12 Nisan 2007 Perşembe

hiccc olumu dusundunuz mu??????????*

Olumu bilir misiniz. ya da gunde kac defa
dusunursunuz. Efendimiz(s.a.v) kabir azabindan muaf
tutuldugu halde her gun kabiri ve olumu dusunurdu.
Icki ile sarhos olan bir kisi yarini ne kadar
dusunebilirse dunya sarhosu olan bizler de herhalde o
kadar olumu dusunuyoruzdur. Oysa Efendimiz(s.a.v)
kabirleri sik sik ziyaret eder, azapta olanlarin
hallerini ashabina bildirir, onlar sunlardan azap
cekiyor, siz kendinizi o amellerden koruyun ki, siz de
o azaba ugramayasiniz, buyururdu. olum meleginin ruhu
nasil aldigi bizim icin sirdir. ama ruhu alinmis bir
mevtanin alinirken neler cektigini gormesek bile,
sonraki halini gormek bile sanirim bizim dehsete
kapilmamiza yetiyor. bir gun once opup kokladigimiz
kisinin bir gun sonraki olu yuzune bakmak bizi
korkutuyor. olunun yuzu soguktur derler, aslinda soguk
olan olunun yuzu degil, olunun gayb aleminde
karsilasacagi hallerin yuzune yansimasidir. bazi
kimselerin ruhu dehset ile alinir ve kabirde cok zor
hallerle karsilasacaktir, onun yuzune yansimasidir
bizi korkutan. bazi kisinin de nasil ki gurbete
cikarken, ailesinden ayrilirken yuzunu buruk bir huzun
kaplar, o huzun yuzune yansir, o yansima bizi
korkutmaz onu sanki uykuda gibi goruruz hatta bazisi
guler haldedir. amellere gore olumun yuzu degisir.
kalpten olen kisinin yuzu yer yer derisi morarir
imanli dahi olsa. hayvanlar hesaba cekilmeyecegi icin
oldukten sonra yuzleri fazla bir degisime ugramaz,
onlar azaba ugramazlar, cunki onlara emir yok. kisi
nasil yasarsa oyle olur, oyle kabire girer ve oyle de
kabirden kalkar. biraz da kabirden bahsetsek, acaba
icimizden birine sana su kadar para vs. verecegiz 1
gece kabire gir deseler, o paraya ne kadar ihtiyaci
olursa olsun, zannetmiyorum ki kabul ederiz. aslinda o
kabir topragi her yerde olan topragin aynisi, ustunde
kapak betonuyla etrafindaki duvar betonu evlerimizdeki
ile ayni. o halde neden bizi urkutur. icinde azap,
hesap oldugu icin, bizi korkutan toprak degil
amelimiz, cunki ALLAH dostlari kabirden korkmaz.
kabirin icinde degil de disinda dahi 1 gece
gecirebilenimiz yok denilecek kadar azdir. acaba
kisinin vehameti midir ki, kabiri kendimizden uzak
goruruz. yukseklerde gezeni alcaklara indiren kabir
degil mi. sultani tahtindan indiren, amir ile memuru
yan yana getiren, rutbeleri sokup, kariyeri bitiren,
asla hic bir insanin onunda egilmeyen, baslari egen
kabir degil mi. soguk ve karanlik olan o kabirde
dusunun ki kiyamete kadar yatacagiz ve dusunun ki su
an son nefesimizi alip veriyoruz, sayili nefesimiz
tukendi, Azrail karsimiza cikti, ruhumuzu aldi, bizi
tenesire koydular, yikayicilar yikadi,nasip olursa
beyaz kefene sardilar, iste su an tabutun icindeyiz,
musallaya koydular, namazimizi kildilar, orada imam;
muhendis, doktor, albay, yarbay kisinin degil; er veya
hatun kisinin niyetine diyecek. doktorluk, muhendislik
bitti, Azrail hepsini sokup aldi, oysa biz doktor,
muhendis olalim diye dinimizden ne taviz verdik, iste
4 kollu atin icinde kabirimize geldik, ayriligina 1
gun dahi dayanamiyacagimiz yakinlarimiz bizi tabuttan
cikardi, alti camur toprak olan kabire bizi
yatirdilar, ustumuze beton kapagi koydular, onlar icin
belki ALLAH’in emrine geregi gibi itaat etmedigimz
esimiz, cocuklarimiz, akraba-i talukatimiz, bizi o dar
soguk camur olan kabirde yalniz koydular, kacarcasina
uzaklastilar. hani onlar bizi cok severlerdi, hani
incitmeye kiyamaz, hasta olmamiza dayanamazlardi,
neden bizi orada yalniz birakirlar, ilk gecemizde
olsun basimizda bekleseler ya, biz onlar icin ALLAH’in
buyrugundan kacmis, kendimizi onlara feda etmistik.
simdi onlar da 1 gecelerini bizim icin feda etseler
ya.
bizim boyumuzla hemen hemen uzunlugu ayni olan o
kabirin icindeyiz, su anda dusunelim, ustumuze o
kabirin kapagi kapatildi, ici dar, ici karanlik, ici
soguk, urkutucu. acaba cagirsak esimiz, dostumuz gelir
mi, bizi bu dar yerden cikarir mi, o kadar evlerimiz,
arabalar, mallar, mulkler, mucevher, paralarimiz
vardi, bizi bu dar yerden kurtaramaz mi, o halde o en
kotu zamanda o en kotu halden bizi kurtaramazsa, bu
kazandiklarimizn ne ehemmiyeti var, hani para pul dar
gunler icindi, olum ve kabirden daha dar zor bir gun
var mi. iste olunun kabire girdigi ilk anlari...
ya yapamayip ihmal ettigi amellerin pismanligi ya da
ALLAH’in yapma dedigi seyleri yaparak zayi ettigi,
kaybettigi omrun, hayatin ahlari, pismanligi, insani
orada, hic bir azab olmasa dahi, oyle yakar ki, atesi
cehennemi aratmaz.
iste dusunelim ki, boyle bir sahnenin senaryosu bizim
icin yazilmis, ne kadar kacarsak kacalim bu rol bize
verilmis, sadece zamani mechul, gunu gelince bu rolu
oynayacagiz, olum senaryosunda yer alacagiz, hepimizin
muhakkak yakinlari bu sahneden gecmistir, o gun tek
fark tabutu tasiyan degil, tabutta tasinan olacagiz,
oluyu yikayan degil, olu suyuyla yikanan olacagiz,
namazi kilan degil, namazi kilinan olacagiz, oluye
aglayan degil aglanilan olacagiz. ne vahimdir ki,
simdi bizi hic yalniz birakmayan yakinlarimiz bizi,
topragin altina koyacak, bir kac yil sonra kalbinden
de silip unutacak, biz onlarin kalbinden de silinmek
icin mi yasamisiz, unutulup hic olmak icin mi...belki
bana karamsar olma, hayatin zevkini sefasini sur
diyeceksiniz, ama, hayatin zevkleri sefasi kabir
sahnesini kapatabiliyor mu, kefeni giyme rolunu benden
kaldirabiliyor mu, olum senaryosunu silebiliyor mu. bu
derdime care bulun ki, ben de hayatin zevkine,
sefasina dalayim, bosluk hiclik pesinde oyalanayim.
her aynaya baktigimizda yuzumuzdeki cizgiler,
sacimizdaki aklar bize “ ey oyuncu, rol siran geliyor,
rolune iyi calis, senin de siran geliyor” diye haber
vermiyor mu. bir kac gunluk gulmek yillarca aglamaya
deger mi. simdi biz gafletimize aglamazsak, kabirde
yuzumuz guler mi. soyle hayatimiza bir baksak, belki
giydigimiz kiyafeti degistirmeye firsatimiz olmadan
olecegiz, belki oturdugumuz koltuk sandalyeye 1 saat
sonra oturamayacagiz, belki esimizle tekrar kahvalti
yapamayacagiz, belki sag adimi attik solu
atamayacagiz, belki namazi kildik tesbihi cekmeye
firsatimiz olmayacak...her an her saat her dakika ecel
bizi yakalayabilir, bu saydigimiz orneklerle olenler o
kadar cok ki, ama Kur’an ‘ da Rabbimiz “onlar ibret
almaz” buyuruyor, ibret alan hazirligini iyi yapar,
hazirligi iyi olan Azrail’den ve olumden kabirden
korkmaz, onun hazirligi Azrail’i guzel gosterir, olum
acisini hafifletir, kabiri de cennet bahcesine
cevirir. olumun hazirligi guzel ahlak basta,
comertlik, edep, haya, takva, insanlarla iyi
gecinme...bu sekilde yasayan kisi zaten olumden de
kabirden de korkmaz. yazdigimiz sekilde; olumu her gun
gozleri kapatip 25-30 dakika dusunen kisinin kalbi
nurlanir, imani kuvvet bulur, ruhundaki sikinti, stres
yok olur, huzura kavusur.

0 yorum: