22 Mayıs 2007 Salı

Mesela....

Neden yüksek topuklu ayakkabı giyer kadın devamlı. Daha doğrusu bu neden bir zorunluluktur. Kadın için yüksek topuklar, mini etek, uzun saç, ve iç çamaşırından başka hiçbir temsil ikonu yok. Tarih boyunca her zaman güçlü olan taraf güçsüz olan tarafı kendine göre yorumlayıp temsil etmiştir. Doğu, mesela hep batı tarafından yorumlanıp, temsil edilirken kendi kendini temsil hakkı için de savaş vermeyi düşünmemiştir. Doğu için batının kendinden bahsetmesi mutluluk verici bile olmuştur. Sanki üstün bir güç kendisinden bahsedince çok birşey olacakmış gibi. Oysaki yapılan şey, tam da doğuyu önce bütün kişiliğinden mahrum edip, tüm kıyafetlerini çıkarmak, cıscıvlak ortada bırakmak ve sonrasında da kendi verdiği yeni kıyafetleri giydirip sergilemek, ve O'nu eleştirmek olmuştur. Doğu artık aslını unutmuştur, ama asla olamayacağı bir başka şey olmaya çalışmaktadır. Kendisine de hep ne olması gerektiği hatırlatılmıştır, aslında ne olduğunu hatırlamaya zamanı olmasın diye...

İşte kadınlarla erkeklerin arasındaki ilişki de bundan ibaret olmaya başladı. Kendini devamlı olarak güçlü ve özel gören, gösteren erkek, yarattığı bu gerçekliğe kadınları da inandırdı. Kadınlar kendilerinden üstün gördükleri erkeklere verdiler bütün temsil edilme haklarını. Bu, ev içerisinde böyle oldu, para kazanma hakkını kendini toplumda temsil edecek olan erkeğe verdi kadın. Bu, millet bazında da aynı şekilde sonuç verdi. Kadın kendisini temsil etmesi için erkeği seçti, çünkü erkek üstündü ve daha üstün biri tarafından temsil edilmek kadını hem manevi olarak rahatlatacaktı hem de boşuna ülke işlerine karışmayacaktı. Bu uluslararası arenada da böyle oldu. Ülkeler savaşırken kadın temsil hakkını yine erkeğe verdi. Kadın, kendi ülkesindeki erkekler başka ülkedeki erkeklerle bombalaşırken seyirci kaldı, ve fakat bu son seyircilik en sevdiklerini toprağa vermekle sonuçlanmıştı. Sonunda cıscıvlak kaldı kadın ortada. Ne parası vardı kendi kazandığı, ne kendini temsil ettiğine inandığı bir meclisi, ne de bir söz hakkı vardı artık. Erkek hala bastırıyor, politikasını uyguluyordu: "Ben üstünüm!". Ve kadın inanmaya devam etti bu sonradan yaratılmış güç ilişkilerine. Şimdi erkek bu çırılçıplak kalmış, aslını unutmuş, değerini kaybetmiş kadını giydirmeye başladı. Artık zaten düşüncesi kıtlaştırılmış, mali durumu zorlaştırılmış bu kadını fiziksel olarak da zayıflatmak gerekirdi. Yağ ve kas dokusu yok edilirse sinir sistemi de çökecekti, gerekli vitaminleri alamayacaktı çünkü. Hepsinin saçları da aynı olmalıydı vücutları gibi, hepsi aynı renk, aynı model saça sahip olursa kendilerini özel de hissedemeyeceklerdi ve erkeklerin ne kadar özel olduğuna günbegün daha da fazla inanır olacaklardı. Ayaklarının altına incecik, upuzun platformlar konursa yürümesi de aksayacaktı. O şeylerin üzerinde durabilmek için omurgası bükülecek, yürürken hep yere doğru bakmak zorunda kalacaktı. Böylece dünyada neler olup bittiğini rahatça göremeyecek, ve artık kendisine göre mükemmel olan erkek vücuduna tapar olacakdı. Erkekler dimdik yürüyebilecekler, kas ve yağ dokularından hiçbir şey kaybetmemiş olacaklardı. Kadınlara hep ne oldukları değil ne olmaları gerektiği hatırlatılacaktı. Bir kadın ancak benlik saygısını yitirdiğinde işe yarar olabilirdi.

ALINTI...

Mavi forum

0 yorum: