8 Haziran 2007 Cuma

BirKadından Tavsiyeler

BirKadından Tavsiyeler...


SADECE AYAKKABILARINIZI DEĞİŞTİRİN !

sahip oldugum zenginlik icin her gun şukrediyorum.Ama bu buyuk servet beni hiç degiştirmedi.Ayaklarım hala yere basıyor.Degişen tek sey var:Artık daha pahalı ayakkabılar giyiyorum.eger elinizde ne olduguna bakarsanız,hayatta hep daha cok şeyiniz olacaktır.Surekli olarak elinde ne olmadıgına bakanlarsa hiç bir zaman yeteri kadarına sahip değillerdir.


2 LİMUZİN GUZELDİR AMA...

Hayatınızı diger insanları memnun etmek icin yasamayın.Etrafınızda sizin limuzininize binip gitmek isteyen cok insan bulabilirsiniz.Ama esas ihtiyacınız olan şey,limuzin bozuldugunda sizinle birlikte otobüse binecek biridir.Benim cennetten anladıgım,kocaman bir kumpir ve onu paylasacak birisinden ibarettir.


3 KENDİ ENGELİNİZ OLMAYIN!


Kim oldugunuz ya da nereden geldiginiz hiç fark etmez .Kazanma yeteneginiz sizinle başlar.Her zaman...yapmanız gereken sadece içinizdeki ışığı ortaya çıkarmaktır.Başarılı olan her kişi,bunu birisi ona yol gösterdigi icin yapabilmiştir.Yol gostericiniz her zaman aileden biri olmayabilir.Benim durumumda bu,okulum ve arkadaslarım olmuştu.


4 YARALARINIZDAN BİLGELİK YARATIN!


Mucadelenin olmadıgı yerde dayanıklılık da yoktur hatta daha da ileri giderek diyebilirimki hayat hakkınız mucadele gucunuz kadardır.hemen simdi!dost gorunen dusmanlarınızı ,yediginiz kazıkları turlu kıskanclıkları elinizin tersiyle itin ve dogru bildiginiz yolda yurumeye devam edin unutmayın öç almanın en iyi yolu basarılı olmaktır.Kendinizden nefret etmeden baskalarından nefret etmeyi basaramazsınız.


5 SINIRSIZ GÖKYÜZÜ OLSUN!


Her seye sahip olabileceginizi bir an bile aklınızdan cıkarmayın yalnızca bunun tek bir adımla basarılamayacagına tek gecede olmayacıgını bilin yeter.unutmamanız gereken tek sey budur.Bunun dısında imkansızı istemekte hiç bır sakınca yoktur.


6 KENDİNİZE BORÇLU KALMAYIN


Benim felsefem sudur suanda elımden gelenın en iyisini yapmalıyım bu sadece hayata karsı sorumlulugum yuzunden degil aynı zamanda bir an sonra daha iyi bir yerde olabilmem icinde gerekli.Ve bunu kendıme borcluyum.Olmasını istediginiz tum degişiklikler icin işe once kendınızden başlamaya ne dersiniz ?


7 MUKEMMELİ İSTEYİN!


Bana cinsiyet yada ırk ayrımcılıgıyla bas edebılmemın en iyi yolunun mukemmellikten gectıgı ogretıldı ve ben butun hayatımı bunun uzerıne kurdum.mukemmele ne kadar yakınsanız kotu nıyetlı ınsanlar sızden okadar uzaktadır.Başarı yukseltır yukseklikse ulaşılmazdır.


8 KULLANMA KILAVUZUNU DİKKATLİ OKUYUN!


Eger onlarla cok iyi seyler yapmayı dusunmuyorsanız ne kadar odullendırıldıgınızın ya da ne kadar guclu oldugunuzu hiç bir onemi yoktur.kotuye kullanıldıgı surece gucunde odullerınde size bir tatmin vermeyecegini kafanıza iyice yerlestirin.


9 OLMAYAN FORMULLERİN PEŞİNE TAKILMAYIN!


HAyata sizi cesaretiniz ve calışkanlıgınız olcusunde odullendirecektir.Biliyormusunuz yaşamın en buyuk sırrı hiç bir sırrı olmamasında .Amacınız ne olursa olsun oraya ancak çalışmaya gercekten gönüllüyseniz ulasabilirsiniz.İsteyecek kadar cesur olun.Hak edecek kadar da çalışkan... merak etmeyin gerisi kendiliginden gelecektir.


10 KRALİÇE GİBİ DÜŞÜNÜN!


Evet ,dogru duydunuz ,cünkü kraliçeler korkusuzdur.Ben kaybetmeye inanmam.Her kayıp mukemmele giden yolda bir adımdır.Ve eger yaparken hoslandıysanız o asla bir kayıp degildir.Hayatınızdan ne kadar memnun olur ve ne kadar şükrederseniz,şükredecek okadar çok şeyiniz olacaktır.


Mavi forum

Kadın, iyi baba olacak erkeği anlıyor

Kadınların, iyi baba olacak erkekleri yüz hatlarından anlayabildiği ortaya çıktı.

Amerikan Chicago ve California üniversitelerinin uzmanlarınca yürütülen çalışmanın sonuçları, İngiliz ''Proceedings of the Royal Society'' dergisinde yayınlandı.

Araştırmaya başkanlık eden Prof. Dario Maestripieri, kadınların kısa süreli iişkiler için sert yüz ifadesine sahip erkekleri tercih ettiğini kaydetti. Tom Hanks veya Leonardo Di Caprio gibi oyuncuların, ''iyi baba'' olacak erkekler sınıfına girdiğini belirten profesör, araştırmalarının, kadınların iyi baba olabilecek erkekleri tercih
ettiklerini öne süren evrim teorisini doğrular nitelikte olduğunu vurguladı.

Araştırmacılar, 39 erkeğin testosteron seviyesini ölçtü. Daha sonra bu erkeklere biri yetişkin, diğeri bebek iki resim göstererek hangisini tercih ettiklerini sordu.
Gönüllü erkeklerin daha sonra hiçbir duygu ifade etmeyen portre fotoğrafları çekildi ve bunlar 29 üniversiteli kız öğrenciye gösterildi. Kızlar, bebek resimlerini tercih etmiş erkekleri daha ilgi çekici buldu. Dahası, kızların sert ifadeye sahip bulduğu erkekler, testosteron seviyesi yüksek erkeklerdi.

Araştırmaya göre, kadınlar küçük çene ve nispeten büyük gözlerle yuvarlak yüz hatlarına sahip erkekleri, ''potansiyel iyi babalar'' olarak algılıyor. Mickey Rourke veya Christopher Reeve gibi köşeli çeneye, minik gözlere ve kemikli yüze sahip erkekler ise kısa süreli ilişkiler için kadınlara daha cazip geliyor.


Mavi forum

Klas (!) kadının sırrı...

Stil, zeka, bakım ve görgüyü birarada taşıyabilen kadın, klastır... Kendine olan güveni ve zarafetiyle hemen kendini belli edebilir.

Onları hemen fark edersiniz. Detaycı, zevkli, zeki, bakımlı, fevri ve kendine güvenlidirler... Derhal dikkatleri çekecek, başları bir anda kendine çevirtecek güçlü bir karizmatik etkileri vardır. Bu ilgiyi hiç zorlanmadan alırlar. Klas kadınlar, görüntü olarak dışa yansıttıklarını, konuşurken asla kaybetmezler. Bu demektir ki, stil, klas kadın için çok önemlidir.

Klaslık hayatın içindedir
Ancak dış görümünü zekası, kişiliği, ruhu, dünya hakkında bilgisi ve hatta espri yeteneği ile bir bütün olarak sunabilen kadın ancak bu payeye layık görülür. Klas kadın hayatın içindedir. Dışında, bir izleyici olmayı düşünmez bile. Başarı, yalnızca onu gerçekten isteyenin elde edebileceği bir şeydir zaten. Klas kadın, birinin onu keşfetmesini, teşvik etmesini ya da beğenmesini beklemez. Kendisi aktiftir. Başkalarından övgü beklemek yerine, başkalarının övgüsünü zorlanmadan alır.

Her kadın klas olamaz
Unutulmaması gereken bir nokta var. Hiçbir kadın doğuştan klas değildir. Gerçi aile görgüsü ve ileri görüşlülüğü artı bir nokta ama insanlar bunu zamanla, kendilerini keşfettikçe ortaya çıkarabilirler. Klas kadınların giyimde özel renkleri vardır. Giyisileri seçkinliklerinin sinyalini verir. Ayakkabılarına büyük özen gösterirler. Klas kadını, klas yapan hep en iyiyi, heh en güzeli hedeflemeleridir. Ancak bu asla lafta kalmaz.


******

Klas olmak için :

- Kendinizi keşfedin ve tanıyın...
- İddialı olmayı öğrenin...
- Kendinizi sevin ve beğenin...
- 'Acaba' yerine 'Yapacağım' deyin...
- Başınız dik, omuzlarınız geride yürüyün...
- Boş konuşmayın...
- Çok okuyun, zevklerinizi geliştirin...
- Cildinize iyi bakın ve koruyun...
- Lüksü değil, kaliteyi arayın...
- Parayı değil, yaşamayı sevin...
- Aşkta seçici olun...
- Ciddi bir hobi edinin...
- Görgülü olun...


Mavi forum

Kadınlar sabahları daha aksi olur !!!

Birçok erkek sabahları kadınların uykusuzluk sebebiyle suratsız ve çekilmez olduğunu söylüyor. Kadınlar sabahları suratsız olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu aksi ruh halini uzun süre devam ettirebiliyor...

Araştırmada, erkeklerin yüzde 24'ü sabahları yataktan asla suratsız bir şekilde kalkmadıklarını söylerken, kadınlarda bu oran sadece yüzde 14 oldu.

Araştırmada ayrıca, bu ruh halinin kadınların yüzde 13'ünde 2 ile 4 saat sürdüğü, oysa aynı süre boyunca suratsız olan erkeklerin oranının yüzde 10 olduğu ortaya çıktı.

Ankete katılanların yüzde 41'i sabahları huysuz olmalarının başlıca nedeninin uykusuzluk olduğunu söyledi.

Uyku Konseyi'nden Jessica Alexander kadınların suratsız olmasının belki de uyku kalitesiyle açıklanabileceğini belirtti.

Kadınların sadece yüzde 9'u her gece iyi uyurken bu oran erkeklerde yüzde 15. Her 10 kadından 3'ü uyku sorunlarından partnerlerinin horlamasını sorumlu tutarken, erkeklerin sadece yüzde 13'ü partnerlerinin horlamasından yakındı.


Mavi forum

Hamilelikte diş sağlığına dikkat

Kadınlar hormonal dengelerin değişmesi nedeniyle ergenlik, hamilelik, bebek emzirme, adet görme ve menapoz gibi dönemlerde ağız ve diş bakımına daha fazla önem vermeli.

Diş etleri hormonal değişiklikler nedeniyle iltihaplanmaya ve dolayısıyla kanamaya daha yatkın oluyor. Bu da bakterilerin ağızda üremeleri için daha rahat bir ortam oluşturuyor. Kandaki ve tükürükteki asit miktarı arttığı için dişlerin çürümesi de kolaylaşıyor.

Hamilelik döneminde annenin ve bebeğin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için annenin günlük ortalama 1500 mg. kalsiyuma ihtiyacı bulunuyor.

Ağız ve Diş Hastalıkları Uzmanı Dr. Altuğ Serçe, hamilelerin diş sağlığı konusunda uyması gereken kuralları anlattı:

"Kamuoyunda, bir kadının her hamileliğinde bir veya birkaç dişini kaybettiğine ilişkin yanlış bir inanış var. Halk arasında, çocuğun, annenin dişlerindeki kalsiyumu çektiği de yaygın olarak dile getirilmekte. Biz diş hekimleri meslek hayatımızda bunlara benzer birçok yanlış inanışla karşılaşmaktayız.

Anne adayları hamilelik döneminde, diş sağlığına, normal dönemlere göre daha fazla özen göstermeliler ancak, hamileliğin diş kayıplarına yol açtığı gibi yanlış inanışlara da kapılmamalıdırlar.

Annenin hamilelikte diş kaybetmeye yatkın olduğu klinikte sıkça şahit olduğumuz bir durumdur. Ancak, hamilelerin diş kaybına yatkınlığı, çocuğun annenin dişlerindeki mineralleri çekmesinden değil, kadının hamilelik sırasında yaşadığı hormonal ve psikolojik değişimden kaynaklanmaktadır.

İnsan ağzı hassastır ve içinde bulunulan bu gibi ağır şartlar doğal olarak diş kayıplarına neden olabilmektedir. Anne adayı hamilelik sırasında sürekli bebeğini düşünmektedir ve bu da kendi kişisel bakımını ihmal etmesine yol açmakta, dolayısıyla ortaya büyük bir risk faktörü çıkmaktadır."

Bulantı ve kusmalar da etkiliyor

Annenin hamilelik sırasındaki bulantı ve kusmalarının da ağız içinde ve dişler üzerinde zararlı etkilere yol açtığına değinen Dr. Altuğ Serçe, "Hamilelikteki hormonal değişimler neticesinde progestorene ve östrojen hormonlarının miktarındaki artış ve azalmalar, dişeti hastalıklarının ortaya çıkmasını etkileyen risk faktörleridir" dedi.

Diş etlerinin hormonal değişiklikler nedeniyle iltihaplanmaya ve dolayısıyla kanamaya daha yatkın olduğunu da belirten Serçe, "Bu da bakterilerin ağızda üremeleri için daha rahat bir ortam oluşturur. Kandaki ve tükürükteki asit miktarı arttığı için dişlerin çürümesi kolaylaşır" diye konuştu.

Kalsiyum kaybı bilimsel değil

Hamilelikte annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair bilimsel
bir kanıt olmadığını da vurgulayan Dr. Altuğ Serçe, "Bu dönemde annenin ve bebeğin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için annenin günlük ortalama 1500 mg. kalsiyuma ihtiyacı vardır. Eğer iyi bir beslenme programı ve yeterli ağız diş sağlığı bakımı yapılıyorsa, hamilelik döneminde diğer yaşam döngüsüne göre farklı bir sorunla karşılaşılmaz" dedi.

CNNTURK

Mavi forum

Bebeğin başını sıcak tutun

Soğuk kış günlerinde bebekler, en fazla, vücuduna oranla daha büyük olan ve koruyucu özellikteki saçın bulunmadığı başından ısı kaybediyor. Bu yüzden giyimde başlık kullanılmasına özen gösterilmesi gerekiyor.

AA-KONYA - Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Pediatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Örs, yeni doğan bebeklerin, özellikle 1 yaşına kadar çok hassas olduklarını söyledi. Bebeğin soğuk algınlığına bağlı hastalıklara yakalanmaması için giyimine özen gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Örs, özellikle soğuk kış aylarında evden çıkarılan bebeklerin, ani ısı değişimi yüzünden bazı rahatsızlıklara yakalanabileceğini bildirdi.

Bebeklerin kış giyiminde, evden dışarı çıkarken öncelikle başına dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Örs, şunları kaydetti:
“Bebekler en fazla vücutlarına oranla büyük olan başından ısı kaybeder. Koruyucu özellikteki saçın bulunmaması ısı kaybını artırır. Bu nedenle kışın bebeklerde başlık kullanımına özen gösterilmesi gerekir. Baştan ısı kaybı önlendiği sürece soğuk algınlığı riski azalır. Ayrıca bebeklere yumuşak, vücudu saran giysiler giydirilmelidir. Çok kalın tek giysi yerine, biraz daha ince, vücudu saracak şekilde iki kat giydirmek daha yararlı olacaktır.”

EVDE AŞIRI GİYDİRMEK TEHLİKELİ
Birçok ailenin kış aylarında bebeği üşümemesi için kat kat giydirdiğini ve bunun da aşırı terlemeye yol açtığını belirten Prof. Dr. Rahmi Örs, aşırı sıvı kaybının da bebek için tehlikeli olduğunu söyledi.

Bebeklerin 6 aya kadar anne sütü dışında gıda, sıvı almadığı düşünüldüğünde aşırı sıvı kaybının bebekte ciddi sorunlara yol açabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Örs, “Düşünün ki size bir bardak su içiyorlar ve battaniyeye sarılıp oturuyorsunuz. Sürekli terleme sonunda ne olursunuz? Bebek de sürekli terleyeceği için sıvı kaybına bağlı olarak ölüme kadar varan ciddi problemler yaşanabilir” dedi.

Prof. Dr. Örs, bebekler için ev sıcaklığının 24-26 derece arasında olması gerektiğini, 30 derece ve üzerindeki sıcaklıkların da bebek için soğuk kadar riskli olacağını bildirdi. Bazı ailelerin ise soğuktan korumak için bebeklerini kundakladığını belirten Prof. Dr. Örs, “Kundakla bebeği sarıp sarmalamak da terleme sorununun yanı sıra kalça çıkığına yol açabilir. Evde bebekler genellikle giysi açısından rahat tutulmalıdır” diye konuştu.

Mavi forum

Anne sütü sigaradan koruyor

A.A-Anne sütü sigaradan koruyor. Yapılan bilimsel araştırmada bebeklerin sigaranın zararlı etkilerinden korunması için anne sütüyle beslenmesi gerektiği ortaya çıktı. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimler Enstitüsünde Gonca Yılmaz tarafından yapılan doktora tezi çalışmasında, sigara içiminin, anne sütü alan ve almayan bebeklerin büyümelerine, enfeksiyon sıklıklarına ve bazı antioksidan özellikli vitaminlerin serum düzeyleri üzerine etkisi belirlendi.

Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 6-7 aylık 254 bebek üzerinde yapılan bilimsel çalışmada annelere, beslenme, sigaranın etkilerine maruz kalma ve enfeksiyon öyküleri sorulan bebeklerin baş çevreleri, boy ve vücut ağırlıkları, serum vitamin A, E, C ve idrar kotinin seviyeleri ölçüldü.

Sigaranın etkilerine maruz kalan bebeklerde anne sütünün büyümeyi olumlu yönde etkilediği, serum vitamin seviyelerini artırdığı ve enfeksiyonlara karşı koruduğu saptandı. Bebek bulunan evlerde sigara içiminin engellenmesi gerektiği kaydedilen araştırmada, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise sigaranın zararlı etkilerinden korumak için bebeğin anne sütü ile beslenmesinin gerektiği vurgulandı.

SADECE YÜZDE 35'İ MARUZ KALMIYOR

Yapılan araştırmada bebeklerin sadece 35'inin sigaranın etkilerine hiç maruz kalmadığı belirlenirken, yüzde 6'sının sadece anne sütü yoluyla, yüzde 46'sının pasif olarak, yüzde 13'nün ise hem anne sütü hem pasif olarak sigaradan etkilendiği belirtildi.

Bebeklerden sadece anne sütü ile beslenenlerin oranının yüzde 48 olduğu tespit edilen araştırmada, bebeğe mama veren annelerden sigara içenlerin, içmeyenlere göre 4,62 kat daha fazla olduğu ifade edildi.

Sigara içen annelerin bebeklerinin doğum ağırlıkları ve doğum haftalarının, sigara içmeyen annelerin bebeklerine göre belirgin olarak düşük olduğu, bebeklerin 6. ayda büyümelerine bakıldığında, sigara içen grupta bebeklerin ağırlık ve baş çevrelerinin diğer gruptan belirgin olarak düşük olduğu da ortaya çıktı.

Evde günde içilen toplam sigara sayısı ile bebeklerin ağırlık, baş çevresi ve kotinin-kreatinin seviyeleri arasında bağlantı olduğu saptanan araştırmada, annenin doğumdan sonra sigara içmesinin de bebeğin ağırlığını azaltıcı yönde etki yaptığı tespit edildi.

BEBEĞİN KİLOSU

Sigara içen annelerin bebeklerinin, içmeyenlerin bebeklerine göre 229 gram daha düşük ağırlıklı olduğunu tespit edilirken, bebeğin anne sütü ile beslenmesinin bebeğin ağırlığını artırıcı yönde etki eden önemli ve bağımsız bir faktör olarak bulunduğuna dikkat çekildi. Anne sütü alan bebeklerin almayanlara göre 336 gram ağır olduğu gözlendi.
Bebeğin, anne sütü alıyor olmasının ise vücut ağırlığı ölçümlerinde olduğu gibi bağımsız olarak bebeğin baş çevresi ve boy gelişimini olumlu yönde etkilediği, anne sütü alan bebeklerin almayanlara göre baş çevresinin 0,83 santim geniş, boyunun da 0,193 santim daha uzun olduğu belirlendi.

ENFEKSİYON RİSKİ

Sigara içen annelerin bebeklerinde içmeyenlere göre orta kulak iltihabi, üst ve alt solunum yolu hastalığı riskinin fazla olduğu belirlenen araştırmada, annenin sigara içmesi durumunda bebekte orta kulak iltihabı riskinin 2,9 kat, üst solunum yolu enfeksiyon riskinin 8,2 kat, alt solunum yolu hastalıkları riskinin de 15,3 kat da fazla olduğu belirlendi.
Anne ve babanın sigara içmesinin, orta kulak iltihabı riskini artırdığı belirlenen araştırmada, bebeğin anne sütü almasının bu riski belirgin şekilde azaltığı ortaya çıktı.

Anne-baba dışında evde sigara içen başkalarının bulunmasının alt solunum yolunu riskini 40,3 kat artırdığı saptanan araştırmada, bebeğin anne sütü almasının alt solunum yolu hastalığı riskini 3,3 kat azalttığı da belirlendi.
Annenin sigara içmesinin bebeğin antioksidan vitamin seviyesini azaltıcı önemli bir faktör olduğu fakat bebeğin anne sütü ile besleniyor olmasının serum vitamin A, E ve C seviyelerini artırdığı da araştırmayla ortaya konuldu.

Mavi forum

Doğum için en ideal dönem 20-30 yaş

Doğum için en ideal yaşın 20-30 arası olduğu belirtildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Trabzon Fatih Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr.Dr. Şükrettin Yeşilçiçek, anne adaylarına uyarılarda bulunarak, 35 yaş üzerindeki annelerde problemli gebelik riskinin yüksek olduğunu söyledi.

Doğurganlığın yaşla birlikte azaldığına dikkat çeken Dr. Yeşilçiçek “Doğum için en uygun yaşlar 20 ile 30 arasıdır. Doğum aralıklarının en az 2 yıl olmasını sağlayarak hem kendinizi hem de bebeğin sağlığını daha iyi koruyabilirsiniz. 35 yaş üzerindeki annelerde problemli gebelik riski yüksektir, ancak sağlıklı ve kendine dikkat eden annelerde bu risk azalır. 18 yaşından küçük kadınlarda ise ölü doğum ve düşük kilolu bebek doğurma riski yüksektir. Doğurganlık yaşla birlikte azalmaktadır. 20 yaşında doğum kontrol yöntemi kullanmayan, düzenli ilişkiye giren ve bir çocuk isteyenlerin yüzde 20'si başarıya ulaşıyor. Bu oran 30 yaşında yüzde 15'e ve 35 yaşında yüzde 10'a iniyor. 40 yaşında ise bu oran yüzde 5'e iniyor. Hamilelik hangi yaşta olursa olsun risksiz değildir ama yaşın ilerlemesi ile bu risk artar.

Bu risklerin en önemlisi Down Sendrom'lu bir çocuk doğurmaktır. Down Sendromu görülme sıklığı anne yaşı ile beraber artar. Bu risk, anne 20 yaşında iken 10 binde 1, anne 35 yaşındayken binde 3, anne 40 yaşındayken ise yüzde 1'dir. Down Sendromu ve başka kromozomsal anormalliklerin yaşlı annelerde daha sık olmasının nedeni annenin yumurtalarının yaşlanması ve zaman içinde zararlı madde, kimyasal, röntgen ve enfeksiyonlara daha çok maruz kalmasından olduğu düşünülmektedir” dedi.

Hamile döneminde soğuk algınlıkları ve dengeli beslenmeye dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayan Dr. Yeşilçiçek, anne adaylarına şu önerilerde bulundu:
“Kadınların çoğu dokuz aylık gebelikleri döneminde hiç değilse bir kez soğuk algınlığına veya gribe yakalanırlar. Çok rahatsızlık verici olsa da böyle hafif bir hastalık gebeliğinizi etkilemeyecektir. Yatarken yada uyurken nefes almayı kolaylaştırmak için başınızı hafifçe yüksek tutun. Soğuk algınlığı süresince aç kalmanız ne hastalığınıza ne de bebeğe yarar sağlar. Bu yüzden gerekirse kendinizi zorlayın ve iştahınız olsun, olmasın dengeli beslenmeyi sürdürün. Her gün turunçgillerden bir miktar yiyin ama tavsiye olmadan C vitamini takviyesinden kaçının. Bol miktarda sıvı alın. Ateş, aksırıklar, sürekli akan bir burun vücudunuzuda sıvı kaybına yol açar. Ateşinizi doğal yollarla düşürün. Soğuk suyla duş alın ya da banyo yapın, hafif giyinin. Eğer ateşiniz 39 derece ya da üstündeyse hemen doktora gidin.”

MYNET

Mavi forum

Bebeğinizin süte alerjisi olabilir

Bebeklik döneminde, en sık görülen gıda alerjisi olan inek sütü alerjisi, bağışıklık sisteminin inek sütündeki proteine anormal ya da abartılı şekilde tepki verdiği bir bozukluk olarak biliniyor.

Bebeklik döneminde, en sık görülen gıda alerjisi olan inek sütü alerjisi, bağışıklık sisteminin inek sütündeki proteine anormal ya da abartılı şekilde tepki verdiği bir bozukluk olarak biliniyor.

İnek sütü alerjisi genellikle bebeklikte ( özellikle ilk 6 ayda ) başlıyor. Süt alerjisiyle karşılaşan çocukların bir kısmı 2-3 yaşında bundan kurtulurken, bir kısmında da alerji ömür boyu devam ediyor.

Sema Hastanesi Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. Hamza Yazgan süt alerjisini önlemenin en iyi yolu, bebeği olabildiğince uzun süre anne sütüyle beslemektir. Anne sütü alanların çok azında süt alerjisi gelişmektedir dedi.
Süt alerjisinin çeşitli belirtileri bulunuyor. En şiddetli semptomlar genellikle süt tüketilmesinden sonraki 30 dakika içinde meydana geliyor, bazen daha uzun süre sonra da ortaya çıkabiliyor.

Süt alerjisinin belirtileri

• Huysuzluk, aşırı ağlama
• Aşırı gaz sancısı
• Kusma
• İshal- kanlı, mukuslu dışkı
• Kabızlık- bazen süt alerjisi ishal değil kabızlığa da yol açabilir
• Ciltte döküntü, kaşıntı, egzama
• Gözlerde kaşıntı
• Gözaltlarında koyu renkli halkalar
• Tekrarlayan hırıltı, öksürük, aksırık, burun akıntısı veya tıkanıklığı
• Sık sık üst solunum yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit geçirme
• Büyüme geriliği
İnek sütü alerjisinin tedavi için, sütün ve süt ürünlerinin bebeğin diyetinden çıkarılıyor. Uzmanlar sütün, çocuğun gelişiminde önemli rol oynadığı için inek sütü proteinine alerjik olan bebeklere ve çocuklara süt içermeyen soya esaslı özel besinler öneriyor.

Ek gıdalara geçilirken dikkatli olunmasını söyleyen Dr. Hamza Yazgan, bebeği her yeni besin ile 1–2 hafta aralarla tanıştırmalı ve alerji belirtilerine dikkat etmelidir. Eğer bir ebeveynin ya da kardeşin süte alerjisi varsa, bebeğin de alerji geliştirme olasılığı daha yüksek olabiliyor. dedi.

Ensonhaber.com

Mavi forum

Bebeği sallayarak uyutmayın

Annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da salıncakta hızlı sallamasının beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açarak, beyin kanamalarına neden olabildiği bildirildi.

Bursa Acıbadem Hastanesi Nöroşirürji Uzmanı Prof. Dr. Kaya Aksoy, beyin kanamasının, pek çok sebebe bağlı olarak meydana gelebileceğini söyledi. Genel olarak beyin zarları arasında, beyin içerisinde veya kafatası ile saçlı deri arasındaki kanamaların tümüne birden beyin kanamaları denildiğini ifade eden Aksoy, beyin kanamaların en fazla travmaya uğramış olgularda görüldüğünü bildirdi.

Travma sonrası cilt altında oluşan kanamaların özellikle çocuklarda çok önemli sonuçlar doğurabildiğini vurgulayan Aksoy, "Çünkü bunlar herhangi bir şekilde tedaviye ihtiyaç göstermese bile, çocuğun kan miktarı az olduğu için, cilt altıyla kafatası arasında biriken kanama çocukta kansızlığa neden olabiliyor. O yüzden bu kanamanın miktarının mutlaka saptanıp çocuğa kan takviye edilmesi gerekiyor" dedi.

BEBEK SALLAMA SENDROMU

Prof. Dr. Aksoy, bir başka kanama türünün de beynin son orta ve alt zarı arasında, su toplanması nedeniyle oluşan kanamalar olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:

"Bu durumda problem su toplanmasının içerisine ufak kan sızması şeklinde görülebiliyor. Özellikle ülkemizde annelerin bebeklerini uyutmak için gelenekler ve yanlış bilgiler sonucunda ayağında ya da bir örtü yardımıyla oluşturulan salıncakta hızlı sallaması beyinde 'bebek sallama sendromu' denilen ciddi hasara yol açabiliyor.

Bu durumlarda, beyin zarlarının yırtılması, beyinle kafatası kemikleri arasında veya beynin en son zarı arasındaki askı toplardamarları denilen bölümlerin yırtılması sonucunda kanamalar oluşabilir. Annelere çocuklarını bu şekilde sallamamalarını öneriyoruz. Sallamak çocuğun beynini sallamakla eşdeğerdir. Çocuk sallanmadan da uykuya dalacaktır."


MYNET

Mavi forum

Dedİkodu

Merhaba kankalar benim başımdan kadınlarla ilgili ilginç bir olay geldi başıma.
Benim çalıştığım şirkette bir bayan var (panter) birde bir akrabam var (deli nejla) nejla panteri hiç sevmiyor ama işin ilginç yanı panteri hiç tanımıyo görmedi bile ama sevmiyo ve hep dövecem diyo bunu ben pantere söyledim o hiç boş dururmu oda sevmiyor artık oda kesip biçiyo birgün onları bir araya getirmeye karar verdik merak ettik.
Bu dedi koduya panter dayanamadı en sonunda nejlanın yanına gitmeye karar verdi Hemde nejlanın eşi ile birlikte gitti o bile sıkıldı bu haber göndermelere gitti sonra hiç birimiz gözümüze inanamadık nejla ile panter başladı muhabette sonunda biz (ben ve kuzenim) suçlu olduk dayaktan zor kurtulduk ama biz dedi kodu yapmadık sadece dediklerini dedik karşı tarafa oda 'mutlaka de' sözü üstüne sonuç olarak panter giti nejlanın yanına ama nejlada tık yok bize attı nejla herşeyi bizde bozmadık zaten başlatanda nejlaydı.
Bunun sonucunda anadımki kadınlar dedikoduyu kendi yaratınca birbirlerine bişey yapmıyo siz nedersiniz yorumlarınızı bekliyorum...

Mavi forum

35 yaş üzeri doğumlar sakıncalı

- Sağlık Bakanlığı, 35 yaş ve üzerindeki doğumların anne ölüm oranlarında 3.11 kat artışa yol açtığına dikkat çekerek, doğumların aralıklandırılmasının anne ve bebek ölümlerini önlediğini bildirdi.

Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ''Anne ve Çocuk Sağlığı Raporu'' nda, ülkede her yıl yaklaşık 1 milyon 400 bin canlı doğum gerçekleştiği belirtilerek, bu bebeklerin yaklaşık 38 bininin bir yaşına gelmeden hayatını kaybettiği ifade edildi.

Bebek ve çocuk ölümlerinin önemli bir bölümünün korunabilir hastalıklar sonucu gerçekleştiği, anne sütü, takvimine uygun olarak yapılan aşılar ve düzenli hekim kontrolünün bebek ve çocukları ölüme yol açan birçok hastalıktan koruduğuna dikkat çekildi. İçerdiği yüze yakın yararlı maddeyle ilk 6 ay mükemmel tek besin olan anne sütüyle beslenen bebeklerin hastalıklara karşı daha dirençli oldukları bildirildi.

Gebelik süresince hekim kontrolü ve doğumların bir sağlık kuruluşunda yapılmasının anne ve bebeğin sağlığı açısından çok önemli olduğuna işaret edilerek, bu kontroller sayesinde anne ve bebekte ortaya çıkabilecek kansızlık, bebeğin anne karnında oksijensiz kalması, erken doğum, gebelik zehirlenmesi ve düşük ağırlıklı bebek gibi olumsuz gelişmelere karşı önlem alınabileceği belirtildi.

İlk gebeliğin 20 yaşın altında olması ve gebelikler arasındaki sürenin kısalığının ani bebek ölümleri açısından risk oluşturduğu, iki doğum arasında en az 2 yıl süre bulunması gerektiği kaydedildi.Gebeliklerin 35 yaş ve üzerinde olmasının, doğum sırasında gerçekleşen anne ölüm oranlarında 3.11 kat artışa yol açtığına dikkat çekilerek, belirli aralıklarla yapılan doğumların anne ve bebek ölümlerini önlediği ifade edildi.


MYNET

Mavi forum

Bebeklerde biberon çürüğüne dikkat

İZMİR (İHA) - Ağız sağlığı uzmanları, bebeklerde yanlış ve zamansız kullanılan biberon ve emziğin, bebeğin dişlerini erken çürüttüğü konsunda aileleri uyarıyor. Ağızda biriken süt ve emziğe sürülen tatlandırıcılar bebeklerin dişlerinde çürümeye neden oluyor.

Yaşamımızın en önemli varlıkları olan çocuklarımızın her türlü sağlık problemleri aileleri üzer. Toplumumuz tarafından ağız sağlığına çok önem verilmediği yapılan araştırmalar tarafından ortaya çıksada, uzmanlar ağız sağlığı bilincinin önemine dikkat çekerek aileleri bu konuda uyarıyor.

Özellikle bebeklerde ilk çıkan dişlerin (süt dişi), temizliğine ve bakımına özen gösterilmesine dikkat çekiyor. Süt dişlerin, sonradan yerine gelecek olan ana dişler için hazırlık olduğunu belirten uzmanlar, bazı bebeklerde sürer sürmez çıkan dişlerin üzerinde kahverengi dişler oluştuğunu ve bu lekelerin diş çürükleri olduğunu ve diş doktorları tarafından tedavi edilmeleri gerektiğini belirtiyor.

Uzmanlar, "Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürükler olduğunu ve bebek beslenmesinde en önemli olan anne sütü yada inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir" şeklinde aileleri uyarıyor.

Bebeklerde meydana gelen diş çürüklerinin tedavisinin çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerektiğinin altını çizen uzmanlar, biberon çürüğünden korrunmak için şu önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı.

Bebeği ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.
Beslendikten sonra uyutmamaya çalışın.
Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.
Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.
İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.

MYNET

Mavi forum

BÜtÜn Bayanlara

Erkekler bizim için ne yapsın?

Belki yazdıklarınızı okurlar da bişeyler yapmaya gayret ederler.Ne dersiniz..???

Mavi forum

En ErkekÇe Yalanlar

Abartı meraklıları
Erkeklerin kadınlara göre daha çok yalan söylediği belirtilirken problemlerini, korkularını gizledikleri ve abartıya meraklı oldukları kaydedildi. Erkeklerin en çok söylediği yalanların ise şunlar olduğu ifade edildi:

Statü yalanı

Erkekler olayları biraz şişirmeye meraklıdır. En büyük arabalar onların, en önemli iş yerlerinde onlar çalışır. Bu gösteriş hevesi kendilerini başkalarıyla kıyaslama düşüncesinden kaynaklanıyor.

Bilgi yalanı
Hiçbir bildikleri olmasa da erkeklerin yüzde 84'ü bilgi sahibiymiş gibi davranıyor. Kendilerini sorun çözme konusunda yetenekli görüyorlar.

Duygu yalanı
'Bir problemin mi var?' sorusu erkeklere sorulduğunda, genelde 'Hayır, yok' derler. Zaaflarını açığa vermeyi sevmediklerinden bunları gizlerler.

Korku yalanı
Erkekler, cesur olmaları gerektiğini sanır. Onun için korkularını ve fobilerini (örümcek gibi) saklarlar.

Tembellik yalanı
Yaptıkları her şeyi abartılmış gerekçelerle savunmayı hoşlanırlar. Yaptıkları her şeyin bir anlamı olmasını isterler.

Kaytarma yalanı
Uzun süreli tartışmalardan kaçmak için soruları hemen kısa bir 'evet' ile cevaplandırırlar. Örneğin "Beni halen seviyor musun?" veya "Bu elbise bana yakıştı mı?" gibi.

Ağzından çıktığıyla aklından geçirdiği
Yalana ilişkin yapılan çeşitli araştırmalarda, erkeklerin söylediği ve aklından geçirdiği arasında dağlar kadar fark olduğu ortaya çıktı.

Mavi forum

MERAKLISINA...ilklere imza atan Türk kadınlar

İlk alfabenin yazarı: Melahat Uğurkan
İlk avukat: Süreyya Ağaoğlu
İlk bakan: Prof. Dr. Türkan Akyol
İlk başbakan: Prof. Dr. Tansu Çiller
İlk belediye başkanı: Müfide İlhan
İlk büyükelçi: Filiz Dinçmen
İlk Danıştay Başkanı: Füruzan İkincioğulları
İlk Danıştay üyesi: Şükran Esmerer . İlk Adalet Müfettişi ve Adalet Başmüfettişi Nazmiye Kılıç
İlk diş hekimi: Ferdane Bozdoğan Erberk
ilk doktor: Safiye Ali
İlk dünya güzeli: Keriman Halis
İlk eczacı: Rukiye Kanat Arran
İlk emniyet müdürü: Feriha Sanerk
İlk hakim: Suat Berk
İlk hazine genel müdürü: Aysel Gönül Öymen
İlk hemşire: Esma Deniz
İlk hesap uzmanı: Müşerref Çallılar ve Güzide Amark
İlk heykeltıraş: Sabiha Bengütaş
İlk hukukçu: Beraat Zeki Üngör
İlk jet pilotu: Leman Altınçekiç
İlk karakol amiri: Nevlan Kulak
İlk kaymakam: Özlem Bozkurt
İlk kimyacı: Remziye Hisar
ilk makinist: Seher Aytaç
İlk milli eğitim müdürü: Güler Karakülah
İlk milli maç hakemi: Lale Orta
İlk muhtar: Gül Esin
İlk müzeci: Seniha Sami
İlk opera sanatçısı: Semiha Berksoy
İlk orman mühendisi: Binnaz Zehra Sert
İlk otomobil yarışçısı: Samiye Morkaya
İlk petrol mühendisi: Halide Ural Türktan
İlk pilot: Sabiha Gökçen
ilk polis memuru: Betül Diker
İlk profesör: Dr. Fazıla Şevket Giz
İlk radyo spikeri: Emel Gazimihal
İlk savcı: Tüzünkan Koçhisaroğlu
İlk sayıştay üyesi: Fehrunisa Etmen
İlk senatör ve elçi: Adile Ayda
İlk sendika başkanı: Dervişe Koç
ilk subay: Ülkü Sema Toksöz
İlk TBMM başvekili: Neriman Neftçi
İlk Türkiye güzeli: Feriha Tevfik
İlk TV spikeri: Nuran Devres
İlk vali: Lale Aytaman
İlk veteriner: Sabire Aydemir
İlk yargıtay üyesi: Melahat Ruacan
İlk yüksek mahkemesi başkanı: Firdevs Menteşe
ilk yüksek mimar: Münevver Gözeler
İlk yüksek mühendis: Sabiha Ecebilge
Cumhuriyet tarihinin ilk güzellik kraliçesi 1929 yılında yapıldı ve Feriha Tevfik kraliçe seçildi. İlk kadın vali Lale Aytaman.
İlk kadın bakan Türkan Akyol. Cumhuriyet tarihinde ilk kez sahneye çıkan kadın sanatçı Bedia Muvahhit Atatürk´ün manevi kızı Sabiha Gökçen, aynı zamanda cumhuriyetin ilk kadın pilotu unvanını taşıyor.

Mavi forum

Anne sütü, obeziteyi önlüyor

Önemli olanın bebeğin dengeli beslenmesi olduğunu söyleyen Uzman Dr. Faruk Demir, Anne sütünün bebeklerde obeziteyi engellediğini söyledi.

Anne sütünün bebeklerde obeziteyi engellediği bildirildi. Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesinde görevli Uzman Dr. Faruk Demir, yaptığı açıklamada, obezite hastalığının alınan enerjinin tüketilen enerjiden fazla olması nedeniyle ortaya çıktığını, fazla enerji alımı nedeniyle yağların aşırı depolanması sonucu kilo alımının yüksek olduğunu söyledi.

Çocuklarda obezitenin yaklaşık yüzde 15 ile 30 arasında görülme sıklığının yaşandığına işaret eden Demir, obez çocukların en büyük özelliğinin genellikle ailelerinin de obez olması olduğuna dikkati çekti.

Obez ailelerde harcanan enerjinin az olduğunu, bebek ve çocuklarda da daha çok aşırı beslenmeye bağlı olarak obezite hastalığının görüldüğün değinen Demir, ''Anne sütünün obeziteyi engelleyici etkisi vardır. Anne sütü bebeğin doymasını sağlar. Bu da bebeğin aşırı kilo almasını önler. Anne sütü olan bebekler emzirmenin sonunda doyar. Emzirmede son süt vardır. Bu süt de bebeğin doymasını sağlar'' dedi.

Demir, yemek yedirmenin anne ile bebek ya da çocuk arasında bir savaşa dönüşmemesi gerektiğini, ailelerin genellikle bebeklerinin kilolu, toparlak olmasını istediğini belirterek, annelerin bebeğin her davranışını açlık olarak algıladığını, bebeğin ağlamasını, uyumamasını, huzursuz olmasını aç olması yorumladıklarını, bu nedenle sürekli bebeğin ağzına yemek tıkadıklarını ifade etti. Bebeğin her olumsuz davranışı karşısında yemek yedirilmesinin obezitenin oluşmasına neden olabileceğini dile getiren Dr. Demir, şöyle konuştu:

''Önemli olan bebeğin dengeli beslenmesidir. Her öğünde fazla abartılmadan yemek verilmesi ve alınan enerjinin harcanması lazım. Böyle olunca bebekte düzenli kilo alımı olur. Ayrıca, bebeklerin düzenli sağlık kontrollerin yapılması gerekiyor. Aşırı kilo alımı varsa, sağlık personeli ve diyetisyenlerden bilgi almak lazım. Obezite hastalığında erken önlem almak gerekiyor. Çünkü bebeklik ve çocukluk çağından başlayan obezite ergenlik ve yaşamın diğer dönemlerinde de devam edebiliyor. Obezite hastalığı kalp damar sertliğine, akciğer kapasitesinin azalmasına, horlamaya, eklem hastalıklarına davetiye çıkarır. Ayrıca, obezite hastalığı çocuğun psikolojisini bozar. Obezitenin önüne geçmek için dengeli ve sağlıklı beslenmek gerekiyor.''

Dr. Demir, çocuklarda obezite tedavisinin diyet, davranış değişikliği ve egzersiz olduğunu kaydetti.


AA

Mavi forum

VICHY mi BIOXCIN mi KERASTAS mı yoksa başka bişey mi?

Arkadaşlar,
Saç dökülmesi ve canlanmasıyla ilgili serum kullanmayı düşünüyorum..
Acaba hangisi daha etkili? Kullanan veya bi tavsiyesi olan varmı?

Teşekkürler


Mavi forum

Estetik ameliyat olacaklar dikkat!/1 ocak

Estetik ameliyat olacaklar dikkat!
Estetik ameliyatı düşünüyoprsanız önce bu uyarılara dikkat edin !

Estetik amaçlı tıbbi müdahale için ameliyat masasına yatmayı göze alanların kendilerini emanet ettikleri hekimin sorumluluklarına ilişkin bilmesi gerekenler bir kitapta toplandı.

Avukat Merter Özay, hazırladığı ''Estetik Amaçlı Tıbbi Müdahalelerde Hekimin Hukuki Sorumluluğu'' adlı kitapta, estetik müdahalelerde bulunan hekimlerin sorumluluklarına ilişkin mevzuatta yer alan düzenlemeler ile bu konudaki tartışmalara yer verdi.

Buna göre, estetik amaçlı tıbbi müdahalelerde tüm riskler, müdahalenin
verebileceği eza ve komplikasyonlar konusunda hastaların aydınlatılması büyük önem taşıyor.

Söz konusu hukuki düzenlemelere göre, hekimin uygulayacağı tıbbi müdahale öncesinde hastanın kabul veya ret hususunda serbest iradesiyle karar verebilmesi için kendisini aydınlatması gerekiyor. Kural olarak tıbbi müdahale, hastanın tam olarak aydınlatılmasından sonra ''aydınlatılmış rıza''nın verilmesi üzerine yapılabiliyor.

Hastanın hekim tarafından yeterince aydınlatılmamış olması, müdahalenin
hukuka aykırı olması sonucunu doğuracağı gibi aynı zamanda hukuka ve varsa sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğinden hekimin kusuru olmasa dahi tedavinin olumsuz sonuçlarından sorumlu tutulmasına neden olabiliyor. Örneğin, hastayı korkutmamak için yapılacak ameliyatın niteliğini gizlemek, hukuka aykırılık teşkil ediyor.

''RİZİKO AYDINLATMASI''

Estetik amaçlı tıbbi müdahalelerde; operasyon neticesinin, hastanın
beklentisini karşılayıp karşılayamayacağı, tüm riskler, görsel, işitsel v.s
anlamlarda öngörülen şekli, müdahalenin verebileceği eza, komplikasyonlar ve benzeri hususları anlatmak anlamında ''riziko aydınlatması'' büyük önem taşıyor.

Hekimin hastayı aydınlatma borcu, genel olarak her müdahale neticesi
rastlanması mümkün, hafif ve geçici zararları, gerçekleşme ihtimali son derece az tehlikeleri, öngörülmesi imkansız ve tıp bilimince henüz tanınmamış tehlikeleri kapsamıyor.

Hukuki düzenlemeler, hekimi tıbbi müdahalede bulunurken hastaya karşı
sadakat borcu yanında özenli hareket etmekle de yükümlü kılıyor. Estetik
müdahalelerde çoğunlukla zorunluluk unsurunun olmaması ve kimi müdahale türlerinin ağır sonuçlar doğurması sebebiyle özen borcunun daha ağır biçimde değerlendirilmesi gerekiyor. Zira, tehlike oranı arttıkça özen borcu da artıyor.

KAYDA GEÇİRME, SIR SAKLAMA BORCU

Hekimin, arasında sözleşme kurulmuş olsun olmasın her hastaya karşı kayda geçirme ve sır saklama borcu da bulunuyor. Hukuki düzenlemelere göre hekim, tıbbi müdahalede bulunduğu hastaya ilişkin bilgileri kayda geçirerek ilgili belgeleri saklamak mecburiyeti ile yükümlü tutuluyor.

Ayrıca hekim, teşhis, tedavi ve müdahale esnasında öğrendiği hastaya ait sırları gizli tutup üçüncü şahıslara açıklamamakla yükümlü bulunuyor. Türk Ceza Kanunu'nun 136 ve 137. maddesi, hekimin, hastaya ilişkin sırrı ifşa etmesi halinde cezalandırılmasını öngörüyor. Buna göre, hekim hastasının kendisi aleyhinde açmış olduğu bir davada, kendisini savunmak amacıyla sırrın ifşasına başvurabiliyor. Ancak, sırrın ifşasının, savunma amacı dahilinde kalması ve son savunma silahı olarak tercih edilmesi gerekiyor.

İHBAR YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Hukuki düzenlemelere göre, hekimin estetik amaçlı tıbbi müdahale öncesinde veya esnasında, hastanın vücut yapısının amaçlanan operasyona müsait olup olmadığını tespiti ile eğer müdahalenin uygulanması mümkün değilse bu hususu ihbar yükümlülüğü bulunuyor.

Hekim, ihbar yükümlülüğünü yerine getirmesiyle beraber estetik müdahalenin amaçlanan neticeyi doğurmaması halinde ''ayıba karşı tekeffül'' hükümleri çerçevesinde sorumlu olmaktan kurtulabiliyor. Ancak müdahalenin tehlike veya risk taşıması, ortaya çıkabilecek sonucun hastaya fiziksel veya psikolojik zarar verme olasılığının mevcudiyeti halinde, hekimin hastaya tıbbi müdahaleden kaçınması
gerekiyor.

Hukuki düzenlemelere göre, hasta, hekimin tıbbi müdahale konusu ile ilgili
verdiği tavsiyelere uymakla yükümlü tutuluyor. Hekim, hastaya verdiği tavsiye ve yönelttiği uyarılara riayet edilmemesi nedeniyle ortaya çıkabilecek zararlardan sorumlu tutulamıyor.

Mavi forum

Erkekler Kİmİ Kİmle Aldatiyor?

ERKEKLER KİMİ KİMLE ALDATIYOR?

Durun hemen bozulmayın hanımlar.
Erkekler kadınları kimlerle aldatıyorlar?
Kadınlarla değil mi?

Evli olan ya da başka bir kadınla
birlikte olan erkeklerle
kimler bile bile birlikte oluyor?
Kadınlar değil mi?

Başı bağlı erkeklerden gelen teklifleri
kimler kabul ediyor?
Kadınlar değil mi?

Zengin evli erkeklerden gelen
pahalı hediyeleri
kimler kabul ediyor?
Kadınlar değil mi?

Erkeklerin evli olduğunu
ya da başkasıyla birlikte olduğunu bile bile
onlarla seyahatlere çıkan,
“gecelere akan”
kadınlar değil mi?

Hatta erkeklerin hayatında
başka bir kadın varken
kalkıp da adamların evine yerleşen
kadınlar değil mi?

Erkekleri baştan çıkaranlar,
onların dikkatini çekmeye çalışanlar
kadınlar değil mi?

Çıkarları uğruna
özellikle paralı,
güçlü ve kendilerinden
YAŞLI erkeklere yanaşıp
istediklerini yaptırmak,
istediklerini aldırmak,
borçlarını ödetmek için
onları tavlayan
yine kadınlar değil mi?

Erkekler karılarını, sevgililerini
kimlerle aldatıyorlar?
Kadınlarla değil mi?

Bütün bunlar bir anda
aklıma gelip de yazabildiklerim.

Erkekler bir işler çeviriyorlar,
tabi ki bunu karşı cinsle yapıyorlar.
Sonra da kadınlar
kendi cinslerini suçlayacakları yerde
kalkıp erkekleri suçluyorlar.

Tabii ki her kadın için
geçerli olmayabilir ama
bir çok kadın
hayatında bir zamanlar
evli bir erkekle flört etmiş
ya da birliktelik yaşamıştır.
Sonuç ayrılıkla sonlanabileceği gibi,
kadının etki çemberi altına aldığı erkek,
karısını ya da
birlikte olduğu kadını bırakıp,
kendisiyle birlikte olmuş,
büyük bir ihtimalle de
sonunda erkek,
etkisi altına girdiği
yeni kadınla birlikte olmuş,
hatta onunla evlenmiştir.

Sadece erkekler değil
yeni bir dokunuş,
yeni bir ten,
yeni bir beden arayan...

Bazı kadınların da
birlikte olduğu erkekten
ya da kocasından sıkılıp,
ona karşı sevgisi tükenip,
başka birine aşık olup,
başka erkeğe gönül verebileceği gibi
o zaman aynı durum neden erkekler için de
geçerli olmasın di mi ama?

Bu işler bir kişiyle yapılmadığına göre...
Gönül denen şeyin
kime, ne zaman kayacağı
belli olmadığına göre...
AŞKa da engel olunamayacağına göre...

Galiba en doğrusu
aşk-meşk konusunda
kimsenin kimseyi
suçlamaması...

Bu iş,
“tavuk mu yumurtadan çıkar
yumurta mı tavuktan” bilinmezi gibi
dünya yok olana kadar sürüp gidecektir.

Boşuna suçlu aramayalım.

Haaa!
İlle de bir suçlu aranacaksa,
ille de bir suçlunun olması gerekiyorsa,
o zaman tek suçlu AŞKtır.
Çünkü AŞK tutulamaz.
(Tıpkı çişin tutulamayacağı gibi)

AŞKın canı kimi isterse
peşinden onu sürükler.
AŞK, kadın-erkek ayrımı yapmaz.
O zaman,
ne erkekler suçludur,
ne de kadınlar...
Ah AŞK ah!
Sen yok musun sen!!!

*** FÜSUN ÖNAL***


Mavi forum

Bebeğinizi soğuktan koruyun

ADANA (İHA) - Vücutları hassas olan bebeklerin, soğuğa karşı yetişkin bir insandan daha iyi korunması gerektiği bildirildi.

Pediatri uzmanları, bebeklerin soğuktan çok iyi korunması için aileleri uyarıyor. Özellikle 0-1 yaş arası bebeklerin vücut ısının soğuk kış günlerinde dengede tutulması gerektiğini belirten uzmanlar, ev ortamında buna göre önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. Bebeğin ısı kaybının başı kısmından başladığını hatırlatan uzmanlar, baş kısmının soğuğa karşı öncelikli olarak korunması gerektiğini ifade ediyor.

Bebek vücudunun uyku sırasında soğuğa karşı duyarlılığının arttığına dikkat çeken uzmanlar, uykusunda belirli aralıklarla kontrol edilmesini isterken, hızlı nefes alma ve huzursuz uyku halinin bebeğin üşüdüğünün belirtileri olduğunu kaydetti.

Bebeği sıkıca kundaklamanın da kalça eklem gelişimini olumsuz etkileyeceğini hatırlatan uzmanlar, içinde rahat edebileceği kıyafetler tercih edilmesini önerdi.
Uzmanlar, bebeğin, soğuk günlerde dışarı çıkarıldığında ise mutlaka eldiven, şapka ve patik giydirilmesi gerektiğini kaydetti.

Mavi forum

Özgürlüğün kadıncası

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski nin, 1918 de, 72 yaşında vefat eden hanımı Anna Grigoryevna Snitkina, anılarında –bir vesileyle– şöyle der:

–“1860 kuşağından olduğum anımsanırsa, o dönemin bütün kadınları gibi bağımsızlığımı her şeyin üzerinde tuttuğum anlaşılır.”

Bağımsızlığını her şeyin üzerinde tutan 1860 kuşağının bütün kadınları gibi...

Aynı yaşlardaki herhangibir Doğulu kadın, acaba kendisiyle ilgili böylesi bir betimleme yapabilir miydi?

Hiç sanmıyorum. Üstelik bağımsızlık sözcüğüyle bu genç Rus kadınının maksadını –sözcüğün Rusçasını bilmemekle birlikte– kolayca tahmin edebileceğimize de inanıyorum. Dileyenler, özgürlük sözcüğünü de kullanabilirler: “kadının özgürlüğü”.

Biz ise fazla açılmayalım ve şimdilik çeviriye bağlı kalalım: erkekler karşısındaki bağımsızlık veya erkeklerin dünyasından bağımsızlık... Türkçe deki hâliyle: bir tür “kadın(lık) gururu”...

XIX. yüzyıl, artık kadının kadınla rekabetinin sona erdiği, ermeye başladığı ve kadının rakip olarak kendisine erkeği seçtiği bir yüzyıldır. Bizim coğrafyamızda, hiç değilse o yıllarda, tam karşılığını kolay kolay bulamayacağımız bir duygudur bu. Kadının erkeği rakip olarak görmesi, erkekle/erkeğiyle yarışmaya başlaması, ezildiğini, horlandığını, aşağılandığını düşünmesi ve pek tabii ki böylesi bir savaşa, her şeyden önce kendisini, yani bir kadın olarak kendisini var edebilmek için ihtiyaç hissetmesi...

Bu duyguların oluşumu, Batı kadınında, modernleşmeyle birlikte başladı ve gelişti. Yerkürenin doğusunda yaşayan kadınların, biraz geç olmakla birlikte, aynı duyguları hissetmelerinden daha tabii bir şey olamazdı; zira modernleşme sürecinin, farklı kültür ve gelenekleri kuşatması çok sürmedi. Nitekim şimdi kadın dan söz etmeye başladığımızda, Paris te, St. Petersburg da, New York ta, İstanbul da, Tokyo, Lizbon veya Tahran da yaşayan kadını neredeyse tamıtamına aynı sorunlarla başa çıkmaya çalışırken görüyoruz; yani bağımsızlık kazanmaya, özgürleşmeye, “kadınlık gururu”na sahip çıkmaya çalışırken...

Kadın, kendi özünü terkettikçe, sadece anne olmaktan mı vazgeçmiş oluyor? Hayır! Meselâ kadına yakıştığını bildiğimiz çok köklü duygusallık formları da, salt bir erkek beklentisi, yani bir aldatmaca sayılıyor. “Akıllı kadın”... güçlü bir imaj. “Duygusal kadın” ise tam aksi. Sulu göz, hassas, melankolik, aldatılmaya müsait kadın... Bütün bunlar erkeklerle rekabette elverişsiz özellikler olarak algılanıyor ve eğitimin ilk yıllarından itibaren kadın bu yönlerini bastırmayı öğreniyor.

Kadın anne olamadığı sürece aile den söz edemeyiz. Siz hiç “kariyer kadını” olup da ailesini, hayatının öncelikleri arasında ilk sıraya koyan birisine rastladınız mı? Kadın-erkek ilişkisi, toplumsal rekabet adına, süreklilik vasfını yitiriyor. “Kaçamak yapmak” ile “aşk yapmak” arasında ne fark var? Modern erkekler ve kadınlar aşk yapıyorlar ama âşık olmuyorlar. Tıkınıyorlar ama yemek yemiyorlar. İlişkiye geçiyorlar ama iletişime geçemiyorlar. Karşılıklı olarak konuyorlar ama bir türlü konuşamıyorlar; sadece konşu olmakla yetiniyorlar. Yitimin en temel karakteristiği, işbu insanî özün yitimidir; insanın kendi özüne yabancılaşmasıdır. Modern kadının annesinden, anneannesinden utanmasının ardında da aynı neden yatıyor. Çünkü annelik gibi, ev kadınlığını da bir kâbus gibi görüyor.

Bir düşünelim bakalım, modern kadın, niçin annesinden çok, babasına benzemek, onun yerini almak istiyor?

Anne zayıflığı, baba gücü temsil ettiği için. Gücün erkeksi karakteri, kadının sosyal beklentilerine uygun düştüğü için. Kadının zayıf sanılan özelliklerinin, yani kadınsı duyarlılıkların gerçekte ne kadar büyük bir gücü içinde barındırdığı hiç ama hiç anlaşılamadığı için...

Sentezi olmayan bir ilişki bu, yani salt bir tez-antitez çatışması. Çocuk unsurunu dışlayan bir ilişki. Garip bir ilişki. Bir yönüyle baba-kız ilişkisi. Çünkü bir iktidar ilişkisi. Bu ilişkide sahip olan unsur var ama ait olan unsur yok. Sahip olmaya çalışan taraflar arasında negatif ilişki olur ve fakat iletişim olmaz. Sahip olan, olmak isteyen var; ait olan, olmak isteyen yok.

Kısacası, modern dönemde kadının özüyle birlikte aidiyet duygusunun yitimine de tanık olmuş bulunuyoruz.

Özgürlük dedikleri, sanırım böyle bir şey.

DÜCANE CÜNDİOĞLU

Mavi forum

Ne Yapsak Yaranamiyoz Bu Kadinlara Hee!

Öperseniz beyefendi degilsinizdir,

Öpmezseniz adam degilsiniz.

Iltifat edersiniz yalan der

Etmezseniz birakir gider.

Her istegine evet derseniz karaktersiz olursunuz

Karsi çikarsaniz anlayissiz.

Çok yanina giderseniz sıkıldım der

Az giderseniz küser.

Iyi giyinirseniz çapkinsin der

Dikkat etmezseniz zevksizlikle suçlar.

Kıskanırsınız huyun kötü der

Kıskanmazsınız sevmiyorsun der.

Siz bir dakika geç kalin kiyamet kopar

Kendisi bir saat gecikirse bunda ne var.

Arkadasinizla bulusursunuz adi ihmal olur

O bulusur "Bizim kizlar" olur.

Mavi forum

Anne ölümleri büyük ölçüde azaldı

Sağlık Bakanlığı tarafından yaptırılan araştırmada Türkiye’deki anne ölümlerinden önemli bir oranda azaldığı belirlendi.

NTV - Gebeliğe bağlı anne ölümlerindeki azalmada doğum öncesi ve sonrası yapılan bakımın etkili olduğu belirlendi. Henüz istenilen seviyeye ulaşılamadığını söyleyen uzmanlara göre ise gebelikte sağlık kontrolleri kesinlikle aksatılmamalı.

Gebeliğe bağlı anne ölümleri sadece Türkiye’nin değil birçok ülkenin sorunu. Anne ölümlerine yolaçan nedenlerin dörtte birini doğumdan hemen önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra başlayan kanamalar oluşturuyor. İleri yaşlarda, özelikle 40 yaş üzeri gebelikler de ölüm riskini artırıyor.

Türkiye’de ise anne ölümleri daha çok kırsal kesimde karşılaşılan bir sorun. En yüksek ölüm oranı yüzbinde 68’le Kuzeydoğu Anadolu’da görülürken bu oran Batı Anadolu’da yüzbinde 7 olarak tespit edildi.

Ancak Sağlık Bakanlığı’nın yaptırdığı son araştırma bu konuda olumlu gelişmeleri ortaya çıkardı.

Anne ölümlerinin azalmasında en önemli etkenin doğum öncesi ve sonrası yapılan bakım olduğu belirlendi. Uzmanlara göre sonuçlar sevindirici. Ancak anne ölümlerini önlemek için yapılan çalışmalarda henüz istenen düzeye ulaşılmış değil.

Uzmanlara göre oranların daha da düşürülmesinin yolu, eğitimden geçiyor.

Mavi forum

Kadın beyni mizaha daha yatkın

ABD'de yapılan bir araştırma, kadın beyninin erkeklere oranla mizaha daha yatkın olduğunu ortaya koydu.

Kadınların fıkralardaki can alıcı noktayı daha çabuk anladığı, komik olaylara daha çabuk tepki verdiği ve bu nedenle daha fazla kahkaha attığı belirtildi.
California'nın Stanford Üniversitesi'ndeki Beyin Araştırmaları Merkezi'nde 10 kadın ve 10 erkek üzerinde yapılan araştırmada, kadınların, beyindeki farklı bölümleri erkeklere oranla daha fazla kullandığı da ortaya çıktı. Buna göre, kadınlar dil yeteneğini kontrol eden beyindeki 'ön korteks' bölgesinin yanı sıra, takdir ve tatmin duygusunun bulunduğu bölümleri de erkeklerden daha iyi kullanıyor.

Mavi forum

Kadınların söylediği 5 aşk yalanı

Kadınların da aşk yalanları en az erkeklerinki kadar kalabalık! Kendini önemli hissettirme, birlikte olduğu erkeği kendine bağlama ya da tam tersi... Konu ne olursa olsun her kadının yalan söylediği zamanlar olur, tabii nedenleri de...

Sana kızgın değilim

Kadınlar, ilişkilerinde en çok başvurdukları bu yalanı genellikle belirli bir korunma mekanizması oluşturmak için söylerler. Sanki erkeklerin yaptığı hiçbir şey onların canını sıkmaz ve hiçbir şeye kırılmazlarmış gibi. Bu yalan, karşısındaki insanı çok önemsemediğini göstermek için de söylenebilir. Örneğin, doğum gününü unutan sevgiliye verilen "Önemli değil" yanıtının doğru olmadığı çok açıktır.

Erkek erkeğe dışarı çıkabilirsin

Bu cümleyi duyan erkekler, ne kadar iyi bir sevgiliye sahip olduğunu düşünebilir ama bu tamamen bir yanılsamadır. Her kadın, sevgilisinin kendi arkadaşlarıyla dışarı çıkmasından rahatsız olur ama bunu asla itiraf etmez. Erkek erkeğe dışarı çıkan erkeklerin güvenilmez olduğunu düşünürler ve diğer kadınları tehlike olarak görürler. Kendilerini sürekli bir
dırdırın pençesinde bulmak istemeyen erkekler, erkek erkeğe olan eğlencelerin dozunu iyi ayarlamalı.

Yeni bir ilişkiye hazır değilim

Eğer bir kadın birinden gerçekten hoşlanırsa, o ilişkiye her zaman hazırdır. Bu cümle bir ret cümlesi değil aksine, kadının gerçekten de bir ilişkiye hazır olduğunu ve bunun üzerine düşündüğünü gösterir. Ancak yine de yalan söyleyip söylemediğinden emin olmadan bu konuda kadınların üzerine gitmemekte fayda var, yoksa her şey ters tepebilir.

Bu akşam hesabı ben öderim

Kadınların çoğu, erkek arkadaşlarıyla dışarı çıktıklarında, hesabı onların ödemesini bekler. Eğer bir erkek hesabı ödemezse, onun yetersiz olduğunu bile düşünebilirler. Kadınlar hesabı ödeyen erkeklerin hem daha prestijli
hem de daha güçlü olduğunu düşünürler. Bu nedenle, hesabı ödemek isteyen kadınları kibarca reddetmek yerinde bir davranış olur.

Şimdiye kadar beraber olduğum en iyi erkeksin

Bu, erkeklerin en çok duyduğu yalanlardan biridir. Kadınlar birlikte oldukları her erkeğin çok iyi biri olduğunu söylerler ama bu çok da doğru değildir. Sadece karşılarındaki erkeği etkilemek ve ona kendini özel hissettirmek için söylenmiştir ve ne yazık ki erkeklerin çoğu buna inanır.

Mavi forum

Anne sütü duygusal bağı geliştirir

(İHA) - Adıyaman'ın Kahta Devlet Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ülkü Şahin, anne sütünün zekayı artırdığını, anne ve çocuğun duygusal bağını geliştirdiğini söyledi.

Uzman Dr. Ülkü Şahin, bebeklere ilk 6 ayda sadece anne sütünün verilmesi gerektiğini belirtti. Şahin, "Anne sütü en doğal ve taze besindir. Bebeğin vücut, ruh sağlığı için en uygun besin annenin kendi sütüdür. Emzirmenin doğumdan hemen sonra ilk yarım saat içinde başlatılması ve sık emzirmeyle süt yapımı kolaylaşır. Erken emzirmeyle annede doğum sonu kanamalarda çabuk kesilir. Memelerde şişme ve iltihaplanma olmaz, loğusalık kolaylaşır. Anne sütüyle beslenen bebeğin hiçbir ek besine, vitamine ihtiyacı yoktur" dedi.

İlk 6 ay sadece anne sütüyle beslenen bebeklerin sağlıklı büyüdüğüne dikkati çeken Şahin, "Anne sütüyle beslenen bebek ishal başta olmak üzere mikroplu hastalıklara yakalanmaz. Anne bebeğini emzirdikçe anne bebek ilişkisi güçlenir. Annenin bebeğini benimsemesini, sağlıklı bir kişilik kazanmasını sağlar. Sağlıklı her anne bebeği için yeterli süt üretebilir.

Başarılı emzirmenin en önemli anahtarı, annenin kendine güvenmesidir. Anne sütü sayısız özelliğiyle başlı başına bir yaradılış mucizesidir. Her annenin sütü kendi bebeğine özeldir. Çünkü anne sütü yalnız bebeği en iyi şekilde beslemekle kalmaz, anne ile bebek arasında yaşam boyu süren ruhsal bir bağlantı kurulmasını sağlar" diye konuştu.

MYNET

Mavi forum

Karakter değişikliği menopoz belirtisi

SAMSUN (İHA) - Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Çetinkaya, menopozun doğal bir süreç olup hastalık olmadığına dikkat çekerek, "Menopoz öncesi kadınlarda karakter değişikliği görülebilir" dedi.

Menopozun ortalama görülme yaşının 45-55 arasında gerçekleştiğini, menopozdan söz edebilmek için en az 1 yıl süreli adet kanamasının olmaması gerektiğini dile getiren Doç. Dr. Mehmet Çetinkaya, "Kadın yumurtalıklarının düşük hormon üretimiyle karakterize ve doğal yaşlanmanın bir parçası olan menopoz, artık bir daha hamile kalınamayacağının göstergesidir. Bir kadın için ilk adetten farklı olarak tek bir gün değil, bir geçiş sürecidir. En önemli ve erken belirtisi, kanama miktarlarının azalması veya çok aşırı olması ile karakterize adet düzensizliğidir. Diğer belirtileri arasında, sıcak basmaları, gece terlemeleri, kilo alımı, uykusuzluk, vajinal kuruluk, eklem ağrıları, yorgunluk, deri değişiklikleri, kısa dönem bellek problemleri, barsak alışkanlığında değişiklikler, üriner sistem şikayetleri ve karakter değişiklikleri sayılabilir" diye konuştu.


Menopoz geçişi tamamlandıktan sonra bu belirtilerin azalabileceğini veya tamamen kaybolabileceğini ifade eden Çetinkaya, her kadında farklı belirtiler bulunabileceğini ya da aynı derecede etkili olmayabileceğini vurguladı. Çetinkaya,

"Bunun nedenleri arasında genetik yapı, diyet farklılıkları, yaşam biçimi ve sosyokültürel yapı farklılıkları bulunmaktadır. Menopoz doğal yoldan ve bir süreç dahilinde görülebileceği gibi, daha hızlı olarak ve hormon yapımını aniden ortadan kaldıracak nedenler yüzünden oluşabilecektir. Bunların arasında cerrahi olarak yumurtalıkların çıkarılması, radyoterapi ve kemoterapi gibi kanser tedavisinde kullanılan yöntemler ve yumurtalıktaki hormon üreten hücrelerin hızla kaybolmasına yol açabilecek hastalıklar yer almaktadır. Belirti veren kadınlarda, erken tanıda hormon testleri kullanılabilmektedir. Menopozdaki belirti ve yakınmaların tedavisinde, uygun kadınlarda hormon kullanımı veya doğal tedavi yöntemleri bulunmaktadır" şeklinde konuştu.

Mavi forum

Regl Dönemi Önerileri

Regl öncesi günler, fiziksel ve ruhsal sıkıntıları da beraberinde getirir. Yediğinize, içtiğinize dikkat ederek bu sıkıntılı günleri daha kolay atlatabilirsiniz.

Kadınlarda regl öncesi başlayan ve ruhsal ya da fiziksel bir takım belirtilerle kendini belli eden bu duruma premenstrual sendrom (PMS) adı verilir. Bu belirtiler genellikle başlamasından bir hafta öncesinde ortaya çıkar ve genellikle adetin görülmesiyle birlikte birkaç gün içinde kaybolur.

PMS, kadın ve genç kızların adet (regl) dönemine yaklaşırken yaşadıkları önemli karakteristik fiziksel ve ruhsal belirtiler olarak tanımlanır.

PMS BELİRTİLERİ

Her kadın ya da genç kızda farklı belirtiler gözlenebilir. Belirtiler regl döneminden, regl dönemine gerçekleşir. Belirtilerin şiddeti, dönem dönem dalgalı bir seyir göstererek artabilir. Belirtiler, genellikle regl döneminin başlamasından 7-10 gün önce kendini gösterir ve bu dönem yaklaştıkça şiddetlenebilir. Belirtiler hafif, orta şiddette ya da şiddetli olabilirler.

Duygusal belirtiler

*Sıkıntı, kaygı
*Çabuk sinirlenme, asabilik
*Bitkinlik
*Depresyon
Kızgınlık
Konsantrasyon bozukluğu
Aşırı duyarlılık
Cinsel istekte değişme
Kendini beğenmeme
Sosyallikten uzaklaşma
Doğal aktivitelere olan ilginin azalması

Fiziksel belirtiler

*Karın Şişkinliği
*Göğüslerin şişkinliği ve hassaslığı
*Diz, dirsek ve parmaklarda su toplanması
*İştahın artması
*Baş ağrısı
Yeme isteği
Kabızlık
Mide bulantısı
Susama
Hantallaşma
Uyku alışkanlığının değişmesi


Diyetin önemi

Genel beslenme çizgilerinin rehber alındığı günlük bir diyet, PMS belirtileri üzerindeki kontrolünüzde size yardımcı olacaktır. Daha az tuz, rafine şeker, kırmızı et ve yağ tüketmeye çalışın; karbonhidrat karışımları, sebze ve meyve yiyin.
Sodyum miktarını kontrol altına almanız, adet kanaması öncesinde eklemlerinizde oluşacak sıvı toplanmasını azaltacaktır. Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu günlük sodyum miktarı 2000 ile 4000 mg arasıdır. Aşağıdaki önerileri dikkate alarak, tuz alımınızı dereceli olarak düşürün.
Tabağınızdaki yiyeceğe tuz yerine başka katkılar eklemeyi deneyin (Bu, mevsime göre çeşitli otlar, limon suyu ya da sirke olabilir)
Yemeğinizi pişirirken tuz eklemeyin.
Konserve yerine taze ürünleri tercih edin.

Regl döneminde vücutta su tutması ve ödem

Ödem azaltıcı besinler

- Bol su içmek (maksimum 2,5-3 litre)
- Karahindiba
- Tarçın ve karanfille yapılmış çay
- Yeşil yapraklı besinler
- Maydanoz
- Kiraz sapı
- Kabuklu armut
- Şekersiz şeftali

Ödem artırıcı besinler

- Tuzlu yiyecekler
- Alkol
- Kola
- Meyan kökü içeren yiyecekler
- Tatlı yiyecekler
- Karbonhidratlar

Regl döneminde neden tatlı yeme ihtiyacı duyarız?

Regl dönemi öncesi kadınların çikolata ve diğer tatlı, şekerli yiyecekleri yemek istemesinin nedeni, östrojen hormonunun vücutta dolaşımının azalmasıdır.

Östrojen kadınlar için "uyarıcı" bir hormondur. Vücuttaki seratonin, noradrenalin ve endorfin hormonlarının üretimini artırır. Östrojenin azalmasıyla kan şekerindeki düşme eğilimi artar, dolayısıyla iştah metabolizması uyarılır. Sürekli tatlı yeme ihtiyacı hissedilir.

Özellikle bu dönemde az ve sık aralıklarla beslenmeye dikkat ederek kan şekerini uyarıcı etkisi düşük olan besinleri tercih edin.

Regl döneminde nasıl beslenmeliyiz?

Kuru yemişler biyoaktif bileşenler, alfa-tokoferol, E vitamini gibi antioksidanlar ile protein, posa, bakır, folat, selenyum, magnezyum, çinko, demir gibi önemli mineraller içerir. Ayrıca niasin, folat ve diğer B grubu vitaminlerinin yanı sıra, fitokimyasallar ve uygun yağ asitlerini de ihtiva eder. Bu özellikleri nedeniyle dengeli ve yeterli beslenmemiz açısından gerçekten önemlidir.

Fındık, ceviz, badem ve fıstık gibi kuru yemiş tüketen kişilerde koroner kalp hastalığı, diyabet, kanser gibi kronik hastalıkların riskinin azaldığı görülmüştür.

Mavi forum

Şiddet gören kadın intiharı düşünüyor

Ankara'da yapılan bir araştırmada aile içi şiddet gören kadınların yarıdan fazlasının intihar riski yüksek gruba girdiği belirlendi. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsünde Şevkat Gökçen Çetiner'in 1 Mart-30 Nisan tarihleri arasında ''Aile içi şiddet yaşayan kadınlarda cinsel sorunlar ve intihar olasılığı'' konulu doktora tezi için Çağdaş Kadın ve Gençlik Vakfı ile Ankara Barosu Kadın Danışma Merkezine başvuran kadınlar arasında yaptığı araştırma, aile içi şiddetin intihar etme olasılığını artırdığını ortaya koydu.

Şiddet yaşayan 60 kadın ile aile içi şiddet yaşamadığını belirten 32 kadın arasında yapılan araştırmada, kadınların gördükleri şiddetin artmasıyla intihar etme olasılığı ve cinsel sorunların arttığı belirlendi.

Şiddetin cinsellikte sıklığı, iletişimi, doyumu, kaçınmayı ve dokunmayı olumsuz yönde etkilediği belirlenen araştırmada, şiddet gören kadınların yüzde 73.3'nün cinsel doyumla ilgili sorun yaşadıklarını da ortaya çıktı.

Şiddetin yaşamı tehdit eden sonuçlarından biri intihar riski taşıması olduğu kaydedilen ve kadınlardan intihar olasılığı düzeylerini ölçmek için ''intihar olasılığı ölçeği'' kullanılan araştırmada, şiddet gören ve görmeyen kadınların intihar olasılığı düzeyleri karşılaştırıldı.

Araştırmada, şiddet yaşayan kadınların yarısından fazlası, yüksek risk grubunda yer alırken, şiddet gören kadınların sadece yüzde 8.3'ünün normal düzeye girdiği belirlendi. Araştırmada, şiddet yaşamayan kadınlardan intihar olasılığı düzeyi yüksek risk grubuna giren olmadığı da ortaya çıktı.

-ŞİDDETE KARŞI NELER HİSSEDİYORLAR-

Araştırmaya göre, şiddet yaşayan kadınların yüzde 8.3'ü şiddet yaşadığında hiçbir şey hissetmiyor, yüzde 28.3'ü kızgınlık, yüzde 48.3'ü üzüntü, yüzde 15'i ise korku yaşıyor.

Şiddet gören kadınların yüzde 76.7'si boşanmayı düşünüyor. Şiddet yaşayan kadınların yüzde 68.3'ü aynı zamanda eşi dışında başka kişilerden de şiddet görüyor.

Şiddet yaşayan kadınların yüzde 5'i okur yazar değil, yüzde 8'i okur yazar, yüzde 28'i ilkokul, yüzde 21'i ortaokul, yüzde 30'u lise, yüzde 6'sı üniversite mezunu. Bu kadınların yüzde 8.3'ü imam nikahlı, yüzde 11.7'si boşanmış veya dul, yüzde 3.3'ü de nikahlı ama eşinden ayrı yaşıyor.

Şiddet mağduru kadınların yüzde 65'i çalışmıyor, çalışan kadınların ise yüzde 23.8'i kazandıkları parayı eşine veriyor, yüzde 42.4'ü eşiyle beraber harcıyor, yüzde 23.8'i parayı kendi kullanıyor.

Şiddet gören kadınların yüzde 53'ü anlaşarak, yüzde 47'si ise görücü usulüyle evli. Bu kadınların yüzde 3'ünün eski eşlerinden de şiddet görmüş olduğu için ayrıldığı da dikkat çekti.

Şiddet yaşayan kadınların yüzde 9.8'i eşlerinin aynı anda başka bir kadınla evli olduğu, yani kuma sorunu yaşadığı da ortaya çıktı.

-ŞİDDET UYGULAYAN ERKEKLER-

Şiddet uygulayan erkeklerin yüzde 6.7'sinin okur yazar, yüzde 36.7'sinin ilkokul, yüzde 13.3'ünün ortaokul, yüzde 30'unun lise, yüzde 13.3'ünün üniversite mezunu olduğunun belirlendiği araştırmada, bu erkeklerin yüzde 6.7'sinin işsiz, yüzde 46.7'sinin işçi, yüzde 30'unun serbest meslek sahibi, yüzde 16.6'sinin ise memur olduğu ortaya çıktı.

Habervakti.com

Mavi forum

Annenin genetik mirası cenine geçiyor

Gebelik sırasında annenin genetik mirası cenine, özellikle beynin gelişimi sırasında doğrudan geçiyor.

Fransız araştırmacıların bulgusunun otizm, gelişim bozukluğu veya insanların yüzde 20'sini etkileyen bir bağırsak rahatsızlığının anlaşılmasına yardımcı olacağı umuluyor.

Araştırma ekibinin başkanı Jacques Mallet, ceninin ailesinden gelen genlerden bağımsız olarak annenin önemli etkisini tespit ettiklerini açıkladı.

Annelik serotoninin önemi

Ceninin gelişiminde, özellikle beyninin yanı sıra kalp ve sindirim sisteminin gelişimine bağlı olarak ilk kez annelik serotoninin önemi ortaya çıktı.

Gebelikte serotonin, yaşlılık ve uyku döngüsü, vücudun sıcaklığının kontrolü, kan basıncı, beslenme, cinsel veya annelik davranışları gibi başka birçok süreçte etkili oluyor.

Memelilerde, gebeliğin son üç ayından önce embriyonun normal olarak beyin, kan ve bağırsakta bulunan serotonini bizzat ürettiği şimdiye kadar tespit edilememişti.

Fransız araştırmacılar ise anne rahmindeki ceninin ilk zamanlarında serotoninin anneden geldiğini ortaya çıkardı.

Fransız hekimler, bunu ispatlamak için, genetik olarak değiştirilmiş ve bazılarında kan tarafından taşınan serotoninin yüzde 95'inin kaynağı olan 'tph1' geninin bulunmadığı farelerden faydalandı. Hayvanlar çiftleştirilerek genetik açıdan melezleştirildi.

Araştırmada kandaki annelik serotonini seviyesinin baskın olduğu tespit edildi.

Boyda yüzde 15-30 oranında kısalık

Fransız hekimlerine göre, eğer annelik serotonini olmasaydı, ceninin bu maddeyi üretme kapasitesi ne olursa olsun, omurganın oluşumunda anomali yaratır, boyları serotonin seviyesi normal olan annelerine oranla yüzde 15-30 oranında kısa olurdu.

Eğer annelik serotoninin seviyesi normal olursa bebek de normal gelişiyor.

Araştırmacılar, bu bulgularıyla memelilerde ilk kez cenine ait bir genin yerini anneden gelen bir genin almasını tespit ettiklerini belirtti.

Dr. Jacques Mallet, araştırmaları ışığında özellikle annenin serotonin seviyesinin ve bu madde üzerinde etkisi olan antidepresan gibi ilaçların olası etkilerinin dikkatle incelenmesi gerektiğini açıkladı.

Mallet'e göre embriyonun oluşumunda etkili olan başka annelik genleri de keşfedilmeyi bekliyor.

CNNTURK

Mavi forum