, işli-nakışlı, boncuklu, kloş etekler sokakları istila etti. Vitrinler, çingene modasının etkisi altında.



Çingenelerin bohem ruhu, yaz modasının genelini etkiledi. Üzerinde durmakta zorlandığımız ince topuklu ayakkabıların yerini, bize hareket serbestliği tanıyan platform topuklar aldı. Bu yazın en göze çarpan trendi ise etekler.

SICAKLARDA ÇOK RAHAT

Kimisi yamalı bohça gibi gözüküyor -ki İngilizler buna patchwork diyorlar. Kimi ise bir çiçek bahçesini andırıyor. Bazı etekler yerlere kadar, bazıları dizin hemen üstünde bitiyor. Altından dantel sarkanı da var, boncuk işlemeli olanı da. Çingene etekleri, hem bohem hem şık bir tarz oluşturuyor. En önemlisi de sıcaklarda çok rahat edeceksiniz! 1950'leri hatırlatan kabarık etekler de, özellikle gece tercih ediliyor. Aksesuvardan ayakkabıya kadar her şey gibi, etekler de etnik-otantik tarzın etkisi altında.

BONCUKLU KOLYELER

Mesela hafta sonu dışarı çıkarken, çiçekli çingene eteği, parmak arası terlik ve açık renk düz bir atlet bir arada giyilebilecek. Ama mutlaka birçok kez dolanan boncuklu kolyeler, püsküllü, deri ipli, tahta boncuklu etnik takılar, sallantılı küpeler, tahta bileziklerle birlikte.

RENGARENK ETEKLER

Diğer yandan, 1950'ler modası da, fiyonk ve dantel detaylarla varlığını sürdürüyor. 50'lerin tüllü, volanlı, kabarık etekleri de seçenekler arasında. Renkli parlak kumaşlardan dikilmiş, içinden tüller sarkan bu romantik eteklerin boyu diz hizasında.

BÜYÜK TAKI

Beli kuşaklı, pullu, boncuklu veya nakış işlemeli olan modellerden, hemen her markanın koleksiyonunda var. Herry, İpekyol, Park Bravo, Mango, Polo Garage, Topshop, Vakkorama, Roman, River Island, Derishow, Mudo Collection, Boyner ve YKM, en çok seçeneği bulabileceğiniz adreslerden birkaçı. Unutmayın, bu yaz takının büyüğü makbul. Küpe alacaksanız mutlaka en sallantısını, yüzük alacaksanız ceviz kadarını alın. Dirseğinize kadar bilezikler takarsanız kesinlikle hiç kimse sizi ayıplamaz. Kışın başlayan broş modası bu yaz da devam ediyor. Birbirinden şık takılarla, güzelliğinize ayrı bir hava katabilirsiniz...

Mavi forum

Saçlarınızı boyarken daha çok yıpratmayın



Kendimizde bir değişiklik yapmak istediğimizde imdadımıza yetişen rengarenk saç boyalarının, birçok çeşidi ve rengi bulunuyor. Önemli olan saça en az zarar vereni bulmak ve doğru uygulamak Kendimizde bir değişiklik yapmak istediğimizde imdadımıza yetişen rengarenk saç boyalarının, birçok çeşidi ve rengi bulunuyor. Önemli olan saça en az zarar vereni bulmak ve doğru uygulamak.

Bazılarımız saçlarımıza parlaklık vermek için, bazılarımız farklı bir renk için, çoğumuz ise beyazlarımızı kapatmak için saçlarımızı sık sık boyarız. Dip boyası, röflesi, baleyajı derken birçok kimyasal işlemden geçen saçlar, zamanla yıpranıyor. Boyanın ince telli saçları kalınlaştırdığı söylense de, özünde kimyasal maddeler içeren saç boyaları saça bir miktar zarar veriyor. Saça en az zarar veren boya tipi direkt içerikli olanları. Bu boya tipi, saçı değiştirmeden, saç telinin dış yüzeyine sabitlenir; ışıltı ve yansıma yaratırlar. Ama beyazları kapatmazlar. Etkisi 6-8 şampuanlamadan sonra hafifler. İçlerinde su ve amonyak bulunan, kalıcı boya olarak da bilinen oksidasyon bazlı boyalar ise, saça rengini veren melaninin yapısını değiştirirler. Amonyak, boyanın saça nüfuz edebilmesi için saç telini açar. Saçınızdaki beyazları tamamen kapatmak ya da saç renginizde radikal bir değişiklik yapmak için bu tip boyaları kullanabilirsiniz. Ancak, bu tip boylarla, 4 hafta geçmeden saçın tekrar boyanması çok zararlı. Saç renginde birkaç ton değişiklik yapan sür ton boyalar ise, sadece oksijenli su içerir. Saça içinde amonyak bulunan boyalardan daha az zarar verirler ve beyaz saçları yüzde elli oranında kapatırlar. Saçlarınız cansızsa en akıllıca olanı hiç boyamamaktır. Ama ille de boyayacağım diyorsanız, iyi bir kuaföre başvurun. Oksidasyon bazlı boyalara kıyasla direkt ve doğal boyalar daha az alerjiye neden olur. Alerji vakalarının çoğu doğrudan boya maddesiyle ilgili. Bu nedenle ev kullanıcılarına, tüm saça boya uygulamadan önce küçük bir bölgede boyayı denemeleri tavsiye edilir. Kuaförler de benzer şekilde uygulama yapar. daha Çok eskiden beri saça renk vermek için kullanılan kınanın avantajı, saça diğer kimyasal saç boyaları gibi zarar vememesi... Birçok doğal boya kına kullanılarak yapılsa da kına fazla renk seçeneği sunmaz. Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar; çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesi açısından yararlıdır.

DAHA AZ YIPRANMA
Dermatolog Dr. Melisa Eczacıbaşı, saç rengini oryal veya peroksitlerle açmanın zararlı olduğunu ve bu işlemlerin sonucunda saçların kolay kırıldığını belirtiyor. Eczacıbaşı, saçın daha az yıpranması için saç rengine yakın tonların tercih edilmesini öneriyor. Yapılan uygulama ve boyalarla saçın zarar görmesi durumunda Eczacıbaşı şunları öneriyor: "Saçlarınızı istediğiniz uzunluktan daha kısa kestirip, saçınızı bir dönem için dinlendirip periyodik ve düzenli bir bakıma tabi tutabilirsiniz. Ağızdan alınan ve kıl köklerini besleyici etkisi olan ilaçlar, saç mezoterapisi (saça vitamin enjeksiyonu) ve saç bakım maskeleri saçlarınızda bir süre sonra iyileşmelerin gözlemlemesini sağlayacaktır."

Nelere dikkat etmek gerekir ?

Dermatolog Dr. Melisa Eczacıbaşı saç boyarken dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle sıralıyor:
* Saçı yıkarken ılık su, Ph derecesı 5.5 - 6.5 arasındaki saç bakım ürünleri ve şampuanları tercih etmek gerekir.
* Boyayı kirli saça uygulayın. Çünkü saçların dibinde birikmiş olan, saçın doğal yağı sebum, boyadaki kimyasal maddelere karşı saçı korur.
* Hassas ve alerjik bünyeli kişilerde, yarı kalıcı veya kalıcı boyalar uygulanmadan önce, alerjik test yapılması kişiyi olası reaksiyonlara karşı korur. Boya yapılmadan önce, ensede görünmeyen bir yerde veya saçın bir kısmında boya denenebilir.
* İlk kez boyanan saçta istenilen renk tonu tutmayabilir ve yer yer kızıl renk değişiklikleri görülebilir.
* Çok az olmakla birlikte, bazı kişilerde boyadaki parafenilenediamin maddesine karşı yüzde şişkinlik ve kızarıklık gibi reaksiyonlar görülebilir. Böyle durumlarda saç acilen yıkanmalı ve gerekirse doktora başvurulmalı.


Mavi forum

Üzümün bir faydası daha

Üzümün bir faydası daha


Üzümün 'doğum kontrol haplarının yan etkilerini de azalttığı' ortaya çıktı. Uzmanlar, kadınlara ideal bir diyet besini olan üzümü bol tüketmelerini tavsiye ediyor.

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Kara, kalori değeri yüksek olan üzümün kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğunu, A, B1, B2 ve C vitaminleri açısından da önemli bir besin kaynağı olduğunu kaydetti. Üzümün bazı karaciğer hastalıkları ve kansızlığın tedavisinde etkili olduğunu, yüksek tansiyonu da kontrol altında tuttuğunu kaydeden Prof. Kara, üzümdeki meyve asitleri ve liflerin mideye zarar vermeden, böbrek ve bağırsak sisteminin çalışmasını düzenlediğini dile getirdi. Prof. Kara, üzümün doğum kontrol haplarının yan etkilerini azalttığını vurgulayarak, kadınlara üzüm yemelerini tavsiye etti. Prof. zeki Kara, üzümün ideal bir diyet besini olduğunu da belirtti.

Mavi forum

Bayanlar ve Ben

Ben arkadaşlar nedense ısınamıyorum bayanlara bunun son bir örneğinide 4 gün önce yaşadım çalıştığım yerin karşısındaki mağazada bir bayan vardı.Arada sırada kapıya gelip bana doğru bakarmış.Arkadaşlarım söylerdi sana bakıor diye.Ben ise alydan hoşlanmam ben yakışıklı birisi değilim ki bana baksın derdim.Ama sonra bende baktım gerçekten bakıyormuş.Biraz şaşırdım alışık olmadığım bir durumdu.Ben fazla kadınlara ilgi duymam ama bu bayan bana öyle bakıyorduki ben ona bakmaya utanıyor içeriye giriyordum.
Bu durum 2 gün sürdü.Cumartesi akşamıda dahil bana bakıyordu.Ama pazar günü yanına bir erkek gelmiş ve onunla sarmaş dolaş dışarı çıkmış.Bizim arkadaşlar merak edip karşı mağazaya gidip sormuşlar bu bayanın yanındaki adamı.Orada çalışan diğer kişilerin cevabı beni gerçekten bayanlardan soğutan bir cevap olmuştur.Onun yanındaki kocasıymış.
Artık çoğu kadına karşı güven duygumu ve hislerimi kaybettim.Yolda artık yürüyen bayanlar diye bir olgu yok benim için yüzlerine bakmıyorum.İçimde hiç bir istek yok.Bayan deyince artık aklıma duygulu düşünceler gelmiyor.Sanki kin gibi bir duygu beslemeye başladım.Fazla tatmadığım bir duygudur hatta tanımını fazla bilmediğim bir kelimedir "kin".
Yine Allaha dua ediyorum benim için hayırlısı ne ise o olsun diye.

Sizinde böyle hikayeleriniz varmı acaba ?
Erkekler ve bayanlar bu konu hakkında ne düşünüyor diye merak ediyorum

Mavi forum

Kusursuz bir düğün istiyorsanız


Gelinlik heyecanı

Kusursuz bir düğün istiyorsanız, her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüp, planlı ve programlı hareket etmelisiniz. Yeni bir hayata süper bir başlangıç yapmak için bu önerilere kulak verin.

Saç, makyaj, gelinlik gibi detayların dışında daha yapılacak çok iş var. Siz en iyisi mi işlerinizi kolaylaştıracak bu listeyi dikkatle inceleyin:

* Düğün için uygun mekanları gezin. Son kararı vermeden tercih ettiğiniz mekanda benzer bir organizasyon izlemeniz daha sonra sürprizlerle karşılaşmanızı önler.

* Gelinlik modelini belirleyin, karar vermek için örnek modelleri deneyin.

* Gelinlik için belirlenen bütçeyi öğrenip, alternatif moda evlerinden fiyat alın.

* Nikah törenine davet etmeniz gereken kişilerin sayısını önceden belirleyin.

* Parti organizasyonlarında tecrübeli firmalardan fikir almaya başlayın. Mönü konusundaki tercihinizi yapın.

AMAN AYRINTILARA ÇOK DİKKAT EDİN
* Damadın kıyafetini tamamlayın, aksesuarlarını seçin.

* Çiçekçi, fotoğrafçı gibi ayrıntıları unutmayın; fiyat araştırması yapın.

* Davetiyeye karar verin ve bir an önce bastırın. Nikah şekerlerini sipariş edin.

* Balayı için rezervasyon yaptırın. Bu sırada balayı çifti olduğunuzu belirtin ve özel talepleriniz varsa söyleyin.

* Düğünde canlı müzik istiyorsanız, ilk önce gruba karar verin.

* Müzik sistemi ve DJ tercih ediyorsanız, bununla ilgili çalışmaları yapın. Düğünde giriş müziğini ve diğer parçaları seçin.

* Eksik listesi yapıp, alışverişi hızlandırın.

* Giyeceğiniz iç çamaşırını ve balayı için özel bir şeyler almayı unutmayın.

* Düğün pastanızın modelini seçin, siparişinizi verin.

BİR GÜN ÖNCE MASAJ YAPTIRIN
* Yurtdışında tatil yapacaksanız, pasaport ve vize işlemlerini bir ay önceden tamamlayın.

* Saçınıza ve makyajınıza karar verin.

* Gelin buketinizin siparişini verin, bir örnek hazırlatın.

* Düğüne gideceğiniz arabayı ayarlayın.

* Bir gün önce masaj yaptırın, gerginliğinizi alır.

* Düğün günü sabah uzun, ılık bir banyo yapın, rahatlayın.

* Cilt ve vücut bakımınızı yaptırın.

* Saç ve makyaj için yeterince vakit ayırın.


Mavi forum

Kıskançlığı yenin!



Öncelikle, onu neden kıskandığınızı düşünün. Gerçekten ilişkinize yönelik bir tehdit söz konusu mu? Sizin tavırlarınız ilişkinizin kötüleşmesine neden mi?.

Çiftlere bazen hayatı zehir eden, ayrılmalarına bile yol açan kıskançlık duygusuyla başa çıkmak aslında hiç de kolay sayılmaz. Uzun zaman ve emek isteyen bir mücadele olabilir. Eğer kıskançlığınızın çocukluğunuzda yaşadıklarınızdan kaynaklandığını düşünüyorsanız, bir psikolağa başvurmanızda yarar var. Çocukluğunuzla ilgili bağlantı kuramıyorsanız o zaman şu noktaları gözden geçirmeniz faydalı olabilir: Kıskançlığınızın gerçekçi olup olmadığını gözden geçirin. Onu neden kıskandığınızı düşünün. Gerçekten ilişkinize yönelik bir tehdit söz konusu mu? Sizin tavırlarınız ilişkinizin kötüleşmesine neden mi?

GÜVENCE VERİN
Kendi kendinize telkin edin. Kıskançlık belirtileri hissettiğinizde partnerinizin sizi sevdiğini, size bağlı olduğunu ve size saygı duyduğunu hatırlayın. Sevilmeye layık, hoş bir insan olduğunuzu ve ters giden bir şeylerin olmadığını söyleyin kendi kendinize. Partnerinizden güvence isteyin. Kıskançlıkla başa çıkmanın iyi bir yolu da partnerinizden güvence istemek. Neden olmasın?

GÖZ AÇTIRMIYORSA
* Olaya farklı bir açıdan yaklaşın.

* Kıskançlığın aşkın belirtisi olduğunu anımsayın.

* Hemen savunmaya geçmektense, onu anlamaya çalışın.

* Kendi davranışlarınızı gözden geçirin.

* Belirli davranışlarınızın partnerinizin sizi kıskanmasına neden olduğunu biliyorsanız, bu davranışlarınızı değiştirmeye çalışın. Verdiğiniz sözleri tutun, yapamayacağınız sözler vermeyin.

* Onun güvenini geliştirin. Ona, onu ne kadar sevdiğinizi söylemek için her fırsatı değerlendirin. Onu neden sevdiğinizi anlatın.

* İltifat edin, gelecek hayallerinizi paylaşın. Olmadı, bu konuyu konuşmayı deneyin. Yine sonuç yoksa birlikte psikoloğa gidin.


Mavi forum

Evlilikte aşkı taze tutun!



O imzayı attıktan sonra sanki ne heyecan kalıyor, ne de romantizm. Her şey adeta bir kurallar zincirine bağlanıyor ve kendiliğinden bir yerlere doğru gidiyor. Peki aşkınızın tekrar alevlenmesi için neyi bekliyorsunuz? Evlilikte aşkı taze tutabilmek elinizde...


Bir umutla kurduğunuz evililğiniz monoton bir hal aldığında, küçük önlemlerle aşkınızı geri kazanabileceğinizi unutmayın. Evlenene kadar hiçbir problem yaşamayan çiftlerin çoğu, evlendikten sonra her anlaşmazlığın ve tartışmanın kaynağını evlilik kurumuna bağlıyor. Belki de "Evlenmeseydik bunlar başımıza gelmezdi" diye düşünüyor. Ancak aşkı öldüren evlilik değil, kişilerin kendileri.

Egosunu ihmal etmeyin

Aşk ve cinsel çekim çok güçlü, fakat bir o kadar da narin duygulardır. Hepimiz beğenilmek ve çikci görünmek istemez miyiz? Erkekler de kadınlar gibi kendilerine aşık olunmasından, güzel sözlerden çok hoşlanırlar. Ancak düşüncesiz davranışlar ya da kırıcı sözler, bırakın aşkı geri getirmeyi, var olan ilişkinizi de çok çabuk zedeleyebilir. Her eş ona ne kadar yumuşak ve sevgi dolu davranılırsa davranılsın, eleştirilmekden endişe duyar.

Hayata ilgi gösterin

Genelde eşlerinden ayrılan kadınlar hayata daha güçlü sarılmaya başlar. Kendilerini işlerine verip, güzelliklerine dikkat eder. Bunun için boşanmayı bekliyorsanız, hata edersiniz. Tüm bunları evliyken de yapabilmelisiniz.

Yeni konulardan bahsedin

İster iş arkadaşlarınızla geziye, ister dil ya da dans kursuna gidin. Ama mutlaka kendiniz için bir şeyler yapın. Böylece eşinize anlatacağınız farklı konularınız olur.

Tartışmayın, konuşun

Eşinizle konuşmaktan korkmayın. Bu sayede hoşlanmadığınız durumları ve problemlerinizi anlamasına yardımcı olursunuz. Onu iğnelemeden, kendi durumunuzdan ve hissettiklerinizden bir-iki cümlelye bahsetmeniz yeterli olacaktır. Sizi biraz olsun anlarsa, ilişkiniz daha güzel hale gelir.

Eşinizi değil, kendinizi değiştirin

Onu değiştirmek istedikçe yorulduğunuzla kalırsınız. Gerçek şu ki, kadınlar problemleri konuşarak çözmek isterken, erkekler çok konuşmayı sevmezler. Bu yüzden her şeyi tekrar dile getirmek yerine, davranışlarınızla ona yol gösterin.

Ona akıl hocalığı taslamayın

Kapanmış ya da geçmiştde kalmış konuları tekrar tekrar gündeme getirerek keyifsizlik yaratmayın. Ayrıca her konuya yorum getirip fikrinizi söylerken, her söylediğiniz doğru kabul etmesini beklemeyin.

Onun kurallarını da gözetin

Elbette sağlıklı bir ilişkide baskın rolün eşit dağılmış olması esastır. Ancak arada bir küçük numaralar yapmak yararınıza olabilir. Her zaman ille de eşit olmak için çabalamayın. İletişim kurarken kendisini iyi hissetmesini sağlamak, tamamen sizin yararınıza olur ve işinizi kolaylaştırır.

Çözüm üretin

Bir sorunla karşılaştığınızda, kimim suçlu olduğunu bulmaya çalışmaktan vazgeçin. Sadece çözüme yoğunlaşın ve çözümü konuşun. Karşılıklı suçlamalar ve imalar hem çözümü zorlaştırır, hem de aşkınızı.


Mavi forum

onunla iyi geçinin

Gelin adayları, sevdiğiniz erkeğin annesiyle çatışmak yerine, dost olun. Hayatınızın aşkını dünyaya getiren kadının hakkını yemeyin.

İnsan hayatındaki en büyük felaket senaryosu, aynı adamı seven iki kadının karşılaşmasıdır! Sevdiğiniz erkek sizi annesiyle tanıştırmaya götürüyorsa bilin ki savaş alanına girmek üzeresiniz! Annesi, basit gerçekleri ve olayları problem haline getirebilir. Eğer mutlu bir birliktelik istiyorsanız annesiyle iyi geçinmelisiniz. Serinkanlı olarak ve gözlerinizi açık tutarak huzuru sağlamak elinizde.

ONU ETKİLEMEYİN
Annesiyle ilk buluşmanızda sakin ve nazik olun. Onu, ne kadar mükemmel olduğunuz konusunda etkilemek için acele etmeyin. Kimsenin kazanamayacağı bir yarışma başlatmış olursunuz. Unutmayın ki bu dikkatli bir başlangıç, "En İyiyi Seçme Yarışması" değil. Oğlu, annesi hakkında size çok fazla şey anlatmış olsa da kadınların, giyim tarzlarıyla ve davranışlarıyla birbirlerine gönderdikleri bir takım işaretler vardır. Çok kısa bir eteğin ve pençe gibi tırnakların onun üzerinde bırakacağı etkiyi düşünün.

TARAFSIZ OLAMAZ Kİ!
Yalnızken onunla karşılaşırsanız ve sizi çaya davet ederse konuşmak için kendisini rahat hissedeceği konular seçmeye özen gösterin. Kendi ailenizden bahsedin. Asla oğluyla aranızdaki ilişkinin özel detaylarına girmeyin. Aranızda bir problem varsa dilinizi sıkı tutun. Ne kadar akıllı bir kadın olursa olsun tarafsız kalamayacağını unutmayın. Onun en büyük silahı, hayatınıza karışmaktır. Öyleyse, silahını elinden alın. O size karışmadan önce siz onun tavsiyesini sorun. İnce yağcılık, cephanenizdeki en iyi silahtır ve onun tavsiyesini alacak kadar zarif olduğunuza inandırır. Tavsiyeyi uygulamak zorunda değilsiniz sadece kibarca dinleyin. İyi bir önerisi olduğunda kabul edin ve ona çok iyi bir fikir olduğunu söylemeyi unutmayın.

İLK ADIMI ATIN
Kayınvalidenizle arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışın. Arkadaşlık ve barış adına ilk adım atılacaksa bunu yapan siz olun. "İmkansız!" demeden önce bu kadının sevdiğiniz adama çok büyük katkıları olduğunu hatırlayın.


Mavi forum

Önemsiz konu:sadakat

Evet önemsiz bir konu yukarıdaki önemli konuların yanında.


Sadakat erkekler ve bayanlar için kendileri açısından sıralamaya konsa acaba kaçıncı olur.

Mavi forum

jinekolog seciminde dikkat edilecek hususlar

Kadın sağlığı malum özel, gizli ve özellikle "özen" gerektiren bir alandır. Genellikle jinekolog seçiminde eş-dost ya da aile tavsiyesi ile işe başlanır. Ancak birisinin tavsiye ettiği doktorun sizin için de iyi doktor olması gerekmiyor. Bir kadın doktorunda dikkat edilmesi gereken ilk husus "Güvenilir" olmak ise ikinci özellik, bu doktorla "kendinizi rahat hissediyor" olmanızdır.


Tabi, kadın doktorlarınının da kendi aralarında uzmanlaştığı konular vardır. Örneğin günümüzün popüler konusu "tüp bebek" için uzmanına gitmeniz gerekir ama biz burada size günlük hayatta seçeceğiniz doktor için öneriler vereceğiz. Çünkü kadın doktoru, bugünün modern kadının hayatında yer alacak en önemli başvuru noktası olmalıdır ve rutin olarak danışabileceğiniz / gidebileceğiniz, akıntı, ağrılı regl gibi sıradan sorunlardan başlayarak, zaman içinde karmaşıklaşan miyom, hamilelik ve en sonunda menapoz gibi sorunlarla baş etmenizi sağlayacak kişidir. Tüp bebek türü özel bir ihtiyaç olduğunda zaten â€"gerek varsa-- rutin doktorunuz sizi yönlendirecektir.

Rutin muayenenin bir faydası sorunları zamanında teşhis etmekse, diğer bir faydası da, bu bilim adamlarınca da daha çok son 20-40 yılda öğrenilen kadın sağlığı konusunda, farklılıkların erken tespiti için, yıllar boyu vücudunuza dair özelliklerin kayıt altına alınmasıdır.

Neler Dikkat Edilmelidir?

1. Mesleki Deneyim ve Beceri

Doktorunuzun mesleki deneyim ve becerilerine karşı dikkatli olmanız gerekir. Bu noktada genellikle çevreden gelen yorumlarla hareket edilir ama doktorunuzun mesleki eğitimini nerden aldığı ve becerileri konusunda bilgi edinmeye özen gösterin.

2. Bilimsel Takip

Doktorunuz çok iyi bir eğitim almış ve meşhur, herkesin devam ettiği becerikli bir doktor olabilir ama tıp ve günümüzün dünyası çok hızlı değişiyor. Bugün tıp alanında "bilgi"nin yarı ömrü 3 yıl olarak kabul ediliyor. Yani herhangi bir bilgi toplam 3 yıl civarında kendini yeniliyor.

Kendini ve mesleki bilgilerini güncellemeyen bir doktor zaman gelip sizi üzebilir. Çok kolay halledilebilecek ve tedavisi bulunmuş bir sorununuzu, uzun, eski ve yanlış yöntemlerle çözmeye kalkabilir. Ya da yeni bilgilerden haberdar olmadığı için çözemeyebilir. Bu nedenle mümkünse doktorunuzun bilimsel açıdan kendisini güncelleyip, güncellemediğini, tıbbi konferansları takip edip etmediğini öğrenmeye çalışın.

3. Sizi Dinliyor mu?

İlk 2 adımın tespiti zor biliyoruz ama bu adım son derece kolay. Doktorunuzun sizinle ilgilenip ilgilenmediğini hemen fark edersiniz. Doktorunuzla konuşurken dikkat edin, sizi dinliyor mu? Yoksa kendi fikirlerine öncelik vererek sizi dinlemeden muayene edip, tedavi mi öneriyor?

Söylemek istemesek de, biliyorsunuz bugün işi ticarete dökmüş doktorlarımız var. Bu tür bir doktorla karşı karşıyasanız, muhtemelen dışarıda kuyrukta bekleyen hastalardan daha çok sayıda muayene etmek için, sizi çabuk savmaya çalışacak, yani yarım yamalak dinleyip kendince tedaviler önerecektir. Dikkatli olun. Doktorun ne kadar ünlü olduğu önemli değil, sizin işinize ne kadar yaradığı, sorununuzu çözmekte ne kadar başarılı olduğu önemli.

4. Doktorunuz Yeterince Açıklayıcı mı?

Doktorunuzun sizi dinlemesi kadar, sorunu ve çözümleri açıklaması da önemli. Doktorunuzun durumunuz ve / veya hastalığınızı açıklaması, nedenlerini, tüm tedavi alternatiflerini, riskleri, yarar ve başarı oranlarını anlatması gerekir. Bunu yapmıyorsa, sizin adınıza karar veriyorsa, bu sizin açınızdan sorun yaratabilir. Bu nedenle doktorunuza gerekirse sorun ve detayları öğrenmek istediğinizi bildirin.

5. Ulaşılabilirlik

Doktorunuza ihtiyaç duyduğunuz anda ulaşabilmelisiniz. Çünkü sağlık her şeyden önemldiri ve saat, zaman, yer kavramlarının önemi yoktur. Bu özellikle hamilelik döneminde çok önem kazanır. Doktorlar da insanlardır ve dinlenme, tatil zamanları olacaktır ama yine de hastasının ulaşabileceği bir durumda olmalıdır. Doktorunuzu seçerken bu konuya özellikle dikkat edin. Belli zamanlarda kendisini ulaşılmaz kılan doktorlardan uzak durun.

6. Mali Konular

Bu konuda fazla bir şey söylemeyeceğiz. Bu konu sizin probleminiz. Sadece bazı doktorların, gereksiz laboratuar tespitleri isteyebildiğini hatırlatalım. Sağlığınız önemli. Siz de iyi bir doktor seçmelisiniz ama sadece pahalı olduğu ve pahalı tedaviler önerdiği için bazı doktorların iyi doktorlar olduğunu sanmayın. Bu konuda uyanık olun

7. Doktorun Cinsiyeti

Bu maddeyi en sona bıraktık. Çünkü bugünün kadını için bu konunun önemli olduğunu düşünmüyoruz. Her nekadar TBMM'de kadınlarla ilgili CMUK maddesinde önceleri "kadın doktor" ısrarı yapıldıysa da, bazı kadınların, özellikle kadın jinekologları tercih etmediğini biliyoruz. Bu sözümüzü okuyup tepki duyacak olan varsa, kendilerine kadın diş doktoru tercih etmeyen kadınlar olduğunu da hatırlatalım. Kadın doktoru olması konuyu değiştirmez.

Doktorunuzun cinsiyeti sizin seçiminize kalmıştır. Nasıl rahat ediyorsanız öyle davranın. Unutmayın ki, kadın doktoru diğer doktorlardan farklı değildir ve doktorunuz erkek de olsa sizi bir kadın değil hasta olarak görecektir. Önemli olan sizin rahatınız ve sağlığınızdır. Bu konuda kendi seçiminizi kendiniz yapmalısınız.

Son söz olarak diyelim ki; cinsellik yemek, içmek ya da nefes almak kadar normal bir fonksiyondur. Bu nedenle mideniz, akciğeriniz, kalbiniz ne kadar önemliyse, kadın cinsellik organlarınız da o kadar önemlidir. Bu nedenle sağlığınızın bu bölümüne de gerekli önemi göstermelisiniz. Bu noktada en önemli yardımcınız bir kadın hastalıkları uzmanıdır. Seçiminde aman dikkatli olun.

Mavi forum

agrisiz sancisiz adet günleri

Her ayın belirli günleri, bazı kadınların korkulu rüyası. "Adet Dönemi" adı verilen bu günlerde her kadında değişen şiddette çeşitli psikolojik, ve fizyolojik rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. Dr. Leo Galland, ABD'li kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda ruhsal gerginlik, aşırı duygusallık ve alınganlık, sancı, hassasiyet vb. adet sorunlarının giderilmesinde iki çoklu doymamış yağ çeşidi olan Omega 3 ve Omega 6'nın yeterli ve dengeli tüketiminin büyük önem taşıdığını belirtiyor.






Vücudumuzda bulunmuyorlar

Omega 3 ve Omega 6 yağları vücut tarafından üretilmiyorlar. Ancak besinler yolu ile dışardan alınması gerekiyor. Yeterli ve dengeli alınmadıkları takdirde bu yağların eksikliği, yağların yaratacağı faydalardan yoksun olunmasına neden oluyor. Adet dönemi sorunlarının en aza indirgenmesi de bunlardan biri. Omega 3 ve Omega 6 yağlarının dengesi, hormon düzenleyici etkileriyle kadınların bu sorunların üstesinden gelmelerini kolaylaştırıyor, mutlu ve zinde hissettiriyor. Omega 3, adet dönemi sancı ve kramplarını azaltırken; Omega 6, adet öncesi sendromlar üzerinde etkili.




Hangi besinlerde bulunuyor?

Omega 3, ceviz, fındık, soya fasulyesi, yeşil sebzeler, soğuk su balıkları, kanola bitkisi ve balıkyağında bulunuyor. Omega 6 ise ayçiçeği, mısır, soya ve tahıl ürünlerinde bolca var. Bu besinleri dengeli bir şekilde tükettiğiniz takdirde, sıkıntısız ve ağrısız günler sizi bekliyor....

Mavi forum

ayaklara kalici french uygulamasi

Tırnakbar bu sezon sizleri bu sıkıntıdan KALICI FRENCH ve KALICI CİLALAMA uygulamasıyla kurtarıyor.



Jel teknoloji ürünleriyle doğal tırnak üzerine 45 dk.'da yapılan çalışmadan sonra ayak tırnakları kalıcı olarak arzuya göre frenchli yada cilalı (uçuk pembe yada rakı beyazı tonlarında) hazırlanıyor.



1,5-2 ay süreyle asla bozulmadan kullanacağınız uygulama, dolgu bakım işlemiyle de 4 aya kadar kullanılıyor.



Jel ürünlerle hazırlanan tırnaklarını üzerine arzu edilirse farklı renklerde oje uygulanıyor, oje çıkarıcı kullanıldığında tırnaklar yine frenchli yada cilalı görünümünü koruyor.

Mavi forum

lazerli epilasyon artik daha pratik

Yazla birlikte kısalan etek boyları, askılı t-shirtler, atletler, bikiniler bizi sürekli bakımlı olmak, istenmeyen tüylerden kurtulmak zorunda bırakıyor. Vücudunuzdaki tüylerden hayatınızın sonuna kadar kurtulmak istemez miydiniz? Hiç düşünmeden istediğiniz kıyafeti istediğiniz gün giyinmek, tatilde yanınıza epilatör almadan gitmek hayatınızı kolaylaştırmaz mıydı?

Saç ekimi ve güzellik merkezi Plusmed, Levent'teki kliniğinde, çoğu cerrahi olmayan hızlı ve pratik yöntemlerle güzellik sorunlarına çözüm üretiyor. Plusmed'in getirdiği teknoloji harikası Cynosure Apogee 5500 sayesinde lazer epilasyon artık çok daha kısa zamanda, zahmetsizce ve acı hissettirmeden yapılabiliyor.



Cynosure Apogee 5500, eski cihazlardan farklı olarak soğutucu bir sistemle çalışıyor, dolayısıyla lazer epilasyonun uygulandığı bölgedeki acıyı eski sistemlere göre neredeyse sıfıra indiriyor. Cihaz sayesinde seans süreleri de çok kısalıyor. Eski sistem cihazlarla 1.5-2 saatte yapılan tüm bacak epilasyonu artık sadece 45 dakika-1 saat içinde tamamlanabiliyor. Koltukaltı 5 dakikada, bıyık bölgesi ise 1 dakika içerisinde tüylerden temizlenebiliyor. Eskiden kıl rengine göre cihaz tarafından otomatik olarak ayarlanan pulse süreleri (ışının deri altında kalma süresi) artık uzman doktorlar tarafından da ayarlanabildiği için çok daha güvenli. Bu sitem sayesinde açık renk tüylerde veya hafif bronz tende bile uygulanabilme kolaylığı da sağlıyor.



Plusmed'in doktorlarından Dr. Arzu Yılmaz Atalan,"Ömrünüzün sonuna kadar istemediğiniz tüylerden kurtulmak mümkün. Eskiden yaz dönemlerinde lazer epilasyon yaptırmak ne yazık ki güvenli değildi. Vücutta yanıklar oluşurdu. Ancak şimdi yeni geliştirilmiş bu alet sayesinde bronz tene veya açık renk tüylere bile epilasyon yapmak mümkün. Bunu bu kadar kısa sürede, ağrısız ve kolay halledebilmek ise çok önemli bir ayrıcalık. Vakit bu kadar değerliyken tüm kadınların bu pratik yöntemden faydalanmalarını tavsiye ederim." diyor.

Mavi forum

türkiyenin en sansli kizlari: kardelenlerimiz

Onlar tam da masal kahramanı Sinderella gibiler. Rüyalarını gerçekleştirmiş bu sinderellaların gözlerindeki mutluluk parıltıları onların elinden tutanlar için de gurur kaynağı oldu.



Yoksul Anadolu kızları, İstanbul'un en gözde kolejlerinden birinde okuyacaklarını hayal bile edemezdi ama şimdi tam 26 kız çocuğu bu okuldalar. TED'in onlara verdiği eğitim bursu sayesinde, önlerinde parlak bir geleceğe uzanan yolda yürümekteler şimdi..



Anadolu'nun bir çok yatılı okulunda da onlarca kız çocuğu, "Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızları" projesi kapsamanda okuyorlar.. Sımsıkı sarıldıkları kitapları, umutlarını büyüttükleri yatakhanelerinde şimdiden doktor, mühendis öğretmen olarak düşlüyorlar kendilerini..



Turkcell: 5 bini 100 bin'lere çıkartalım
Türkiye'nin köklü okullarından TED'de burslu okuyan 26 kız çocuğu, bu okulda eğitimlerinden neler öğrendiklerini, müzikteki, resimdeki yeteneklerini gururla sergilediler. Geçtiğimiz Cuma, TED 'in toplantı salonunda sahne ışıkları bu kez onların bu hünerlerini aydınlattı.







En çok alkışlanan ise oluşturdukları orkestraydı. Keman resitaliyle, ustaca konuşturdukları enstümanlarıyla şaşkınlık yaratılar.. Hatta öğrendikleri ebru sanatında de neleri yaratabileceklerini gösterdiler Küçük kızlardan bazıları altlarında imzaları olan ebru tablolarını Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e onurla hediye ettiler. Sadece çalınan kemanlar, yapılan resimler değildi elbette paylaşılanlar.. ''Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızları'' projesi çerçevesinde 4 yıldan bu yana neler yapıldığını, hangi mesafelere gelindiğini, proje ile ilgili rakamları, istatistikleri, süreçleri, şimdi gelinen noktaları öğrendik..



Yazgıları değişti
Eğitim anlamında en önemli projelerden biri ''Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızları''.. Anadolu'nun farklı illerinde yaşayan yoksul kızların hayatını 360 derece değiştiren bir uygulama bu. O topraklarda, "soframızda yeri öküzümüzden sonra gelen" kadınların, aynı yazgıyı paylaşan çocuklarının umutlarını yeşerten, annelerinden farklı bir gelecek vadeden bir organizasyon.. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve TED Koleji tarafından ortaklaşa yürütülen bir çalışma Turkcell'in sponsorluğunda aksamadan yaşatılmaya devam ediyor.. Meyveleri ise tam 5 bin tane yoksul Anadolu kızının eğitimden nasibini alması..



Eğitim için ellerinden tutulan kızlar, aynı zamanda liseden sonra üniversite sınavlarında da başarı gösteriyorlar. Proje kapsamında bu kızlara üniversite bursu da sağlanıyor. Projenin ilk yılı 46, önceki yıl 74, geçen yıl ise 123 çağdaş kız üniversite sınavında başarı gösterdi. Bu yılki sayı ise geçen yıla göre yine fazlaydı...



''Çağdaş Türkiye'nin Çağdaş Kızları'' projesinin bir çok aşaması vardı. 26 kız öğrenciye TED İstanbul Koleji'nde öğrenim bursu verilmesi bu çalışmanın bir başka aşaması idi.. İnsan düşünmek bile istemiyor ama kimbilir belki de 13 yaşlarında evlendirilip, küçücük yaşta "anne" olmak üzerine kuruluydu yazgıları. Ama şimdi ellerinde bir elde kitap öteki elde bir enstrüman.. Resimden spora kadar bir çok alanda başarı gösterdikleri onlarca uğraş.. TED İstanbul Koleji'nde yatılı ve burslu eğitim gören bu 26 kızın basınla tanıştırılması sırasında, onların köylerindeki özel öykülerine mikrofon tutuldu o gün....



"Başkalarını da içine çeker miyiz"
ÇYDD Başkanı Türkan Saylan toplantıda "Herkes içindeki bizi çıkarmalı" diyordu. Bencilliğin daha fazla itibar gördüğü çağımızda "biz" bilincinin öneminin altını her seferinde çiziyordu. Sponsor Turkcell'in Genel Müdürü Muzaffer Akpınar ise farklı bir boyuttan söz ediyordu:



"Bu proje için gerçekten çok heyecanlanıyoruz. Daha f azla sosyal sorumluluk projesine imza atmaya çalışıyoruz. Bu proje gerçekten bizim takım olarak da, birey olarak da varlığımızın önemli sebeplerinden bir tanesi.. Çünkü para kazanmak, şirket kurmak, büyütmek bir Türk şirketi olarak çok önemli bizim için... Ancak bizim birey olarak, bu memleketin bir evladı olarak en üzerinde titrediğimiz yapılardan biri de eğitim ve eğitime katkıdır. Bu projeye 4 senedir emek verdik. İlk iki senesinde çok sesimizi çıkarmadık. Yapılanlar kendi içinde olur dedik. Anadolu ruhuyla, 'hayır hayırdır' dedik sustuk. Ama sonra düşündük: Acaba bahsetsek, acaba örnek olur muyuz? Başkalarını da içine çeker miyiz? Onun için de anlatmaya başladık. Bugün meyvelerini alıyoruz ..başka şirketlerin de katıldığını görüyoruz. 5 bini 50 bin'e, 100 bin'e çıkarmak için çalışmaya devam ediyoruz. Bunu bir görev addediyoruz."



Gerçek bir romanın kahramanı

Aynı zamanda "Kardelenler" olarak da anılan bu kızlar, kendi öykülerini yansıtan bir de kitaba sahiptiler. Ünlü yazar Ayşe Kulin, geliri onların eğitimine bırakılacak bir öykü kaleme almıştı geçen yıl. Bu gerçek yaşam öykülerini okuyan herkes "gerçeğin ta kendisi" hakkında bilgi sahibi olmuştu. Yaşıtları zorunlu olarak İstanbul'a gelip, sokaklarda mendil satıp, soğuklarda araba camı silerken tehlikelerin kol gezdiği caddelerde para kazanmaya itilirken bu kızlar "şansı" yakaladıklarının farkındaydı. Onların o gün sahnede, gerçek bir romanın kahramanı olarak gözleri parıldıyordu.



Çelik'in çocukluğu
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, yoksul çocukların eğitimini hedefleyen bu organizasyonla ilgili olarak farklı düşüncelerinden de söz etti. Örneğin özel okulların daha da teşvik edilmesi gerektiğini söyledi ve bu okullardan alınan KDV oranının yüzde 1'lere indirilmesi gerektiğini anlattı. MEB'in yürüttüğü "Haydi Kızlar Okula Kampanyası" kapsamında eğitim gören kızların sayısının her yıl arttığını vurguladı.



Bir başka nokta ise kendi çocukluğu idi. Onun da geçmişine yoksulluk damga vurmuş. Milli Eğitim Bakanı Çelik, çocukluğunda ilkokul olmayan bir köyde geçirmiş. Köyünden kalkıp 8 saat yürüyerek okula gitmek zorunda kalmış... Devamı şöyleydi anılarının: "Ben, ikinci sınıftaki bir çocuğun bacaklarıyla 8 saat yürüyerek başka bir köydeki ilkokula gidiyordum. Kış bastıracağı sırada beni, başka bir şehirdeki parasız yatılı okuluna yolladılar. Parasız yatılı olmasaydı ben ilkokula bile gidemezdim!" Dolayısıyla Bakan, Türkiye'deki Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) ve Pansiyonlu İlköğretim Okulları'nın (PİO) önemine de değiniyordu.. Belki de bu kızlardan biri yıllar sonra mecliste bir bakan koltuğundan konuşacak.. Bu proje olmasaydı, ben şimdi bir bir köyde 15 çocuğu ve iki kumasıyla yaşayan bir kadın olacaktım" diyecek belki de

Mavi forum