27 Mayıs 2007 Pazar

Modern Çağın Erkeği yadaa......!!




PERİHAN MAĞDEN

Kendimi ve yaşıtlarımı bir dizi Amerikan filmiyle pompalanan bu
çagdas
evlilik oyununda buldum. Ben ve okuldan arkadaşlarım hepimiz
üniversite mezunu, dil falan bilen iyi sirketlerde ise girmiş,
gelecek vaat eden, modern görünümlü esi ve arkadaşları ile her tür
konuda tartışabilen,açık fikirli insanlardık. Kocalarımızın da
bizden aşağı kalır yani yoktu. İyi okullar, iyi meslekler,alınan
ödüller,kaliteli hobiler ve bu adamlarla yapılan annelerimizin
evliliğine benzemeyen evlilikler. Hattâ "Siz hâlâ annenizin
margarinini mi kullanıyorsunuz?" diyen o reklâmın

tutulma sebebi
bu yeni çagdas Türk aile modeline olan inançla ilgiliydi. O zayıf,
genç ve "educated" görünen kızın eski evli kadınlarla hiç ilgisi
var miydi?
Yapılan yemekler bile bu çagdas evliliğe uygundu. Piliç rosto
yapılırdı ama yaprak sarma geleneksel durumu temsil ettiği için
yapılmazdı.
Çok zor
olduğu için değil inanın bana, lazanyadan daha kolaydır yaprak
sarma yapmak. Ama çagdas evlilikteki kadın kendine bu kadar
"domestic"
bir
görünüm veren ve annesine benzeten sembol hâline gelmiş bu yemeği
yapmayı reddeder, tatlı ekşi soslu tavuk ve spagetti yapıp
kocasının önüne koyar durmadan. Ya da dolma isteyen
kocasını annesinde yemesi gerektiği
konusunda
ikna eder. Ev kadınlığı sebebiyle boş olan saatleri oyalayan bu
yemek
aynı zamanda kocaya olan hizmetin ve özenin de göstergesi
olduğundan, olsa olsa annede yenir. Erkek de karısını hakli bularak
annesini yağlamaya gider. Anne hakikaten güzel yapamıyor kimse
senin gibi der ve aksamdan artanları da evine götürür annesinin
isteği ile. Bu çagdas adam, artan sarmaları karısına yedirdikten
sonra bulaşıkları makineye dizer.
Karisi
Cosmopolitan'i okurken o da bilgisayarda briç oynar uluslararası
rakipleriyle. Yarinki toplantıları sebebiyle söyle bir
grafiklere
bakarak huzur
içinde yatmaya gidilir. Pazar olmadığı için sevişmek
için
uygun zaman değildir. Zâten önemli bir toplantı öncesi bu tip bir
hareket gereksizdir. Her ikisinin de içlerinde güzel bir huzur
vardır, ne göbekleri çıkmıştır anne babaları gibi, ne de onların
hayatına benzer yasama tarzları vardır. Karşılıklı olarak
arkadaşlarla girilen en sıkı fıkı pozlar ve belden aşağı esprilere
çağdaşlığın verdiği genişlik ile gevrek gevrek gülümsenir sonra.
Tüm bu olanlar arkadaşlara "evlilikte eslerin kendilerine ait
özel
alanlarının olması ve her şeyi paylaşmak zorunda olmamak"
konusunda ne
kadar ilerleme gösterildiğine dair kanıt olarak söylenir. Eve
altyazısız
orijinal CD'ler DVD'ler alınır, film en detayına kadar irdelenir,
yönetmenin becerisi ile kameranın yeri falan konusunda bir sürü
sanatkârane tartışma yapılır da erkek gibi davranmayan bir
erkeğin
evdeki yeri konusunda konuşulmaz. Annesini üzen babası gibi
davranmamak konusunda ufak tefek şeyler düşünmüş olan bu erkek iyi
bir isi, sik takım elbiseleri, güzel bir arabası olsun diye Anadolu
liseleri sınavından bu yana devamlı test edilmektedir. Test edile
edile sınanmayı ve kendini beğendirmeyi bir görev kabûl etmiş bu
erkek ise, giderken eline harçlık vermeyeceği, kendi arabasını
kullanan, bakımlı,kariyer sahibi ve

Kant'ın
Estetiği üzerine konuşacağı bir kadın hayâl eder. Bu kadın da
onunla benzer dönemlerde kolej sınavlarına girmiş ve basarıyla
çıkmış biri olmalıdır. Kızın hangi okuldan mezun olduğu, o okulun
kaç taban puanla öğrenci aldığı ve kaç dil bildiği,hangi şirkette
çalıştığı es dost arasında çok önemlidir. Beraberce çok elit
insanlardan oluşmuş bir çevrenin içine giriverir bu çagdas çift.
Cici karısına annesinden çok farklı özellikleri sebebiyle
saygıda ve
sevgide kusur etmez bu çagdas erkek. Evdeki demokrasi havası sürsün
diye her bir şeyin kararını beraber verirler.
Hattâ,bir müddet sonra,bu zavallı erkek iplerin tamamen kadının
eline
geçtiğini fark edemez bile. Yanlış bir şey aldığında evde yediği
azarı aklında tutup, daha sonra donunu bile karısına aldırır. Sen
seç sevgilim der. Ben iyisini beceremiyorum. Yılların ezilmişliği
ile zaten bu fırsatı beklemiş olan bu hırslı kadını ise artık
tutabilene aşk olsun.
Ergenlikte
"Ben annemin çektiklerini çekmeyeceğim" diyen söylevler,evlenince
"Seni sünepe, beceriksiz ve kişiliksiz adam"a dönüşür. Annesinin
babasına söylemeye cüret edemediği tüm lâfları o iyi eğitilmiş
çagdas kocasına söyleyiverir. Zavallı hâle getirdiği adamın kibarca
bu zavallılığı kabûlleniş sekli daha da midesini bulandırır ama
zayıfı
ezmenin
verdiği
hazla devam eder. Nasılsa tüm kontrol ondadır.
"İki kişilik topluluklarda demokrasi olmaz" fikrine ulaşılması
fazla
zaman almaz. Ama erkek bunca yıldır o kadar törpülenmiş ve
geleneksel yapıdan o kadar uzaklaştırılmıştır ki, karısına karsı
gelmeye cüret edemez. Annesinin karnındaki o huzurlu günlere kadar
geri dönmek ister.
Ama karisi göndermez.
Çünkü akşama Lunalı modern tarifler yapılmalı hattâ yemek
sonrası
benzer familyadan arkadaşlarla "in" mekânlarda tatilde hangi ülkeye
gitmeli diye fikir alışverişi yapılmalıdır. Dışarı çıkarken,
dekolte giyen karısına bu kıyafeti nasıl da
yakışmıştır ve nasıl da herkes ona
bakmaktadır. Ve adamın yerinde olmak istemektedir. Karısıyla
gurur
duymalı ve onun kaprislerine boyun eğmelidir. Çok yanlış yaparsa,
zaten karisi ondan daha çok kazanan birini buluverir. Kendisi de
şirkete aldığı yeni gencecik sekreter kızla erkeklik oyununu oynar.
Zaten kendini erkek diye yutturacağı bir tek bu gözü açılmadık
eğitimsiz kızlar kalmıştır.
Karısıyla uğraşıp niye kimsenin huzurunu kaçırsın ki...Yaptığı üç
yanlış karısı tarafından bir doğruyu götürebilir. Böyle düşüne
düşüne,cinsel organları dışında kadından hiç bir farkı kalmamıştır.
Kendi evriminin karısına doğru olduğunu
görmez. Nitekim, yıllarca alınan ortak
eğitim
erkeklerde var olan birçok baskın özelliği törpülemiş,
kadınlardakini ise sivriltmiş ve cinsleri karşılıklı olarak
birbirine benzetmiştir.
Ben
önceki yazımda ne kadar erkeklere benzediğimi söylediysem
de,çevremdeki erkeklerin nerdeyse hepsini de kadınlaşmış buluyorum.
Termosifonu onarmaya gelen tesisatçı dışında erkek gibi davranan
erkek yok su sıra (bakiniz termosifoncu fantezisi). Doğum günlerini
parti yapıp kutlayan, manikür yaptırarak bakımlı görünen, rejim
yapan bir erkek grubu var.
Öğle yemeklerinde hep beraber light salata yediğim, marka
kıyafetler
alan, spor salonuna
gidip step yapan, meyve kokteyli içen,
yüzündeki
sivilce için dertlenen, solaryuma giden, çok iyi eğitilmiş
erkeklerle dolu ortalık.
Bahsettiklerim gay falan değil, baya erkek iste. Hattâ, Cuma
aksamı
Vogue'dan kaç kadınla beraber olduğundan bahseden Harbî erkekler
bunlar ama o kadar yontulmuşlar fantezi sitelerine girip, Pamela
Anderson'un silikonlu memelerini "download edip", dil bilen
hatunlarla İngilizce açık saçık yazışan test çocukları bunlar.
Yurdumun fizyonomisinden türlü kozmetik hilelerle uzaklaşmaya
çalışan,kafayı en çok nasıl göründüğüne, kaç para kazandığına ve
arabasının markasına takmış bu grup

erkekler,
babalarının erkek özelliklerinden ne kadar farklı hâle geldiklerini
maalesef gururla anlatırlar. Bizim babalarımız gibi görünen
erkeklerin genç versiyonları bugün daha alt sosyo-ekonomik
seviyede. Ya babamız yaşındaki adamlarla çıkacağız. Birçok kadın
bunu neden yapıyor bilmem anladınız mi? Ya da daha alt
sosyoekonomik seviyeden erkeklerle
yaşayacağız.
Adam gibi adamlara ulaşmanın yolu bizim plazalardan ve in
mekânlardan
geçmiyor...
Hiç boşuna barlardan, cafeler'den veya bilmem ne şirket
yemeklerinden
bir adam gibi adam bulurum sanmayın.
Bozun musluğu, çağırın bir tesisatçı ya da bir
tüpçü. Şansınız
varsa
aradığınız gibi olabilir. O musluğu onarırken siz de ona fırından
yeni çıkmış kurabiyeler ikram ederek kendinizi daha kadın gibi
hissedebilirsiniz.


Karar sizin. Ben 30 yılın sonunda anladım ki, erkeğin az
yontulmuşu
makbûldür. Yontuldukça kadına benzer.

0 yorum: