25 Mayıs 2007 Cuma

Türkiye kozmetik çöplüğü olacak

Biz büyük bir zevkle satın aldığımız kozmetikleri kullana duralım, bilim adamları huzursuz oluyor bu tüketimden.

Türkiye’ye Gümrük Birliği Anlaşması gereği 2005 yılı itibarı ile sınırlarımızdan içeri serbestçe girecek olan kozmetik ürünlerin içeriğinden haberdar mıyız? Birlik anlaşması dolayısı ile hiçbir ürün Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın incelemesine tabi tutulamayacak. Türkiye’ye gelecek ürünlerin kalitesi ve sağlığa uygunluğu karşılıklı güvene ve iyi niyete bağlı olacak. Bunun anlamı şu: “Ancak birilerinin canı yandığında, ürün hakkında inceleme, yasaklama mekanizması devreye girecek.”



Kozmetik ürünlerin dünyadaki pazar payı 1992 yılı itibarıyla 200 milyar dolar. Bunun 16 milyar dolarını erkekler, 184 milyar dolarını kadınlar tüketiyor. Bir de kayıt dışı olan rakamlar var. Türkiye’de pazar payı ile ilgili rakamlar, yabancıların yaptığı araştırmalardan ortaya çıkıyor. Bu rakamların miktarı 2 milyar dolar civarında. Bu hesaba kayıt dışı ekonomi ve korsan ürünleri de eklediğimizde 3 milyar dolar ve potansiyel pazar payı da hesaba katıldığında 5 milyar dolar gibi bir rakam çıkıyor karşımıza. Bu kadar büyük pazar için Türkiye’nin çok iyi hazırlanması ve organize olması gerekiyor. Türkiye’de kullanılan kozmetiğin yüzde 90’ı yabancı menşeli. Yerli üretimin desteklenmesi, yerli üreticinin daha iyi ürünler üretmesi ve kaliteyi artırması gerekiyor. Bu, ekonomiye yaptığı katkı yanında tüketiciyi memnun edecektir. Bilinçsizce tercih edilen ürün kişilerin hem sağlığını hem de ülke ekonomisini tehlikeye atacaktır.

Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Kuaförlük ve Güzellik Eğitimi Anabilim Dalı tarafından yapılan Türk toplumunda ‘Kozmetik tüketici davranışları’ konulu bir araştırma, çarpıcı gerçekleri ortaya koyuyor: Türkiye’deki 81 ili kapsayan araştırma sonuçlarına göre, kırsal kesim de dahil olmak üzere Türk toplumunda 18-59 yaş arası kadın ve erkekler, kişisel olarak sabun, şampuan, diş macunu, göz farı, ruj, cilt ve el kremi, parfüm gibi kozmetik ürünlerine her ay en az 20 milyon lira harcıyor.

Kozmetik alımında, tüketici davranışlarının en belirgin özelliği kararsızlık. Anlık kararlarla yapılan seçimlerin oranı oldukça yüksek Araştırmaya göre bu oran yüzde 52. Kozmetik kullananların davranış şekillerinin araştırıldığı bu çalışma Türkiye gerçeğine ayna tutacak.

Kozmetik kullananların mesleklere göre dağılımı şöyle:

Ev hanımları yüzde 21,5

Serbest çalışan erkekler yüzde 16,1

Eğitim durumlarına göre:

Kadınlarda ilköğretim yüzde 18,7 Erkeklerde lise yüzde 17,5

Yaş dağılımlarına göre:

18-25 yaşları arasındaki kadınlar yüzde 22, erkekler yüzde 19

Bu oran 26-35 yaşları arasında kadınlarda önemli bir düşüş gösteriyor: Yüzde 15, erkeklerde ise yüzde 17,5 ile sınırlı oranda düşüyor.

Ayda 250/500 milyon TL kazanan kadınların yüzde 18’i, 500 milyon lira ile 1 milyar lira kazanan erkeklerin de yüzde 20’si kozmetik kullanıyor. Kozmetik ürün kullanımı yaş dağılımı hemen hemen eşit gibi: Kadınlarda ortalama yüzde 43,75, erkeklerde ise yüzde 45,75 oranında.

Kozmetik alımlarında kadınların tercihi yüzde 22,5 ile parfümerilerden alışveriş iken erkeklerde yüzde 18,85 ile süpermarket ve hipermarket yönünde. Görsel medya kadınları yüzde 5,75, erkekleri yüzde 7,25 nispetinde etkiliyor. Arkadaş tavsiyesi ile alan kadınlar yüzde 9, erkekler yüzde 7,8 oranında. Uzman tavsiyesi sonucu değiştirmiyor: Kadınların yüzde 7,45’i, erkeklerin de yüzde 3,55’i uzmanlara göre karar veriyor. Tüketici daha ziyade kendi başına karar veriyor. Buradaki oran, kadınlarda yüzde 26,05, erkeklerde 28,6. Kozmetik ürün alışverişinde dikkat edilen yöntemlerin başında ucuz olması geliyor.

Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Kuaförlük ve Güzellik Bilgisi Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Yard. Doç. Dr. Celalettin R. Çelebi, araştırma raporu hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor: “Kozmetik konusunda Türkiye’de gerçek bir bilgisizlik ve kararsızlık var. Tüketici, alışverişte mağazadaki tezgahtarın kendisine yaklaşımı ile hareket ediyor. Eğer ona güler yüzlü ve yönlendirici davranırsa tercihinden hemen cayabiliyor.”

İthal ürünlerin yüzde 90’ı yurtdışından geliyor. Bunların çoğu yanlış ürün tercihi, amaca uygun olmayan kötü mallar sebebiyle çöpe gidiyor. Gümrük Birliği anlaşmaları çerçevesinde 2005 yılının başından itibaren Türkiye’de Avrupa Birliği’nde üretilen kozmetik ürünler post marketing denilen takip mekanizması ile çalışacaklar ve ruhsat işlemi kaldırılacak.

Önümüzdeki yıllarda Avrupa Birliği’nde üretilen 100 bin kozmetik ürünün ülkemize geleceği tahmin ediliyor. Bunlar Türkiye’ye çok kolay girecek: Ürün piyasaya çıktıktan sonra sakıncası var mı, yok mu takip edilecek. Bunun için ne Sağlık Bakanlığı donanımlı, ne Türk tüketicisi hazırlıklı ne de Türk kozmetik ürün üreticisi donanımlı.

Kimyasal silahlar değil bizi bunlar öldürecek

Geçen hafta saçın rengini açmak için çamaşır suyu kullanıldığından bahsetmiştik. Kuaförlerin en sık kullandıkları malzeme olan peridrolün bundan farkı yok. Hatta daha zararlı, tıpkı kezzap gibi. Saç boyasına kimyasal bir işlerlik katan peridrol maddesi elinize değdiğinde etkisi günlerce geçmeyen yanma ve acı oluşturuyor. Büyük kozmetik boya firmaları peridrol kullanımının yasaklanmasını istiyor. Boyada peridrol kullanımı kozmetik firmaları tarafından tercih edilmiyor. Peridrolün kendisi saf (işlem görmemiş) haldedir, 35 mililitre ölçeğine 65 mililitre su eklenip 100 mililitreye tamamlamak gerekiyor. Eğer saç bu işlemi kaldırmayacak bir yapıda ise yanar ve kopar.

Kuaförler kimyacı değil, bu yüzden Avrupa’da kuaförler oksidan krem kullanıyor. Üstelik bu oksidan kremlerde de yine peridrol var; ama ölçeği ayarlanmış, saç ve insan sağlığına zararsız hale getirilmiş halde. Önemli bir değişim ve önemli bir ayrıntı, bu malzemeden fazla kullandığınızda saçı yıpratmazsınız; ama peridrolden bir ölçek fazla kullandığınızda saçı yıpratır ve yakabilirsiniz.

Kozmetik devleri ücretsiz ürün eğitimi veriyor. Tükiye’nin markalı devleri bu işte ciddi bir misyon yükleniyor. Türk kuaförlerin eğitim düzeyini de hesapla***** kendi malzemeleri ile en iyi nasıl sonuç alınacağını öğretiyorlar. Selective Professional Türkiye Teknik Eğitim Müdürü Mehmet Aykaş, konuyla ilgili şu açıklamayı yapıyor: “Kuaförlerin hepsi birer kimyager gömleği giymiş laboratuvar görevlisi gibi milimetrik hesaplarla işlem yapıyorlar ve sistem filan tanımıyorlar, tamamen deneme yanılma yöntemi, kötü olursa şansınıza belki bir sonraki sefere daha iyi olacaktır, bu arada kimyasal bir işlem geçirmiş oluyorsunuz. Karşınızdakinin mesleki bilgisine güveniyorsanız sorun yok. Bilmediğiniz bir yere gittiğinizde ne yapmanız gerekiyor? İlk önce ustalık veya kalfalığını sorun veya belgelerine bakın. Eskiden usta çırak ilişkisi vardı, ustalarını yıllarca izleyen, yanında ondan gördüğünü yapan kalfalar artık yok, çoğu kendi istediğini yapıyor. Ucuz olmak Türkiye de kabul görmektir. Peridrolün saf olarak kozmetikte kullanılmasına kesinlikle karşıyım. Geçen gün yine bir kuaförde birinin saçı yanmış. Zehirlenmeler, kazalar yaşanıyor; su diye içen çocuklar var.”

Kozmetikte Fransa ve İtalya dünya pazarını elinde tutuyor. Saç boyasındaki teknolojileri çok yüksek, en az 180 çeşit marka var. Piyasada hazır kit boyalar bulunuyor. Günü kurtarmak ve aynı işlemi evde çok daha ucuza mal etmek isteyenler bunu tercih ediyor. Bir iki ay sonra bu saçı değiştirmek veya yenilemek istediğinde kit boyalarla ucuza mal ettikleri bu saçın geri dönüşümü aynı insana bu sefer 4-5 misli daha pahalıya mal olabiliyor. Bu arada milyonlarca liralık saç bakım ürünleri kullanılıyor, çoğu zaman iş işten geçmiş saçlarda sonuç alınmıyor.

Tıp ve kozmetik bakım kremleri birbirlerine karıştırılmamalıdır. Sıradan dökülmelerde kozmetik yardım eder; ama ağır bir dökülme durumunda kozmetikten değil tıptan çare aranması gerekiyor. Kozmetikte yapılan yanlış tercihler ve uygulanmaları dolayısı ile önümüzdeki yıllarda dermatolojik ve sağlık sorunlarının artmasından endişe ediliyor.


Güzellik uzmanı ve estetisyen.

0 yorum: