11 Nisan 2007 Çarşamba

Cilekli Pasta


“Yagmurlarda suruklenen kayip bir cocuk gibiyim aslinda biliyor musun... haftalik duslerde siirler yaziyorum, sarkilar yaziyorum yazin, hep gece yalnizligindaki kabuslarinda, bar koselerinde, parklarda. Bak, bir sehir kayip gidiyor yine ellerimden yere. Ve bir sehri terkeden herkes gibi guzel seylerde hatirlanmak istiyorum; cunku dogdugun gun bana hep, ayni seyleri animsatiyor:
- pasta mi?
- Evet.
- Cilekli?
- Evet cilekli... karisik olsa karismis oluruz sanirim. Zaten yeterince karisigiz, daha fazla kafa karistirmayalim degil mi?
Her gecen gunde yeni bir felaket gelip kavramaz ki kirmizi dudaklarini. Onlari buruk bir acinin koynunda gormek kalbimizi agritir...senin de benim de... kalbimiz bir organ degildir cunku; altin bir alyans mutlu edemez bizi, pirlanta bir yuzuk mutlu edemez!!! Bir siir? Evet bir siir!!! Bir siir mutlu edebilir ikimizi: seni ve beni.
- Tanimadiklarina da siirler yaziyor musun Ulas?
- Hayir!!! Yani evet!!! Sanirim tanimanin goreceli olmasina takiyorum kafami hep. Sanirim degeri olan herkese ben birseyler yaziyorum durmadan. Sen ya da o; cok farketmiyor!!!
Kanini donduran bir cerceveyle cevreleyemiyorsun hicbir zaman hayati... her gecen saniye aleyhine mi saniyorsun? Uzerine dusen yagmur damlalarindan (adin gibidir onlar), sacini islatanlari engelleyecek bir semsiye biliyorum ben: YASAM SEVINCI... yasamanin kendi icinden gelen unutulmaz limani... ofkeye olum kadar uzak, gulumsemelere elin kadar yakin olmalisin! Bak, her limana demir atmis gemiler yakisiyor yakama. Daha sen beni bilmiyorsun!!! Daha sen beni tanimiyorsun!!! Tanisaydin hersey nasil farkli olurdu acaba? Oturup anlatir miydim sana zamani? Belki de... Belki de “belki” benim en sevdigim kelime. Yasamim. Ama “o” yok mu “o”!!! Neydi adi? Hani her insanin soylemekten korkacagi... evet buldum: “Keske”. “Keske”yi silip atiyor musun simdi hayatindan, yoksa bozusuyor muyuz? Biliyorum, zor! Biliyorum her insan ders almali diyorsun yaptiklarindan; belki pisman olmali; ama “o”nu soylememeli hicbir vakit! Cunku “geriye donus” diye bir sey yok; hicbir zaman olmayacak! Zaman donmeyecek! Onemli olan daima bir pastanenin kosesinde pasta almaya hazir olmak:
- Sizde cilekli pasta bulunur mu?
- Mevsimi degil artik... temmuzda cilek kalmaz ki! Kivili var istiyorsaniz.
- Yok, hayir; cilekli!
- Neden bu cilekli israriniz?
- Her yurek cilekli pasta gibidir cunku; onun gibi kirmizidir! Tipki kan gibi: o da kirmizidir ya hani.
Yalan mi? Kirmizinin tonlarinda gizlidir insanin insanligi: en insan insan, en koyusunda yatar kirmizinin. Ne bileyim; mesela bordoda. Kotu insan mi? Oyle bir sey yok!!! En kaypagi en yalancisi bile kotu olamaz. Ancak acik bir kirmizi olur oylesi. Ben mi? Bilmem. En koyusu degilim tabii ki! Aslinda en yalancisi, en pembeye yakini...miydim? miydiysam simdi neyim? Kisir bir dongu icinde yitirilen savaslarda mi gizliydim? Belki de... Belki de belki, benim en cok sevdigim sozcuk... kimbilir? Sen bile bilemezsin cilekli pastanin tadina varmakla mesgulken! Mesgul dedim de, telefonum caldi, ben bunu beklemiyordum:
Alo Ulas; yukari carsida cilekli pasta buldum, bir tane kalmis. Kos gel de alalim!
- Tamam geliyorum...
Hayret! Ilk defa geliyorum dedim ben. Oysa hep gidiyorum derdim. Hep bir yolun ayazindaki ciplak gozle bakilamayacak bir kadin sacinda yakiyordum gozluklerimi, hani - kardes gibi buyuduk - dedigin. Onunla basladi “yollar” benim hayatimda... ve hicbir durakta duraksamadan yola devam etmeye onunla karar verdim. Onunla karar verdim ben siirlere siginmaya; acilari ve kederleri yazilara gommeye. Onunla kendi ismimin onune bir set cektim siirler kisiligini bulana kadar. Onunla... ben, ben olana kadar beklettim zamani. Bu da mi nereden cikti? Iste buradan: bak, kucuk bir cocukmussun gibi sana dersler veriyorum sen hazmetsen de hazmedemesen de! Cunku yas, -senin icin-her basina gelende sucu zamana atmak demektir. Yas; ama gozundeki degil... Dogdugun gunden bu yana gecen zaman... Ama benim icin farkli! Ben “ben” olmaktan, ben yasta yasamaktan oylesine mutluyum ki. Dusunuyorum da bu aksam da yasin bir rakam atlayacak, tipki sayac gibi... pastanenin onunde cilekli pasta arayan heyecanli cocuk gibi:
Cilekli pasta bulunur mu?
- Hayir, maalesef kalmadi... Muzlu olsa?
- Temmuzun “tem” kismini atmis gibi oluruz, yakisik almaz!!! Hem otoyol dusmanligimiz mi var bizim?
- Maalesef o zaman.
- Ama bu, bu sehirdeki son pastane... mecburen muzlu mu alacagim?... Evet! Muzu seviyordur belki de...
- Hemen hazirlatiyorum efendim.
Hazirlatiyor hazirlatmasina ama zaman da geciyor... temize cekmek gerekiyor senin icin bu yaziyi. Ama daha bitmedi ki!!! Olsun, zaman herseyin ilaci; bitiririz. Bir aski bitirmek bu kadar kolay degil ama... hani o -beraber buyudugun- kizi bitirmek ne kadar da zordu benim icin biliyor musun? Bilmiyorsun! Cunku sen yasamadin ki, ben yasadim! Sen kendini yikmadin ki yarim yillik bir buhranin icinde, ben yiktim! O yarim yil, sana bir omur gibi gelmedi ki, bana oyle geldi! Gunlerce hasta rolleri yaparak evden, odadan cikmayan sen degilsin ki, benim! Duvarlarla konusan, onlari yazan, gozune uyku girmeyen, komplekslerin ve paranoyalarin icinde kendini kaybeden, uc bes dostun destegiyle kendini ayakta tutan... sen degilsin... bilemezsin! Benim, hep bendim, onlari yasayan hep ben olacagim! Ne garip degil mi, insan bazi seyleri anlamiyor yasamadiktan sonra. Idrak edemiyor beyni ve o yasadiklarini bir turlu paylasamiyor aciyi yariya indirecek biriyle!!! Ama sen onun gibi degilsin, bunu biliyorum, hissedebiliyorum. Sen, hic kimseyi asagilayacak, kiracak sozler soylemezsin! Kendime guvendigim kadar guvenebilirim sana. Nasil mi olustu bu guven? Bilmem, icimden geliyor iste... Belki benim de hislerim kuvvetleniyor zamanla.Diyorum ya, zaman herseyin merhemi, ilaci...
Offf...Aksam oluyor, yazi bitmiyor, pasta isinip eriyor... hava alabildigine sicak!!! Buzdolabina koyuyorum pastayi. Bir hayal kuruyorum kendi icimde Paylasmadigim tum hayallerim gibi o da... Ben hayalleri paylasmayi sevmiyorum galiba, bencilim biraz! Ama seninle paylasirim: ben, hep uzaklarda oluyorum bunlar olurken; cunku “tesekkur ederim”li sahtek�r cumleleri sevmiyorum! Bu sehri, - her sehre uyguladigim muamele gibi - bir cirpida terketmeye hazirlaniyorum uzunca bir sure. Icimden sana hep “iyi ki dogdun”lu cumleler kuruyorum; ve sana, yasadigim her altinci temmuz gunu buna benzer cumleler kurmayi vaat ediyorum. Uzuntulerin ve kederlerin doruga ciktigi her noktada iki yol sunuyor cunku doga: ya ol, ya da git. Bir ucuncu yol yok! Ikisinin arasindan gitmek yok! Hayati asla bir sinav olarak gostermemeli tanrinin buyruklari! Cunku, bir sinav olmak icin cok acimasiz... Birkac yanlis bir dogruyu goturur ancak sinavlarda, ama yasarken yapilan bir yanlis tum dogrulara mal olabilir. Onemli olan o keskin hatalari yapmamak, ilk yoldan gidip hayati sonuclandirmamakOnu sonuclandirmak senin elinde olmuyor bazen ama en keskin cozumler ellerinden geciyor! Elindeki tum enerjiyle yasama baglanmak gerekiyor:
CUNKU ASLINDA HER SEHIR, HER HAYAT BIR CILEKLI PASTADIR GUZELIM. AMA YEMESINI BILENE...
Benim gibilere mi? Yalnizca “yol”dur; baska bir sey degil!!!”



0 yorum: